Tıp Eğitimi Ağır Hasta
Değerli pratisyen, aile hekimi meslekdaşlarım,
İki gün önce NTV kanalında ülkemizdeki tıp eğitiminin yanlışlarına değindiğim ve çözüm tavsiyelerinde bulunduğum konuşmam hakkında birçoğunuzdan mektuplar aldım.
Bunların neredeyse hepsinin de beni “şiddetle tenkit eden” hatta “hakaret eden” yazılar olduğunu söylememe gerek var mı bilmem.
Bunlardan bazılarından örnekleri yazımın sonunda bulabilirsiniz.
Konuşmamdan rahatsız olup meslek onurlarını korumak adına bana cevap yazan arkadaşlarıma elbette saygı duyuyor ve de tebrik ediyorum.
Benim amacım körü körüne pratisyen hekimliği tenkit etmek ve onları küçük düşürmek değil, ülkemizde “tıp eğitimindeki yanlışların, eksiklerin giderilmesi, eğitimin daha kaliteli hale getirilmesi“.
Bizdeki durumu anlatırken verdiğim örnekler sizleri üzmüş olabilir ama maalesef gerçek bu; aynı tenkitleri uzmanlar, öğretim üyeleri için de yapıyorum.
Sanki her şey “güllük gülistanlık”!
Eksiklerimizi, hatalarımızı dile getirmem hekim camiasından birçok kimseyi sinirlendiriyor, rahatsız ediyor.
Bunları ortaya koymadan, üzerinde tartışmadan doğruyu, güzeli nasıl bulabiliriz ki?
Ben sadece “Kral çıplak” diyorum.
Sizlere gelince.
Pratisyen hekimlerin sağlık sisteminin temel direkleri olduğunu, kaliteli ve yeterli sayıda pratisyen olmadan sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin mümkün olmadığını savunan pek çok yazım ve konuşmam var.
Elbette pratisyen hekimler içinde çok iyi eğitim almış, kendini çok iyi yetiştirmiş olanlar da vardır ama istisnalar kaideyi bozmuyor.
Ülkemizdeki sisteme baktığınızda eğitimdeki yanlışlardan dolayı gerçek mânada “pratisyen hekim” yetişmesinin neredeyse imkânsız olduğu açıkça görülüyor.
Tıp eğitimindeki eksiklerden, aksaklıklardan, kusurlardan sorumlu olanlar elbette pratisyen hekimler değil; onlar sadece bu işin kurbanları.
İşin beni esas üzen tarafı da birçoklarının bu durumun farkında bile olmaması.
İşin asıl sorumluları ise birçok yazımda da anlatmaya çalıştığım gibi başta üniversiteler ve YÖK olmak üzere, Sağlık Bakanlığı ve Tabip Odaları gibi kurumlardır.
Ben ister pratisyen, ister aile, ister uzman olsun, tüm hekimler ”iyi ve doğru eğitim almalıdır” diyorum.
Yarın ben veya çocuklarım, torunlarım hasta olduklarında bizlere sizler bakacaksınız.
İşin gerçeği şu ki, şu andaki eğitim sistemiyle yetişmiş bir pratisyen hekimin eline düşmek istemem.
Hekimlerin daha iyi yetişebilmeleri, hastalarına daha yararlı olabilmeleri, kendilerinin de daha huzurlu ve güvenli çalışabilmeleri için tıp eğitiminin yeniden düzenlenmesinin şart olduğunu düşünüyorum.
Tıp fakültesini bitiren her pratisyen hekim başka hiçbir kurs, seminer ve eğitime gerek olmadan mesleğinin gerektirdiği tüm bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olmalıdır.
Bunu yapmadan da ülkemizdeki sağlık sorunlarına doğru, kalıcı, herkesi memnun eden çözümler bulmanın mümkün olmadığı kanaatindeyim.
“Hayır, biz eğitim sisteminden çok memnunuz, bundan iyisi olamaz. Her şey mükemmel.” diye düşünüyorsanız, tabii ki yapacak bir şey yok.
İlköğretime yeniden şekil veriliyor, yeni Anayasa çalışmaları sürüyor. Tıp eğitimi de yeniden düzenlenmelidir.
Tüm pratisyen, aile hekimi meslekdaşlarıma selam ve sevgiler, sunuyor, başarılar diliyorum.
KAYNAKLAR
Pratisyen, aile hekimi ve tıp eğitimi konularındaki düşüncelerimi öğrenmek isteyenler aşağıdaki bağlantılardan yararlanabilir:
Sizlerden gelen mektuplardan örnekler:
Dr. S.G: Aile hekimleri doğum yaptıramıyor, sonda takamıyor, dikiş atamıyor, uzmanlar kaliteli; pratisyen hekimler ve aile hekimleri yeterince donanım bilgi ve beceriye sahip değil” ibaresi size ne kadar da yakıştı beyefendi.
Bu ibareyi dinlediğimde aklıma ilk gelen “profesör olmanıza rağmen hangi mesleği yaptığınızı unutmuşsunuz” oldu. Siz bir doktor neleri yapabilir neleri yapamaz kararını verecek kadar yetkin misiniz? Size meslekdaşınız olarak en derin teessüflerimi iletirim. Umarım bu program sayesinde elde ettiğiniz maddi kazanç kursağınızda kalır.
**
Dr. M.Ş: Her şeyden önce şunu belirtmek isterim, sizi basından oldukça yakın takip eden ve her zaman düşüncelerinize saygı duyan ve sizi örnek alan biriyim. İşte bu yüzden, o programı keşke izlemeseydim diye içimden geçirmeden yapamıyorum. Çünkü röportajınızda ben ve benim gibi binlerce pratisyen hekim hakkında, sizin ağzınızdan çıkabileceğini tahmin edemeyeceğim sözler söylediniz.
İnanın bana, ben çok üzüldüm, hatta o programı benimle birlikte izleyen aile fertlerim de üzüldüler ama bana fark ettirmemeye çalıştılar.
Ben ve benim gibi binlerce pratisyen hekim olan arkadaşım da, zamanında çok çalıştık, ama takdir edersiniz ki, şu andaki eğitim sistemimizden dolayı tıp fakültelerinden mezun olan doktorların ancak bir kısmı uzmanlık eğitimi alabilmektedirler. Ama, sizin programda dediğiniz gibi, pratisyen hekimler başarısız kimseler değillerdir.
**
Dr. H.U: Meslektaşlarınızı küçük görerek bir yere varamazsınız biliniz ki bu sizin küçüklüğünüzdür. Bugüne kadar sizi meslekdaşım olarak görüp medyadan takip etmiştim. Şimdi anlıyorum ki siz bizim meslektaşımız değil medyada boy göstermek isteyen bir çamuratansınız. Soy isminizi değiştirip bundan sonra KÜÇÜKÇAMURATAN yapabilirsiniz. Yazıklar olsun sizin gibilere….
**
Dr. B.G: Siz pratisyen hekimi öyle bir tarif ettiniz ki açıkçası şaşırdım. Ya ben pratisyen hekim değilim ya da siz pratisyen hekim görmediniz. Sizin gibi profesör unvanını taşıyan bir meslekdaşımın anlattıklarını dinlerken üzüldüm. Ama şaşırmadım da. Ben Ankara Tıp’ ta okurken nice prof. dr. hocalarımızı da bilirim. Asistan ve internlerin yanında –kendine ayrılmış yatağa hasta alan- diğer profesörlere düz giden hocalar da gördüm. Muayenehanecilik yapıp takla üstüne takla atan hocalar da gördük. Muayenehanecilik kapatıldı diye yaygara yapan hocaları da gördük. Vatandaş hocalar üniversiteden ayrılınca eğitim düşer diye sanır, hocalarımız sanki üniversitelerde eğitim verme derdinde. İhtisas yapmadım. Üniversitede hocaların asistanları ne kadar ezdiğini gördükten sonra düşünmedim.