TMO Eli İle Kitlesel İnsan Deneyi
5 Agustos 2011 tarihinde yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile TMO’ya 500 bin ton miktarlı, sıfır gümrük vergisi oranlı, 30 Agustos 2012 tarihine kadar Mısır ithal etme yetkisi verilmişti.
TMO yetki aldığı 500 bin tonluk mısır ithalatına başlamak için 0,1 gdo’ bulaşıklı mısıra Biogüvenlik Kurulu’nun İzin vermesini bekliyor.
TMO’nun henüz mısır ithalatına başlamamasının sebebi ‘’ gdo’lu mısır ithali yap ‘’ emrini, ‘’ gdo’lu mısır ithalatına izin çıkacağı ‘’ tüyosunu almış durumda! Ve ülkemiz insanları seçtiğimiz yöneticilerce 500 bin ton mısırın ithalatı ve tüketiminde kobay olarak kullanılacak! Afrika’daki Zambia yöneticileri kendi ülke insanlarını kobay olarak kullandırtmaz iken bizim ülke yöneticilerimiz ve bilim insanlarımızın bizi kobay olarak kullanmalarına dur demeyecekmiyiz?
Türkiye vatandaşları üçüncü sınıf ülke vatandaşı mı?
Okuyucularımız kusura bakmasınlar, Afrika ülke vatandaşlarını üçüncü sınıf ülke vatandaşı olarak gören Batılı ülkeler, ülke insanlarımızın da gdo’lu mısır ithal ettirerek aynı sınıfa sokuyor.
Somali’ye 105 milyon Dolarlık GDO’lu Mısır
ABD hükümeti geçtiğimiz günlerde Somali’ye 105 milyon Dolarlık yardım yapacağını bildirmişti. Bu yardımın Genetiği Değiştirilmiş Gıda ürünlerinden oluşacağı bekleniyor.
Zambia’da hükümetin, Zambia Bilim adamlarının onlarca yıldır Genetiği değiştirilmiş GDO’lu mısır dayatmasına karşı çıkılırken, ülkemiz bilim kurulları ve yöneticileri eli ile GDO’lu mısır ithali yapılacak. Üstelik ülkemiz Zambia ve Somali kadar açlıktan ölümlerin olmadığı bir ülke olmasına rağmen!
GDO’lu ürüne onca yıldır karşı durabilen Zambia bilim adamları bir yana Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanlığı’mızın oluşturduğu bir iktidar kuruluşu olan ‘’Bilim Kurulu’’ nun nasıl oluşturulduğu 27 Agustos 2011 tarihli resmi gazete de yayınlandı: Mısırı ithal edecek firmaların üye olduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bilim kurulunda yerini alırken, gdo’lu mısırı tüketecek olan 75 milyon tüketiciyi temsil eden tüketici dernekleri yok!
2005 yılında JONATHAN MATTHEWS tarafından http://www.gmwatch.org/latest-listing/1-news-items/3428-fake-blood-on-the-maize-2062005 linkindeki makalenin, Fikir Damakları Grubunda Türkçesi yayınlanan Sevgi Özgünül’ün tercümesi aşağıda olup lütfen okuyunuz:
Mısır Üstündeki Sahte Kan
Zambiya genetiği değiştirilmiş (GDO) besinleri reddettiği zaman buülkede henüz facia yaşanmıyordu. Aksine genetiğiyle oynanmamış besinler tedarikediliyordu. Zambiya Kızıl Haç birimi şu konuda çok net; ''Kayıtlarımızdahiçbir açlıktan ölme vakası yok''. Fakat bu açıklama, sinsi bir propagandanınuzun süreli kampanyasını durduramadı.
JONATHAN MATTHEWS
Zambiya'daki açlık ve kuraklık üzerinden yapılan halkla ilişkilersömürüsü, tarihi yeniden yazmayı ve insanlık suçları işlemeyi gerektirse dahiGDO kulisi için, hiçbir sınırın olmadığını gösteriyor.
