content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Oca

Toplum, Devlet, Ulaşım Ve Bilim

İnsanoğlunun iki kişiden fazla bir arada yaşamaya başladığından bu yana, Toplu yaşam hem nicel hem de nitel olarak değişip dönüşerek bu gün yaşadığımız. Konuma evirilmiştir. Dün başını sokacağı, düşmandan, yırtıcı hayvanlardan kendini koruyacağı mağara karnını doyurmak avlanmak için ucu sivri bir ağaç dalı, bir yerden bir yere ulaşmak için ayağının altına kalınca deri, Örtünmek için avlandığı hayvanın, kokan derisi, ısınmak için ateş yeterli iken ya bu gün. Oturmak için dünle kıyaslanamayacak donanımda ev, ulaşım için araba, uçak, gemi ulaşılacak mesafe dünyanın her yeri. Giyim, kültür, Yemek tüm ihtiyaçlar, dünle kıyaslandığında,  Dün bize benzer atalarımız yaşadı. Yarında kendilerine benzeyeceğimiz torunlarımız yaşayacak. Kuşkusuz bilimsel anlamda da böyle Yaşadığı toplumun yaşam biçimlerinin dışında onların ezberini bozacak; hâkim egemen anlayışa karşı gelişen durumlar önce yadırgansa, ezber bozan yaptığının bedelini canı ile ödemek zorunda kalsa da bu deney birikimleri, yapıp etmeler sonucunda, Bilgi ve bilim ortaya çıkmış. Bu gün Sermayenin denetiminde onun en fazla kar sağlaması (siz bunu Sömürmesi olarak anlayın) kullanılmasını bir yana bırakarak söylüyorum. Bilimin ve buna bağlı olarak toplumsal yaşamın dünle kıyaslanması olanak dışıdır. Düne göre bu günkü devasa gelişmeyi görmemek görememek. Tanrısal körlük Kutsal beyinsizliktir. Dün avlanmak için yâda av olmamak için yer değiştiren canlı dan yâda baktığında gözünün görebildiği alanın dışında, yaşam alanının dışında başka bir yerin olabileceğini düşünemeyen canlıdan bu gün uzayın derinliklerine bakma olanağına buralara yolculuk yapma olanağına ulaşan canlıya ne uzun mesafe kat etmişiz..

Toplumsal yaşamın ihtiyaçlarını gidermek için toplumun en üs biçimde örgütlenmesidir devlet. Bu gün bu aygıtın Örgütün de dünle kıyaslanması elbette abestir. Ama tarih boyunca devam eden ezen-ezilen mücadelesinde devletler hep güçlünün elinde bulunan aygıt olarak egemenin ihtiyaçlarına göre örgütlenmiş. Bu nedenle de toplumsal gelişmeye uygun formatı alması hep engellenmiştir. Hayatın diğer alanlarındaki gelişmelerin yansımasının en azı bu alanda hayat bulmuştur. 1789 Fransız devrimi ile biraz ileri sıçrama hamlesi yapsa da akabinde hemen Egemenlerce yenilenmiş kendi ihtiyaçları doğrultusunda yeni egemenleri gereksinimine göre şekil almıştır. 1917 Sovyet devrimi ile bilimsel olanla yol ve yöntemlerle barışan devlet bu dönemden günümüze etkileri olan toplum, halk yararına. Birçok gelişmenin nedeni olmuş. Bu nedenle de sermaye son 70 yılını bu halk yararına devlet örgütlenmesinin ortadan kalkması için mücadeleye hasletmiştir.. Şimdilik amacına ulaşmıştır da. Amacına ulaşan sermaye bu gün Sovyet devriminden dolayı uygulanan halk yararına ve toplum çıkarına ne varsa ortadan kaldırmaktadır. İnanmayan son otuz kırk yıldır yaşadıklarına baksın. Ebedi barış vaade edenlerin neden savaş çıkarıp, işgallere yöneldiklerine baksınlar.

Şimdi sizlere birkaç örnek verelim. Neden ilk uzay yolculuğu Sovyet devriminden sonra, Neden şehir içi ulaşım denilince Moskova metrosu, Neden tıp alanındaki birçok gelişmenin ortaya çıktığı yer Sovyet toprakları, Neden Sovyetler döneminde bu topraklarda trafik kazası olmazdı. Kuşkusuz bu soruları çoğaltmak mümkün ve Ömrü kırk yıllık olan uygulama ile kapitalizmi mukayese etmek derdinde değiliz. Meramımız bilimsel yol ve yöntemleri toplum için kullanan,ortaya çıkan sonuçlardan toplumun tüm bireylerinin eşit faydalanmasını sağlamak üzere kurulmuş örgütü devleti. Devlet böyle örgütlenince ortaya çıkacak durumu anlatmaktır. Elbette kasteddiğimiz şey iş yapma, düşünme ve algılama, kurgulama yöntemimizin bilimsel olmasıdır. Toplumsal olarak bu beceriye ulaşmamızdır. Yoksa özel tekellerden, devlet tekeline geçişi yeğlemek  değildir amacımız ve meramımız.

