Tevfik Bir
Tarih, 17-19 Ocak 2000. Türkiye gözünü, ülkenin dört bir yanındaki mezar ev kazılarıyla açtı. Villalar, gecekondular ve diğer tipteki müstakil evlerde kepçe ve küreklerle polis kazılar yapıyordu.
Polislerin, savcıların ağız burunları maske ile kapalıydı, ağır bir koku vardı. Vahşet, insan dışılık, haram, yani bir terör örgütünün gerçek yüzü toprak altından çıkartılıyordu. İslam'ı propagandasında referans olarak kullanan, yurtdışı Hizbullah örgütleriyle ile organik bağı olmayan ancak örgütlenme tipi açısından bu örgütleri model alan, genelde Kürt kökenli Türklerin üye olduğu Hizbullah Terör Örgütü'nü ekranlardan öğrenmeye başlıyorduk.
Polisin kazılarında, günlerce, haftalarca hatta aylarca şiddetli işkenceler görmüş insanların gizlenerek gömülmüş, çürümüş cesetlerine ulaşılıyordu. Cesetlerin kimi bahçenin altından kimi binanın zemininden çıkartılıyordu. Kimi yalnız kimileri toplu olarak çıkartılıyordu. Toplum, domuz bağı gibi işkence metotlarını öğreniyordu.
Fatih Altaylı'nın gazete makaleleriyle ciddi olarak eleştirdiği, adeta kötülediği, İslam konularında duyarlı gazeteci Gonca Kuriş'in domuz bağı ile işkenceye uğrayarak öldüğü anlaşılıyordu, cesedi bulunmuştu. Ve daha başkaları.
Mezar evleri kazılıyordu, Hizbullah terör örgütü lideri Hüseyin Velioğlu ölü ele geçirilmişti, sağ yakalananlar sorgudaydı. Zincir biçiminde örgütlenmiş bu saklı yapı deşifre edilmeye çalışıyordu.
Yakalanan teröristlere sorguda örgütü deşifre ettirmek çok güçtü, bağlantıları ve yapılanmayı deşifre etmek çok güçtü. Örgütten tek bir itirafçı çıkmamıştı. Bu zorluğu öngörenler, operasyonların öncesinde MİT'ten örgüte yönelik yoğun espiyonaj faaliyeti istemişti. İstihbarat faaliyetleri bu zorluğu aşmıştı, örgüt yapısı içeriden çözülmüştü. İstihbarat ve operasyonlar sonrasında, Hizbullah terör örgütü silinme aşamasına gelmişti. Örgütün yönetici ve askeri kanadının tamamı tek istisna dışında yakalanmıştı. İsa Altsoy ve ekibi Almanya'da yeniden örgütlenmek adına çalışmalara başlamıştı. Almanya, Türkiye'ye karşı faaliyet gösteren ve Türkiye'yi tehdit eden, İslam adını kullanan örgütlerin odağıdır, bu olayda bunu teyit ediyorduk.
İslam söylemiyle yüzlerce hatta bini aşkın kişiyi öldüren Hizbullah Terör Örgütü'nün bitirilmesine yönelik bu çalışmaları yapan ve yaptıran, arşiv kayıtlarını okuyan, istihbarat emrini veren ve operasyonlarla örgütü sıfırlamaya çalışan cesur yürekli kişi samimi dindar özelliği ile dikkat çeken dönemin İçişleri Bakanı Sadettin TANTAN'dı.
Sahada operasyonu yürüten, Türkiye genelinde Hizbullah Operasyonlarından Sorumlu isim ise Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar OKKAN'dı. Hizbullah terör örgütünün yapısının ötesinde faaliyetleri de deşifre edilmişti. Örgüt, Kriptolu (gizli şifreli) Başbakanlık kayıtlarına enterne olmuştu, istedikleri an istedikleri bilgiye erişiyorlardı.
Durumun vahametini anlatmak adına bir örnek verelim, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başbakanlığa bağlı bir kurumdur, kayıtları ve iletişim hattı kriptoludur! Bu meşhur operasyonlardan tam 1 yıl 7 gün sonra 24 Ocak 2000 tarihinde, Hizbullah Terör Örgütü (mutlaka dış istihbarat desteğiyle) Diyarbakır'da, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve arkadaşlarını, korumalarını, toplam 6 kişiyi müthiş güçlü bir saldırıyla şehit etmişlerdi. Bu saldırıyı yapanlar yakalandı ve müebbet hapis cezası aldılar.