Bu yıl yağışların düzensiz ve az olması Zambiya'nın mısır tarlalarınınçoğunun yanarak yok olmasına neden oldu. Bazı bölgelerde kuraklığın şiddeti%100 ekin kaybı anlamına gelebiliyordu. Mısır rezervlerinin ülkenin ihtiyacınıkarşılayamamaya başlamasının ardından, Zambiya hükümeti komşu ülkelere yaptığıelenmemiş mısır unu ihracaatını ortaya çıkması muhtemel bir gıda kıtlığınıönlemek amacıyla yasakladı.
Bu kriz, Zambiya'nın 2000 ve 2002'de karşı karşıya kaldığı krizlerianımsatıyor. Bu durum, acı hatıraları canlandırmasının yanında, yalnızca biaçlık tehdidi değil aynı zamanda bir tehdidin sömürülme şekli. Genetiğideğiştirilmiş gıdalar lobisi için bu facia, kuraklık ve ekin kıtlığıylabirleşince Zambiya hükümetinin genetiği değiştirilmiş organizmalar konusundakisert tavrının üzerine gidebilmek için mükemmel bir platform oluşturma fırsatınadönüştü.
Zambiya, şimdiye dek GDO’nun ön gördüğü yöntemi takip etmek yerine, biryere kadar, nüfusunu besleyebilmek için başka alternatifler aradı. İlk kez üçyıl önce bu stratejinin benimsenmesi, Colin Powell'ın Johannesburg'daki DünyaZirvesi'nde Zambiya'yı suçlamasına yol açtı. Ve Powell'ın bu saldırısı,Birleşmiş Devletler sanayisinin bugüne dek devam eden düşmanca baskı vedissimülasyon kampanyasının yalnızca bir örneğiydi.
2002'de yaşananların özünde, Güney Afrika'nın büyük bir bölümünükapsayan ekin kıtlığı vardı. Kıtlığın Zambiya, Zimbabwe, Malavi, Mozambik,Lesoto ve Angola'da görünmeye başladığı söyleniyordu. Amerika BirleşikDevletleri bu soruna yardım amacıyla genetiği değiştirilmiş mısırlarının üretimfazlasını vermeyi teklif etti, fakat Zambiya dahil birçok ülke bunu reddetti.
Sonunda Zambiya dışındaki tüm ülkeler, genetiği değiştirilmiş tohumunyeniden tohumlanmayı önleyecek şekilde öğütülmüş bir formunu kabul etmeyezorlandı. Fakat Zambiya Cumhurbaşkanı Levy Mwanawasa son kararını bir grupZambiya'lı bilim adamı ve ekonomistin Güney Afrika, Avrupa ve Amerika BirleşikDevletleri’ndeki laboratuarlar ve düzenleyici ofislerde yapacağı bilgi toplamaturunun ardından verecekti. Bu insanların hazıladıkları rapora göre ise GDgıdaların güvenliği üzerinde yapılan araştırmalar ikna edici değildi ve GDmısır tedbir amaçlı olarak reddedilmeliydi.
Başından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nin tepkisi güçlüydü.Reuters bir manşetinde “Ameria Afrika'ya ya GD'li besin yiyin ya da açlıktanölün dedi'' diyordu. İsmi verilmeyen bir Dışişleri Bakanlığı görevlisiWashington Post'a “Dilencilerseçici olamazlar'' demişti. Zambiyalılar buna dilencilerin dahi hür iradeonurunu başkalarının tekeline bırakmamasını gerektiği cevabını verince,Amerikalılar onları bir ''insan felaketi''ne yol açmayla suçladı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin uzlaşmamasına rağmen, geçenlerdeZambiya' nın Copperbelt bölgesinde düzenlenen mitingde Cumhurbaşkanı Mwanawasaalternatif gıda tedarik edildiğini ve açlığın giderildiğini belirtti. ''2002'deülkede açlık vardı ve hükümet GDO' lu mısır yardımını reddetti. Bu yardımıteklif edenler önemli ölçüde insanın açlıktan öleceğini tahmin ediyorlardıfakat bu olmadı.''