Yani tanrı baba bir gün coşa geldi evreni ve insanı yarattı. Ve bu nedenle evrende, insanda aynı, İlahi tanrının yarattığı hiç değişmeden aynen sürüp gitmektedir. “HAMAMDA TASDA AYNIDIR” yerine Dünyadaki her şey birbiri ile karşıtlık ve mücadele içindedir. Bu çelişik durum değişiminde dönüşümünde, evriminde, devriminde kaynağıdır. Tüm evren ve bu evrene dair her şey bilinebilir. Her sorun çözüle bilir. İnsanın da evrendeki yolculuğu devam etmekte, bilme ve yaşama serüveni sürmektedir. İşte bu yalın gerçeğin çelişik durumun ortaya çıkardığı çelişkinin iki yanı vardır. Doğa-İnsan (genel çelişki) Üretim alanında ise Emek-Sermaye çelişkilerin taraflarıdır. Bu nedenle yapıp eden yaratma gücünü elinde bulunduran, Emek aynı zamanda tarh yazıcıdır da. Şimdilik kendiliğinden sermayenin istediği gibi yazsa da, yarın kendisi için kendi tarihini eğemem kılacaktır. Yazacaktır.

Ulaşım denince bir noktadan diğerine varmayı ulaşmayı kast ederiz. Bunun için bu iki nokta arasındaki endoğru en kısa yolu en kısa zamanda ulaşmamızı en az maliyetle sağlayan araç bilimsel ve tercih edilendir. Bilimsel olanı aynı anlama gelmek üzere toplumsal olanı budur. Bu yalın gerçek, Koskoca devletlerce, Bu devlet aygıtında çalışan yaşamını bu yolla sürdüren, İçinde yaşadığı topluma kendisini böyle ifade eden onca üniversiteler bitirmiş, Doktoralar yapmış, Anlı sanlı kişilerce Titrinin önüne Pr. Dr, vs gibi unvanlar ekleyenler bilmezler mi. İşi her alanda bunu öğretmek olanlar. Elbette bilirler. Bilmek başka uygulamak başka iştir. Bu yalın gerçeğin yanına ne yazık ki toplumsal zoru koymadan uygulama olanağı yoktur. Bu güne kadar ata bindirdiği geline sahip çıkamayan emekçi kesim atın yularını sermayeye teslim ettiğinden at üzerindeki gelini sermayenin gerdeğine götürmektedir, göndermektedir.

Bu nedenle ulaşım en masraflı, en uzun, en fazla bedel ödenen yöntem olan kara yolu ile yapılmaktadır. Bu yolla en fazla araç kullanılmakta, Bu yöntemle toplum olarak efazala berdel ödemekteyiz. Tabi bu araçların çarpışması devrilmesi çarpması sonucu oluşan insan ve işgücü kaybını da ÖTV olarak ödemekteyiz. Peki, Bunun yerine seçilen iki nokta arasındaki mesafeyi en aza indiren bir yol olsa, Bu yol üzerinde en hızlı giden gidiş gelişlerinde karşılaşmayacak araç olsa. Bu araç verili koşullarda en yüksek hız olan saatte 700 Km yol alsa ve aynı araç yüz kamyonun, aynı anlama gelmek üzere otobüsün taşıdığını taşısa. Ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kaç saatte gider. İzmir’den Kars sarı kamışa en fazla 4 saatte. Antalya’dan Sinop’a da 2 saatte giderdi.

Şimdi bir düşünelim. Bu devasa gelişmenin ortaya çıkardığı devasa olanakları: Yani sabah ak denizin güzelliğinde kahvaltı öğlede kara denizi güzelliği ve serinliğinde yemek, Akşam beş çayında Erzurum da olmak, Akşam 8 de İstanbul da opera izlemek mümkün mü mümkün elbette. Diğer bir deyişle, Antalya da üretilen salatalığın çiçeği burnunda İstanbullunun Ankaralının, Erzurum, Kars ve Diyarbakırlının sofrasında olması Mümkündür. Tersinden de aynı Diyarbakır karpuzunu sapıdaki suyu kurumadan soframıza gelmesi. Mümkün mü elbette ama zoru başaracak kadar. Kendinden yana örgütlü bir toplum. Bu toplumun dayanışması sonucu oluşmuş demokratik halktan yana devler. Baba gibi değil yar gibi ana gibi seven devletle.Bunu talep edecek toplumsal dayanışma ile. Olasıdır.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank