content

28 May

Tiroit Kanserleri Neden Artıyor?

Tiroit kanserlerindeki artışın sadece teşhis imkânlarının yaygınlaşması ve kolaylaşmayla açıklamanın mümkün olmadığı aşikârdır.

Bunun muhtemel sebepleri şunlar olabilir (1):

Radyasyon

İyonizan radyasyona maruz kalmak kanser riskini artırır.

Tiroit de lokalizasyonu dolayısıyla diğer doku ve organlara kıyasla daha fazla radyasyon alır ve iyodu konsantre eder.

Son 25 (1980-2006) senede insanların maruz kaldıkları radyasyon miktarı senede 3 mSv’ den 6 mSv’ ye yükselmiştir.

Bu artış büyük ölçüde tıbbı teşhis girişimlerden kaynaklanmaktadır.

untitledUSA’ da radyasyonun yüzde 50’ den fazlasının tomografi çekimleriyle alınır.

Tüm tomografilerin üçte biri baş-boyun bölgesi için yapıldığından bu sırada tiroit bezi de ışın alır.

Ayrıca iyotlu kontrast madde kullanılması tiroit tarafından absorbe edilen radyasyon miktarını yüzde 35 kadar artırır.

Tiroitler genç yaşlarda radyasyona daha duyarlıdır.

Çernobil kazasından sonra tiroit kanserlerinin zirve yapmasında olduğu gibi radyasyona maruz kalan çocuklarda sıklıkla papiler tipte tiroit kanseri görülür.

Tomografiler çocuklarda kanser riskini artırır.

50-60 mGy kümülatif doz lösemi ve beyin kanseri riskini üç misline yakın artırır.

Diş filmlerinin erişkinlerde tiroit kanseri riskini artırabileceği gösterilmiştir. Bu sebeple de diş röntgeni çekilirken tiroidin korunması tavsiye edilmiştir.

Hipertroidi tedavisinde kullanılan 131I hem tiroit hem mide, böbrek, meme kanseri risklerini artırır.

Baş-boyun bölgesinin radyoterapisi de tiroidi radyasyona maruz bırakır ve bu da kanser riskini artırır.

Nitekim kanserden sonra hayatta kalan çocuklardan oluşan bir kohortta ikincil kanserlerin yüzde 7.5’ i tiroit idi.

TSH seviyeleri ve iyot tutulumu

İyot eksikliği, tiroit foliküler hücrelerinin ana büyüme faktörü olan TSH’ yı arıtır.

Hayvanlardaki deneyler, uzun süreli iyot eksikliğine bağlı TSH artışının tiroit kanserlerini artırdığı gösterilmiştir ama iyottan yoksun bölgelerde yaşayanlarda böyle ir artış bulunamamıştır.

İyot tutulumu, kanser ensidansından ziyade, kanser hücre tiplerinin dağılımını etkiler, iyottan yoksun bölgelerde daha fazla foliküler kanser ve daha az papiler kanser görülür.

İyot profloksisi yapıldığında, TSH azalır; papiler-foliküler oranı yükselir.

İyot alımının tüm dünyada artması ile tiroit kanseri artışı arasında ir bağlantı olabilir.

TSH seviyeleri ve oto-immün tiroidit

TSH’ nın, TSH’ ı baskılayan tedavilerin tiroit kanseri hayatta kalma süresi ve nüks oranını azaltmasının da gösterdiği gibi tiroit kanserinin ilerlemesinde çok önemli bir rolü vardır.

Farelerde TSH’ nın tiroit kanserine yol açtığı bildirilmiş olmakla beraber bunun insanlar için geçerli olduğunu gösteren bir araştırma yoktur.

Yüksek TSSH seviyelerine sahip olanlarda tiroit kanseri ve ilerlemiş kanser riski daha fazladır.

Tiroit nodülü için iğne biyopsisi yapılan 10 bin hastayı kapsayan bir araştırmada da TSH seviyeleri yüksek olanlarda kanser riski de yüksek bulunmuştur.

Bunun tersine, serum TSH seviyesi düşük otonom tiroit nodüllü hiperitoridili hastalarda kanser riski düşüktür.

Bu bilgilere göre, altta yatan sebep ne olursa olsun TSH yüksekliği tiroit kanseri riskini artırır.

Son senelerde toplumda TSH seviyelerinin arttığına dair bir veri olmamakla beraber “birincil hipotroidinin” en sık rastlanan sebebi olan Hashimato hastalığı (kronik oto-immün tiroidit) iyot alımındaki artışa paralel bağlı olarak Batılı ülkelerde artmıştır.

Oto-immün tiroidit kanser riskini sadece TSH seviyesini artırarak değil pro-enflamatuar sitokin ve oksidatif stres aracılığıyla oto-immün sürecin kendisi de artırır.

