Tıp Kongresi mi Bayi Toplantısı mı ?
Milliyet gazetesinde “Tıp Kongrelerine Bakanlık Ayarı” başlıklı haber şöyle başlıyor: “Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı yönetmelik ile devlet hastanelerinde çalışan doktorların yurt içi ve dışı kongrelere katılımı denetim altına alınırken, ilaç firmalarının tıbbi kongrelere desteği, doktor başına yılda 5 defayla sınırlandırıldı.”
***
Ben Tıp Kongrelerine temelden karşıyım ve senelerdir de bunun yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum.
Hemen hemen herkesin cebinden ‘beş kuruş çıkmadan’ katıldıkları bu toplantılar benim gözümde “bayi toplantısı’ ndan başka bir şey değildir.
Sağlık Bakanlığı’ nın bu son kararını fırsat bilerek bu mevzudaki görüşlerimi tekrar paylaşmak istiyorum.
Tıp kongrelerinin devri çoktan geçti
Elbette tıp kongrelerinin tümü için hiçbir yararı yok demek akıl ve mantık dışı olur. Bu toplantılara tamamen bilimsel amaçla ve bir şeyler öğrenmek için katılanlar olduğuna da yürekten inanıyorum. Ancak bunlar, kongrelerle ilgili yanlışları, olumsuzlukları, eksiklikleri dile getirmemize hiçbir şekilde engel de olmamalı!
Ülkemizde ve dünyada özellikle son 10-15 sene içinde bilgiye ulaşma yollarında köklü değişiklikler olması, kongrelerin işlevlerini yitirmeleri, âdeta bir “tıp dernekleri ve kongre enflasyonu” yaşanması gibi konuları ayrı bir tartışma konusu olarak bir tarafa bırakıyor ve bu kongrelerinin beni neden rahatsız ettiğini ve bunlara ait çözüm tavsiyelerimi aktarmak istiyorum.
Kongreler beni neden rahatsız ediyor?
BİR: Birçok tıp kongresi bilinenin tekrar edildiği, bilimsel özelliklerinden çok sosyal etkinliklerin ön planda olduğu ‘turistik toplantılar’ haline gelmiştir. Kongrelere eşleri, sevgilileri, çocukları ve hatta baldızı, kaynanası ile biraz da tatil yapmaya gidenler ve birçok kongrenin tatil yörelerindeki pahalı ve lüks plaj otellerde düzenlenmesi de bunun delilidir.
İKİ: Kongrelere kayıt ücretleri bilinçli olarak çok yüksektir. Bundan amaç da, doktorların kendi imkânları ile kongrelere katılabilmelerini engellemek ve onları ilaç firmalarına muhtaç duruma düşürmektir.
Elbette ülkemizde çok iyi kazanan doktorlar vardır ama çoğu geçim derdinde olan, aybaşını iple çeken meslektaşlarımın ‘ortalama doktor maaşı’ ile bu kongrelere katılmaları hemen hemen imkânsız gibidir.
Kendi parası ile kongreye katılabilecek gücü olanlar da ‘enayi’ damgası yememek için bedavacılığı seçmek zorundadır. Sonuçta bu kongrelere asistanı, uzmanı, hacısı, hocası herkes masrafları bir ilaç firması tarafından karşılanarak katılmış olur.
Oysa, kongreye katılım çoğunluğun rahatlıkla kendi cebinden karşılayabileceği fiyatlarda olsa, kimse ilaç firmalarına bazen ‘ricada bulunmak’ bazen ‘yalvarmak’ veya bazen de onları ‘tehdit etmek’ zorunda kalmasa iyi olmaz mı? Olmaz; çünkü o zaman doktorlar ilaç firmalarına muhtaç olmazlar.
ÇÖZÜM İÇİN TAVSİYELERİM
Kongreleri ille de yapmak gerekir diyorsanız, bunları hemen herkesin rahatlıkla ödeyebileceği daha uygun fiyatlarla ve doktorları ilaç firmalarına muhatap etmeden gerçekleştirmek, istenirse pek âlâ da mümkündür.
BİR: Amaç, turizm değil de gerçekten ‘kongre’ ise bu toplantılar plaj otellerde değil, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerimizde kamuya ait merkezlerde düzenlenmelidir. Bu şehirlerde, birçok kişinin yanlarında kalabilecekleri arkadaşları, akrabaları olabileceği gibi, üniversite ve diğer özel, resmi kuruluşların misafirhaneleri ve de herkesin bütçesine göre çok çeşitli konaklama seçenekleri vardır. Bu sayede hem daha ucuza konaklama imkânları doğar, hem de insanların aklı plajdaki ‘üstsüzlerde’ kalmamış olur.
İKİ: Katılımcı sayısı çok yüksek, aynı zamanda çok sayıda oturumun yapıldığı, günlerce süren kongreler yerine, bir veya en fazla iki günlük, daha spesifik konularda ve katılanların birbirleriyle rahatça tartışabilmelerinin, görüş alış-verişinde bulunabilmelerinin mümkün olduğu toplantılar yapılmalıdır.
ÜÇ: Açılış kokteyli, gala yemeği, açık büfe, şarkıcılı, çalgılı, dansözlü içkili akşam yemekleri gibi bilimsel olmayan ve maliyeti fırlatan işlerden vazgeçilerek epeyce tasarruf edilebilir.
DÖRT: Firmalar doktorları tek tek davet edeceklerine veya doktorlar kendilerini zorla davet ettirteceklerine, firmaların kongre kayıt, ulaşım, konaklama gibi masraflar için ayırdıkları paranın bir kasada toplanması meselenin çözümüne çok önemli katkı sağlayacaktır. Bu sayede, ayrıca kongre kayıt parası alınmasına gerek kalmayacağı gibi, bu kasadan kongreye katılanların konaklama ve ulaşım giderlerine de belirli oranda yardım da yapılabilecektir.
Doktor kongre için kendisine destek olan firmanın hangisi olduğunu, firma da hangi doktor için sponsorluk yaptığını kesinlikle bilmemelidir.
Gelelim neticeye
Değerli meslektaşlarımın şu sorularıma cevaplarını da merakla bekliyorum:
BİR: Kimsenin kimseye menfaati yoksa bir kuruş vermediği bir dünyada en azından birkaç bin lira tutan kongrelere kendi cebinizden hiç para çıkmadan katılmak sizi rahatsız ediyor mu?
İKİ: Her ‘iyiliğin’ bir karşılığının olduğu bir düzende, firma neden herhangi birini değil de sizi götürüyor, düşündünüz mü?
ÜÇ: Bir kongreye katılmak isteyen bir doktor bunu nasıl başaracaktır? Bunun bilimsel ve ahlâki kriterleri var mıdır, varsa nelerdir?
DÖRT: En azından birkaç bin lira harcama gerektiren kongrelere katılmanın akademik hayattaki ilerlemeler için gerekli şartlardan olması doğru mudur?
BEŞ: Kongreye katılmayı çok arzu eden ama bu istekleri firmalar tarafından geri çevrilen doktorlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
ALTI: Herkesin kendi kesesinden katılabileceği kongrelere ve bunların nasıl yapılabileceğine hiç kafa yordunuz mu?
YEDİ: Neredeyse herkesin bir firmanın davetlisi olduğu kongrelere ‘bayi toplantısı’ demek yanlış mıdır?
KAYNAK