Evet, Hizbullah operasyonlarının yönetiminden sorumlu Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan şehit edildi. Ve bugün eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a da ihanet edilmektedir. Devlet, daha doğrusu devleti yönetenler tarafından. Devleti bugün kim yönetmektedir, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti.
Hüseyin Velioğlu ile birlikte o gün o villada yakalanan askeri kanat sorumlusu terörist Cemal Tutar ve örgüt kurucularından Marmara ve Ege Sorumlusu terörist Edip Gümüş bu popüler 102. madde nedeniyle salıverilmişlerdir. Peki neden 10 senedir bu yargılama sonuçlanmamıştır?
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, bu yargılamaların doğası gereği uzun sürdüğünü ama adliyedeki yapısal çarpıklığın da bu süreyi uzattığını söylemektedir. Öncelikle Yargıtay'da yaklaşık 8 senedir kriz vardır, çoğu daireye yeni Yargıtay mensupları seçilememektedir, atanamamaktadır. Eksik kadrolu Yargıtay'da yüksek hakimlerin önünde ağır ve dağınık konulu iş yükü vardır.
AKP hükümeti bunu siyasi amaçla kısmen hukuki yollarla engellemiştir. CMUK'un yeni maddesinin yürürlüğe girmesiyle de hukuken suçsuz demek zorunda olduğumuz ancak suçlu olduklarını gün gibi bildiğimiz adamlar salıverilmiştir. İster Yargıtay nedenli ister AKP nedenli olsun, sonuçta yanlış giden bir şeyler yüzünden Hizbullah terör örgütünün 2 ve 3 numaralı adamları dışarı bırakılmıştır, sorun budur.
Sadettin Tantan, yakın arkadaşı, meslektaşı Gaffar Okkan'ı şehit vermiştir. Madem suçlular 10 sene sonra salıverilecekti, canavarca hisle insanlık dışı metotlarla insan öldüren teröristler salıverilecekti, Sadettin Tantan ve Gaffar Okkan o dönem niye o kadar gece gündüz bu konu üzerine çalıştılar, kendilerini riske attılar, operasyonlarda görev alan polis, jandarma, savcılar, adli tıp uzmanları o kadar uğraş verdiler ve Gaffar Okkan ve arkadaşları şehit oldular.
Bu şehitlerin ailelerine bugün kim ne hesap verebilir? Hatırlıyoruz, kararlı bir biçimde yolsuzlukla mücadele eden efsane İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı 2001 yılında yolsuzlukların çok üstüne gittiği için bakanlıktan aldılar, daha sonra Organize Suçlarla Mücadele Yasası'nı da (4422 sayılı yasa) yürürlükten kaldırdılar, Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddesini ortadan kaldırıp, 7.maddesini değiştirdiler, bugün de CMUK 102. maddesi ile birlikte teröristleri dışarı çıkardılar. Tantan, yasalara dayanarak ne ile uğraştı ise birileri bir biçimde o suçluları akladılar. Bu Hizbullah teröristlerinin Ocak 2011'deki salıverilişi skandalından sonra yeni bir skandal daha açığa çıktı. Skandalı belgeleriyle ilk olarak gazete5.com açıkladı. Bu gerçekler Türkiye'de gündeme bomba gibi düştü.
Diyarbakır D Tipi Cezaevi yönetimi, dört Hizbullah militanının cezaevindeki internet olanağını eğitime değil, Msn ve Skype aracılığıyla örgüt yönetiminde kullandıklarını tutanakla belirlemiştir. Tarih tekerrür etmektedir.
Cezaevindeki Hizbullahçılar, devlet kurumlarının ve cezaevinin bilgisayar sistemine sızarak özel bilgileri ele geçirip arşivlemiş, kripto cihazı bilgilerini ele geçirmiş ve ayrıca bilgisayarlarda işaretli krokiler bulunmuştur. Tantan bugün de basın yayın yoluyla Hizbullah Terör Örgütü'nün gerçek yüzünü ve yapılan büyük yanlışlığı, skandalı Türk Milleti'ne anlatmaya çalışmaktadır. Tantan, bakanlık döneminde olduğu gibi günümüz sivil döneminde de teröristlerle yasal yollarla mücadeleye devam etmektedir. Devleti yönetenler ise aciz yönetimleri yüzünden bu teröristlere özgürlük sağlamaktadır. Peki şimdi soruyorum, Sadettin Tantan daha ne yapsın?
NOT: TÜRKİYE'DE Kİ HİZBULLAH, ASKERİ EĞİTİM GÖRMÜŞ ERMENİ VE KÜRTLERDEN MEYDANA GELMEKTEDİR. BUNLARIN İRAN'DA Kİ HİZBULLAH'LA BİR İLİŞKİLERİ YOKTUR, TÜRK İSMİ TAŞIMALARINA RAĞMEN ASIL ANA VE BABALARI ERMENİ ADI VE SOYADI TAŞIMAKTADIRLAR, BUNLARA ABD-İNGİLTERE-FRANSA-İTALYA-ALMANYA- İSRAİL-ERMENİSTAN-YUNANİSTAN VB.GİBİ ÜLKELER MADDİ VE MANEVİ YARDIM YAPMAKTADIRLAR, DEVLETİN ÜST KADEMELERİNDE BUNLARA YARDIMCI OLAN BÜROKRAT-POLİTİKACI OLABİLİR. BU YÜZDEN ARAŞTIRMACI GAZETECİ VE YAZARLAR TÜRKİYE'DE OLUP BİTEN HER OLAYI YAKINDAN MERCEK ALTINA ALMAK ZORUNDADIRLAR, AFGANİSTAN-PAKİSTAN-İRAN-IRAK-SUDAN-MISIR'I KARIŞTIRANLAR TÜRKİYE'Yİ DE BU KAOSUN İÇİNE ÇEKEREK ÜLKENİN İLERLEMESİNİN ÖNÜNE GEÇMEK İSTEMEKTEDİRLER. TÜRKİYE BU GÜN HER TÜRLÜ OLAYIN TEZGAHLANDIĞI BİR ÜLKE KONUMUNDADIR, TÜRKİYE'DE Kİ OLAYLARIN BİR ÇOĞU HEMEN HEMEN HİÇ BİR ÜLKEDE OLMAMAKTADIR. PEKİ YILLARDIR SÜREN BU ÖĞRENCİ OLAYLARI, DİNİ ÇATIŞMALAR. SİYASİ VE İDOLOJİK HAREKETLER KENDİLİĞİNDEN Mİ GELİŞMEKTEDİR ? HAYIR, BİR CASUS CENNETİ OLAN TÜRKİYE'DE YAŞAYAN VE TÜRK İSMİ TAŞIYAN ERMENİLER-RUMLAR-YAHUDİLER VB.ÜLKELERİN MENSUPLARI ZAMAN ZAMAN DİN ADAMI ROLÜNDE, ZAMAN ZAMAN KOMÜNİST ROLÜNDE.
KİMİ ZAMAN HAKSIZLIĞA UĞRAYAN BİR ÖĞRENCİ ROLÜNDE ÜLKEYİ İÇTEN YIKMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR, BUNLARA BİR ÇOK DEVLETTE DIŞARIDAN DESTEK VERMEKTEDİR. BU YÜZDEN ÜLKEMİZ İNSANLARI UYANIK BULUNMALI, BU MİLİTANLARA GÖZ AÇTIRMAMALIDIR. BUNLARIN ORDU-POLİS-HUKUK DÜNYASI'NDA DA ÇOK SAYIDA ADAMLARI VARDIR, BU KONUDA İNSANLARIMIZ DİKKATLİ OLMALIDIR. ERMENİ ASILLI MATİLD MANUKYAN'UN İSTANBUL'DA Kİ GENEL EVLERİ TÜRKİYE'Yİ YIKMAK İSTEYENLERİ YILLARDIR BESLEMEKTEDİR, BU EVLER KAPATILIRSA BİR ÇOK SORUN KENDİLİĞİNDEN ORTADAN KALKABİLİR.