Bununla beraber, oto-immün tiroiditli hastalarda papiler kanser riski TSH ile ilgilidir ama anti-tiroit antikorla ilgili değildir ve bunlara TSH’ ı baskılayan tedavi uygulandığında tiroit kanseri riski artmaz.

Tiroit nodülleri

Tiroit kanseri prevalansının tek nodüllü ve çok nodüllü olmasının kanser riskini etkilediğine dair bir bilgi yoktur.

Tek nodüllerde riskin daha düşük olduğunu gösteren çalışmalar olduğu gibi riskin farklı olmadığını gösteren araştırmalar da vardır.

Vücut kitle endeksi ve ensülin direnci

Obezitenin, birçok kanser riski ve mortaliteyi artırdığı bilinir; bu durum tiroit kanseri için de geçerlidir.

Obezitenin tipi, metabolik bozukluk, ensülin direnci gibi faktörlerden hangisinin önemli olduğu belli değildir fakat yeni bir araştırmada kanser riskini metabolik bozukluktan ziyade ensülin yüksekliği ve ensülin direncinin artırdığı ortaya konmuştur.

Ensülin, tiroit gen ekspresyonu düzenler ve tirosit çoğalması, farklılaşması ve transformasyonunu uyarır.

Nitekim ensülin direnci kontrol grubunda yüzde 10 iken papiler kanserli hastaların yüzde 50’ sinde vardır ve vücut kitle endeksi de kadınlarda tiroit kanseriyle korelasyon gösterir.

Obezite pandemisinin tiroit kanserlerindeki artışa katkısı olması muhtemeldir ancak obezitenin tiroit üzerine spesifik etkisi olup olmadığı ve altta yatan mekanizmalar belli değildir.

Diyet, hayat tarzı ve çevresel kirleticiler

Bu konularda yeterli çalışma yoktur.

Beslenme ve çevre kirliliğinin kanser riskini artırabileceğine dair deliller zayıftır ve doğrulanmamıştır.

Yiyecek ve içeceklerde miktarı tam bilinmeyen veya çok değişken olabilen pek çok madde bulunduğundan ve hem beslenme hem hayat tarzının aynı kişide sürekli aynı olmamasından dolayı araştırmaların sonuçları birbirleriyle çelişir.

İyoda ilaveten lahana, brokoli, karnabahar gibi tiroit hormon yapımı ve iyodun organifaksiyonunu etkileyen sebzeler tiroit kanser riskini de etkileyebilirler ama bu ihtimal bugüne kadar gösterilememiştir.

Nitratlar gibi katkı maddeleri, iyot tutulumunu etkileyebilir ve tiroit fonksiyonlarını bozarak kanserojen gibi davranabilir.

Nitratlar, yoğun endüstriyel tarım yapılan bölgelerde içme sularına karışabilir ve bazı sebzelerle işlenmiş yiyeceklerde yüksek miktarlarda bulunabilir.

Sularda yüksek miktarda nitrat bulunması tiroit kanseri riskini artırır.

Son senelerde toplum asbest, benzen, formaldehit, pestisit, bisfenol A, poliklorlu bifeniller ve aromatik hidrokarbonlar gibi genotoksik veya non-genotoksik etkileri olan kirleticilere daha çok maruz kalıyor.

Özellikle polibromürlü difenil esterler tiroit hücrelerinin anormal çoğalmasına ve kanser öncesi lezyonların oluşumuna yol açabilirler ama bugüne kadar çevresel kirleticilerin insanlarda kanser yaptığı ispatlanmamıştır.

Bugün kullanılmakta olan 80 bin kimyasaldan sadece birkaç yüzü karsinojenite bakımından incelenmiştir ve bunların çeşitli kombinasyonları sayısız potansiyel karsinojen olabilirler.

Bazılarının özellikle tiroit için doğrudan veya endokrin bozucu tesirleriyle kanserojen olması mümkündür.

Volkanik bölgelerde tiroit kanserleri daha fazla görülür.

Etna’ da tiroit kanserleri Sicilya’ nın diğer bölgelerinden iki misli fazladır; dünyadaki yaygın örneğe uygun olarak sadece papiler tip kanser, mikro ve makroadenomlar artmıştır.

Gelelim neticeye

Sadece tiroidin değil tüm kanser, obezite, diyabet, ateroskleroz ve diğer kronik hastalıklardaki artışın çevre ve hayat tarzımızdaki değişikliklerden kaynaklandığına inanıyorum.

Kanserlerin de aterosklerozun da oto-immün hastalıkların da diyabetin de astımın da Alzheimer’ in de kökeninde kronik enflamasyon yatar.

Zaten hastaların tümünde bu hastalıkların birkaçının bir arada bulunması da bu görüşü destekleyen bir husustur.

Yapılması gereken ise sağlıklı gıdalarla adam gibi beslenmek, yeteri kadar hareketli olmak, sigara, alkol ve tüm diğer kanserojenlerden uzak durmaktır.

Kaynak:

1. http://www.hindawi.com/journals/jce/2013/965212/

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank