Toprağın Üzerine Basamıyorum
Biraz dışarıda dolaşmaya karar vermişti. Nedense akşamüzeri saatlerinde içine sıkıntı giriyordu.
Evlerinin bir alt sokağında bulunan parka gidip biraz nefes alayım diye düşündü.
Parka geldiğinde yaşlı bir kadın dikkatini çekmişti. Bir banka oturmuş sessizce ağlıyordu. Gözlerinden oluk, oluk yaşlar dökülüyordu. Hayata isyan eder gibi bir hali vardı.
Kim bilir ne derdi vardı? Sormaya bir türlü cesaret edemiyordu. Ne zaman bir ağlayan görse dayanamazdı. Gidip boynuna sarılmak isterdi. Öyle de oldu. Hemen çantasından bir mendil çıkartıp yaşlı kadının yanına yaklaştı.
—İzin verin gözyaşlarınızı sileyim.
Yaşlı kadın daha da çok duygulanmıştı.
Yüreğindeki acı hüzün gözyaşlarıyla birlikte nasılda akıyordu. Kadını bırakıp gidemiyordu. Ona karşı kendini sorumlu hissediyordu. Yanında oturmaya karar verdi. Kadın, bankta kalkana kadar oturacaktı onun yanında.
Bir süre sonra kadın kendiliğinden konuşmaya başlamıştı,
—İçim yanıyor güzel kızım, dedi
Fidan’ın gözleri doldu ağlamaklı olmuştu.
—Neden?
—Pırıl, pırıl bir oğlum vardı. Ne emekler verdim. Büyüttüm, okuttum.
Zor konuşuyordu ağlamaktan. Laf nereye gelecek diye merakla dinliyordu Fidan. Sürekli çantasından mendil veriyordu yaşlı kadına.
—Sonra ne oldu anlatın bana teyzeciğim.
Böyle konuşuyordu ama. Merakından değildi. Acaba derdini anlatırsa yardımcı olabilir mi diye sorup duruyordu.
Yaşlı kadın bir süre ağladıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
—Pırlanta gibiydi. Duyarlı, çalışkan bir karıncayı bile incitmeyen. Gözümün nuruydu o benim.
Fidan şaşkındı. Ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. İnsanoğlu nasıl diye düşündü. Kendini içten içe sorguluyordu. Hiçbir sıkıntısı olmadığı halde bazen sıkılıyor üzülüyordu. Oysa insanlar ne sorunlarla boğuşuyordu.
Yaşlı kadın tekrar başladı konuşmaya,
—İnan güzel kızım, babasız büyüttüm. Ne zorluklarla. Gece gündüz demeden çalıştım. Sırf onu okutmak için. Kimseye muhtaç olmasın elini ekmek tutsun diye,
—İki ay önce askere göndermiştim. Gelince işe başlayacaktı, evlilik planları vardı. Çok mutluydu. Bekle beni anne bekle demişti. Bekledim onu gecelerce.Dua ettim oğlumu Yüce Rabbim bana bağışlasın diye. Doğuda askerlik yapıyordu. Saldırıya uğradılar. Hain bir pusuda onu kaybettim.
Onu, toprağa verdiğimden bu yana dışarı çıkamıyorum. Nasıl diyorum, nasıl toprağın üzerine basarım. Oğlum bu toprağın altında. Nasıl basarım bu toprağın üzerine.
Onu kaybettiğimden bu yana. İlk dışarı çıkışım, ilk toprağın üzerine basışım.
TOPRAĞIN ÜZERİNE BASAMIYORUM sözü hala kulaklarında çınlıyordu eve doğru yol aldığında. Çoktan gün bitmiş yerine karanlığa bırakmıştı.