ActionAid'in Acil Durum Programı Danışmanı Donal Mavunduse'nin dikkatçektiği üzere, Amerika'nın, özellikle de Afrika hükümetleri ve sivil toplum örgütlerininGDO konusundaki haklı endişelerini ileri sürdükleri bir sırada, bölgedekipotansiyel açlık felaketini bir pazarlık kozu olarak kullanması bir çok kişiyişok etti. ''Sağlık ve çevre güvenliği, nasıl ve kimler tarafından kontroledildiği ve genetik değişiminin gelecekte vatandaşların geçimi üzerindekietkileri konusunda endişeleri var'' dedi Mavunduse. ''Bu endişelerhor görülmek yerine irdelenmeli.''
İngiliz Devlet Bakanları ve danışmanları arasında bile yaşananlarkonusunda bir tedirginlik olduğu açıktı. The Observer gazetesine göre, TonyBlair'ın baş bilim danışmanı, Birleşmiş Devletlerinin Afrika'ya bu teknolojiyizorla kabul ettirme girişimlerini ''kitlesel bir insan deneyi'' olarakyorumladı. Haberde ''Bunun yanında, Devlet Başkanı Bush'un yönetimine iğnelibir eleştiriyle,Profesör David King, zaten gelecek aylarda açlıkla karşıkarşıya kalacak olan Afrika ülkelerine Amerika Birleşik Devletleri’nin GD gıdayağdırma arzusunun etiğini sorguladı'' yazıyordu.
Fakat açlık mağduru bir ülkeye dahi genetiği değiştirilmişbesinyedirememek GDO lobisi için dünya çapında aşağılayıcı bir tabloydu ve geri adımatma niyetinde değillerdi. Gidişatı USAID'in başkanı Andrew Natsios'un DünyaZirvesi'nde GD karşıtı kuruluşları suçlamaı belirledi. ''Bush yönetimi'' dedi
Natsios, '' orada oturup, bu grupların ideolojik kampanyaları uğruna güneyAfrika'daki milyonlarca fakir insanı öldürmelerine izin vermeyecek.''
Diğer bir yandan BD kara listesinde de Zambiya'lı liderler vardı.Birleşmiş Devletler Gıda ve Tarım Örgütleri Birleşmiş Devletler BüyükelçisiTony Hall, BD gıda yardımını reddeden Afrikalı liderlerin ''dünyanın en yüksekmahkemelerinde en yüksek insanlık suçlarıyla'' yargılanmalarını istedi. BDTicaret Temsilcisi Robert Zoellick'in görüşlerinin hedefinde ise Avrupa Birliğivardı. Zoellick Zambiya'nın GD tohumlarını reddetmesini AB'den tehdit aldığıiçin reddettiği iddiasıyla bağdaştırdı. AB Komisyonunun ticaretten sorumluüyesi Pascal Lamy bu iddiayı ''tek kelime ile ahlaksızca'' diye yorumladı.
Newsweek'le yaptığı bir röportajda Lamy: ''Zambiya bağımsız bir ülke,kendi kararlarını kendi verir'' dedi.. "Zambiyalıların bağımsızlıklarınıkanıtlamak için kahramanlık yapmaya ihtiyaçları yok.Güney Afrika'da fazladanGenetiği Değiştirilmemiş erzak var. Avrupa'nın politikası bölgeye yiyecekyardımı sağlamak, tercihen yerel stokları kullanmak yoluyla... Birleşmişdevletler için çözüm gerçek bir yardımsever gibi davranmak"
AB’nin Kalkınmadan sorumlu Komiseri, Poul Nielson, AB'nin Zambiyalılarıtehdit ettiği iddiasını da "çok yersiz bir yalan"diyerek sert birdille eleştirdi. Gazetecilere, Amerikalılara bir teklif sunmak istediğinisöyledi: "Anlaşma şudur: eğer Amerikalılar bizim hakkımızda yalansöylemeyi bırakırlarsa, bizde onlar hakkında gerçeği söylemeyi bırakırız."
Zoellick'in AB'ni hedef göstermesinin sebebi birkaç ay sonra ortayaçıktı. Birleşmiş Devletler Ticaret Temsilcisi, eğer AB, pazarını AmerikanınGD'li ürünlerine açmazsa Dünya Ticaret Örgütü'nde dava açılacağını ilan etti.DTÖ davası Afrika adına açılmıştı. Geçenlerde bana, aslında ileri gelenbir çevreci aktiviste yollanan bir e-mail geldi,Zambiya konusundaki tarafınıaçıklamasını istiyordu. E-mail'i gönderen görünüşte "MaxRussell-Bennett" isminde sivil bir vatandaştı ve e-mail'ine GD yanlısılobi grubu AgBioWorld'den bir basın bülteni iliştirmişti. Basın bülteni bir kaçyıl önce Hindistan'ın Orissa eyaletinde ölen binlerce insana yani GD gıdayardımına direnen kurbanlara, imada bulunuyordu. AgBioWorld"aktivistleri", "Orissa'nın hatalarını " tekrarlamamalarıkonusunda uyardı.
Gerçekte ise, Orissa'da ölümlere yıkıcı bir siklon neden olmuştu, vekimse GD gıda noksanlığı sebebiyle ölmemişti. Email'in teknik üstbilgisini dekontrol edince sivil bir vatandaş tarafından değil, Monsanto Belgium tarafındanoluşturulduğu ortaya çıktı. Çokuluslu bir şirket tarafından sahte bir vatandaşadı altında oluşturulan, aldatıcı tarih iliştirilmiş bu mesaj, endüstrininZambiya kampanyasını belirten alayvari bir yalancılığı gösteriyordu.
Biotek endüstrisinin neden bu yollara başvurmaya hazırlandığı Brükselkökenli lobi grubu EuropaBio'dan Berndt Halling'in yorumlarındananlaşılabilinir. Halling bir gazeteciye "yeşil lobi"nin altındankalkamayacak kadar çok iş üstlendiğini ve Afrika'daki gıda yardımı krizinin"güvenilirliklerini sarsabilmek için ilk adımı" hazırladığınıanlattı. Halling ''GD yardımının reddedilmesinin sonucunda ölecek insanlarınsorumluluğunu kabul edip etmeyeceklerini öğrenmek istiyorum''diye devam etti.
AB ile birlikte, çevrecilerin de Zambiya'ya GD gıda yardımını reddetmek konusunda nasıl şantaj yaptığının hikayeleri dolanmaya başladı. Sendikalı köşeyazarı, Paul Driessen da onları komplocu olarak tasvir etti; "çevreciradikaller ve Avrupa Birliği ‘genetik kirlilik' diye haykırıyor, yardımıreddetmek için tehdit ediyor ve herhangi bir ülkeden GD tohumu yayabilecek tarımsal ihracaatı yasaklıyor." Driessen bir konuşmasında şunlarıekledi; "Radikal Yeşiller mısırın zehirli olduğu
ve kansere hatta AIDS'eneden olabileceği söylentilerini yaydılar. Böylece de mısır, çocuklar açlıktanölürken antrepolarda kilitli kaldı..."
Açlıktan ölen çocuklar ve Afrikalılar, Zambiya kampanyası için gerekliunsurlardı, böylece Amerikan Girişimcilik Enstitüsü üyesi Roger Bate, faydasıdokunsun diye ölü sayısına bir rakam verdi. Bate, okuyucularına, Zambiya'dakiyardım çalışanlarının ''açlıktan ölen çocukların ağzından yemeklerini'' almakzorunda kaldıklarını ve "sonuç olarak belki de 20,000 kadarZambiyalının öldüğünü" anlattı. Diğerleri ise "milyonlarca" Zambiyalının"açlıktan ölmeye terkedildiğini" iddia ederek daha da öteye gittiler.
Bu iğrenç suçun pazarlanması kesilmeden devam ediyor. 2005'inbaşlarında, Syngenta'nın önceki Ruhsatlandırma Birimi Başkanı, Willy DeGreef,çocukların "genetiği geliştirilmiş gıdalar" yemek yerine açlıktanölmeye bırakılmaları "rezaleti" ve "felaketi"nden sorumluolanların belirlenmesinin gerektiğini belirtti: "Bu aşamaya nasılgeldiğimizi; bu karar vericilere bu mesajları fısıldamaktan kimlerin sorumluolduğu... Bunu er ya da geç ortaya çıkarmak istiyorum, çünkü kelimenin tamanlamıyla insanlık karşıtı suçlardan bahsediyoruz."
Fırıldak ve yanlış bilgilendirmeyle dolu bir dünyada bile, çocuklarınaçlıktan ölmesi üzerinden düzenbaz bir halkla ilişkiler kampanyası oluşturmakbilhassa iğrenç. Fakat DeGreef'in yorumları, bioteknoloji endüstrisi destekliHudson Enstitüsü'den Alex Avery'ye, bir adım öteye geçmek için adeta birtramplen vazifesi gördü ve fiilen ''açlık kurbanlarının ölümünden'' sorumluolanların isimlerini verdi.
Avery'nin listesinin başında Birleşmiş Devletler Ulusal Bilim AkademisiTarım Kurulu eski yöneticisi Dr Charles Benbrook geliyordu. Benbrook'un suçuZambiyalı bilim adamlarının kanıt toplama görevleri sırasında Zambiya'ya teklifedilebilecek Genetiği Değiştirilmemiş gıdaların kıtlığının söz konusuolmadığını söylemek ve "büyük ölçüde, bu ‘kriz', tarımsalbioteknoloji üzerinden doğan küresel çekişmeye yeni bir kaynak arayanlartarafından üretilmiştir ('tasarlanmıştır') " demekti. Dr. Benbrook,Zambiya'nın zaruriyetini biyoteknoloji lehinde ''siyasi hedeflere'' ulaşmakiçin kullanmak hem ahlaksızlık hem de utanmazlıktır'' diye ekledi.
Avery'ye göre, eli kanlı olanlardan bir diğeri de İngiliz kampanyagörevlisi Robert Vint'di . Vint, '' Sizin suçladığınız insanlar BirleşmişDevletler ve Birleşik Krallığın Zambiyalı bilim adamlarının danışması içindüzenledikleri çalışmaya katılmakla kusur işlediler. Karşıt görüşlerin sesininpek duyulamadığı diyalogun bir parçası olarak tartışılan bilimsel konular,cinayeti teşkil ediyor.Bu çeşitli görüşleri dinleyen Zambiya'lı bilim adamlarıgenelde Amerikan üniversitelerinde eğitim görmüş doktorlar ve profesörlerdi.Tabiki de buna inanmıyorsunuz çünkü siyahilerdi ve kolaylıkla Batılılartarafından beyinleri yıkanabilirdi? Benim suçum Zambiyalı delegeler grubuna GDgıdalar üzerinde yapılan güvenlik araştırmasının aslını bulup tekrar gözdengeçirmelerini önermekti. Ben sesbilim ve deneysel araştırmayı yürektendesteklerim. Tuhaf biçimde, hem Birleşmiş Devletler hem de Birleşik Krallıktemsilcileri bu datayı sağlamayı ve hatta var olduğunu doğrulamayı reddettiler.Belki siz bu datayı sağlayabilirsiniz?'' diye cevap verdi.
Zambiya'dan Clement Chipokolo, Avery'ye itiraz etti ve şunları söyledi:'' Hükümetin aldığı karar yüzünden çok fazla insanın öldüğünü belirttiniz. Sizeşunu söylemek isterim ki kayıt altına alınan ölümler yalnızca GD efsanesiningündeme gelmesinin öncesindeydi. Beyanlarınız, misyonunu gerçekleştirmek içinher ne gerekirse yapabilecek, iyi finanse edilmiş bir lobiciye özgü, bu seferise bu misyon GDO'ların teşviki..''
Ayrıca ''Salı günü hükümetimiz ülkenin 300.000 metrik tonluk bir mısır kıtlığıyla karşı karşıya kaldığını duyurdu ve yardım çağrısında bulundu. Bende merak ediyorum acaba sizden ne tür bir yardım talebi gelecek. Lütfen bunun GD olmadığına emin olun çünkü tekrar geri dönebilir.'' diye ekledi. Chipokolo, Yeşu Kitabı'nda geçen bir deyişi uyarlayarak sözlerini bitirdi: '' Bugün ne yiyeceğini bil, fakat ben ve ülkem, biz GDO yemeyeceğiz.''