Teşhis Yanlış İse Tedavinin Ölümcül Olması Kaçınılmazdır
Bugün ülkeyi yöneten siyasi irade türkiyenin önüne belki de sonun başı olacak bir durumun içine soktu ülkeyi. Bugünlerde gündemi meşgul eden ve en üst düzeyde herkesin gündeminde olan olay çözüm süreci olarak medyada, basında, halkın ve siyasiler ile hemen hemen her alan ve şahsın ilgilendiği bir konu olmaktadır. Demokratik açlımdan önceleri olaya doğu sorunu yada kürt meselesi deniyordu. Demokratik açılımdan sonra ülkeyi yöneten siyasi irade tarafından bu olaya bakış ve yaklaşım değişti. Olaya kürt meselesi denmesi bırakılıp adına pkk sonunu yada terör sorunu denmeye başlandı. Evet böylesi denilmesi daha cazip idi. Sayın başbakan benim kürt vatandaşımın ülkesi ve devleti ile sorunu yoktur diyerek olayı pkk ve terör sorunu olarak dillendirdi. Madem pkk ve terör sorunu idi o halde hükümetin yapması gereken öncelikli işi şu olmalıydı.
Doğu ve güneydoğudan bu örgüte neden ve ne kadar katılım olmuştur. Katılım hangi gerekçlelerle olmuştur. Katılım olan ailelerin katılımdan sonra devlet ve yönetim ile ilgili ilişkileri ne şekilde olmuştur. Bunları tahlil ve analiz ettikten sonra eğer soruna pkk yada terör sorunu denmesi gerekiyor idi ise bunu bu tahlil ve analizlerden sonra yapmalı idi. Ancak siyasi irade bunu yapmaya gerek duymadan soruna canı istediği şekilde yaklaşım sergileyerek ülkenin çıkarları ile millet ve memleket menfaatlerini yok saymıştır. Hükümet oslo görüşmeleri i,le demokratik açılım ile halkı iyice sinirleri alınmış cerahi müdahalelerle bulunmuş halkı bir toplum bilincinden alıkoyarak sürü haline getirdikten sonra artık soruna istediği şekilde yaklaşım geliştirmiştir. Sipariş ve ısmarlama metodlar ile sorunu çözmeye çalışmaktadır.
Madem kürt sorunu değil ise o zaman doğu ve güneydoğudan neden örgüte katılımlar olmuştur. Peki sorun kürt sorunu değil ise o zaman yıllar yılı kürt sorunu olarak birileri neden bunu böyle gösterdi. Yada hala bu olaya kürt sorunu denilmesinden kaçılıyorsa bile kürtler birtakım konularına dahil ediliyorsa o zaman kürtler kullanılarak kürtler üzerinde kimler neden bu sorunları çıkarıyorlar. Eğer sorun bir kürt sorunu ise bu kürtler olarak nitelendirilen insanlar bu ülkenin yerleşik yaşayanları ve vatandaşlarıdır. Bunlarında kanaat önderleri var.
Neden kanaat önderlerini muhatap almak yerine teröristler ile bu görüşmeler yapılmaktadır. Eğer ki sorun kürt sorunu olduğu halde hükümet sivil bir insiyatifi muhatap almak istemiyorsa bile, bugün bölge halkının kendilerini temsilen seçtikleri milletvekilleri vardır,bu vekiller muhatap alınarak çözüm getirilebilir. Yoksa sipariş olarak birilerinin egemen güçlerine hizmet etme emeli olarak algılanan böylesi çözüm süreçleri halkı büyük bir endişe, panik ve kaygılanmalara doğru götürmektedir.
Pkk terör örgütü ele başı öcalan muhatap alınarak onun ağzından çıkan sözler üzerinden bir çözüm formulü geliştirmek doğru değildir. Anayasal düzlemde meşru olan bir devleti gayri meşru eli kanlı bir örgüt ile muhatap etmek hiç de hükümetin söyleyip dillendirdiği gibi ne yasaldır nede doğru bir davranıştır. Abesle iştigal etmekten başka bir izahı yoktur.
Madem kürt sorunu yoktur pkk sorunu vardır. Bölge halkı iyice desteklenerek devlet ile olan anayasal sorunları çözülür ve bölge halkı desteği alındıkta sonra zaten terör dediğimiz pkk sorununu ortadan kaldırmış olacaktı. Teşhis yanlış konulmuştur. Teşhisi yanlış konulan hastalığın tedavisi de sonuç vermediği gibi bu tedavi olarak başlatılan süreç eğer ters teperse bu sefer sonun başı olan bir adım olacağı şimdiden kesindir. Öcalan anadolunun kadim halkları olarak acaba neyi nitelemek istiyor? Acaba kökü israil oğullarına dayanan bir israil devletinin dünya iktidarlığına kapı aralayacak bir söylemi farklı bir şekilde mi dile getiriyor.
Öcalanın mektubu olarak bugün gündemde olan mektup öcalan tarafından yazıldı ise nasıl oldu da diğer metinler gibi sızmadı? Öcalan mektupta aslında ağrı dağı cudi ile kardeş olacak, fırat kızılırmak ile kardeş olacak derken zaten eskilerden beri gündemde olan büyük orta doğu projesinin Türkiyeyi kapsayan coğrafik haritasını şekillendiriyor. Bir başka şekilde misakı milliden söz ederken de sevr anlaşması ile Türklere sadece kalan Batı Anadolu topraklarına vurguyu yapmak istiyor. Komünist ve şoven bir yapısı olan pkk ele başı müslümanlığı da mektubunda oyunlarına alet ediyor.
Namaza oyun ve müslümanlığı da bir spora benzeten öcalan çıkarları için istediğini elde etmek adına müslümanlık üzerinden islamcı bir söylem gerçekleştirerek barışçıl olduğuna inandırmak istiyor. Öte taraftan Murat karayılan bu yapılanları yeterli bulmuyor ve liderin sesi gereklidir bundan sonrakiş süreçte insanları susturmak ve gelen tepkileri azaltmak adına sesinin duyurulmasını ileri sürüyor, bu da ya bağımsız bir kanal ile olur, söylenmek istenen telefon yada telsiz gibi iletişimsel bir ses değil, canlı görüntülü ve sesli olan tv ye vurgu yapmak istiyor.
Bazı .çevrelerin de dediğine bakılırsa mektubu öcalan değil bizzat sayın başbakan kaleme almıştır gibi bir spekülasyonda vardır. Eğer bu iddia doğru ise o zaman sayın başbakan pkk yı bahane göstererek türkiyeyi bölme mühendisliğini bu ülkenin vatandaşlarının isteklerini göz ardı ederek bölme projesini kendi istekleri doğrultusunda gerçekleştirmenin derdindedir. Ve bir ülke başbakanı eğer karşı cephe adına bu kadar taviz veriyorsa yarın ki adım federe yönetimine gidiştir.
Sayın adalet bakanı sadullah ergin bey biz bu sorunu çok kısa ve az bir zamanda çözüme kavuşturup hal etmeyi istiyoruz demeye getirecek bir söylemin içindedir. Siz yangından mal mı kaçırıyorsunuz, neden bu kadar acele ediyorsunuz? Evet sayın bakanın dediğinden aslında şunu anlamak gerek uyutulmuş olan bu ülke halkı hipnozun etkisi geçmeden bu sorunu hal edelim yoksa bu halk kendine gelirse bizi mavf eder demek istiyor. Biz hal edelim sonra uyansa bile iş işten geçtiği için olan olmuş biten bitmiştir deyip yolumuza devam ederiz demek istiyor.
Zaten daha bir uyanma gerçekleşemediği halde mhp nin tabanı öl de ölelim vur de vuralım derken akp ya bu gerçekleşirsenin korkusundadır. Ancak bu mhp varı olan söylemde çözüm değildir. Yasal ve demokratik olan bir ülkenin eli kanlı bir terör örgütü ile masaya outurp pazarlık ve anlaşma yaparak kendinden taviz vermesi bir çözüm değildir. Kandil başka söylem içinde bdp başka söylem ve icraatler peşinde imralı ise ayrı bir ütopyanın hayali ile çözümden ve süreçten sorumlu kişi olarak çözüm gerçekleşmesi mümkün değil.
Eğer bir çözüm olacaksa bugünkü iktidarın yaptığı gibi değil,herkesin benimsediği ve destek verdiği bir çözüm olmalı yoksa ülke sadece kaosa sürüklenir başka bir şey beklenmemelidir. Ayrıca bugüne kadar kimsenin üzerinde durmadığı bir başka vahim noktada bdp nin başında olan genel başkan vasfı olan kişi eş başkan sıfatı ile bu işi yapıyorsa o zaman asıl bir başkan olmalı yoksa bu vekaleten yürütülen koltuk ve makamın adresi öcalan mı? Yine dtk nın başkanı eş başkan ise kandilden gelecek olanlar da o makamlara mı oturacaklar.
Yine benzer bir yönetim de bugün ülkeyi yöneten sayın başbakanın büyük orta doğu projesi eş başkanlarından birinin de kendisi olduğunu söylemesidir. O halde sayın başbakan asıl başkan kim bu işin. Biri de apo mudur. İsrailin özür dilemesini herkes aynı yerden gördü ve baktı. Şimdi size başka bir bakışın da olduğunu izah edelim. Herkes suriye ile savaş varken türkiye gibi bir müttefikinin yanında olmasını istedi olarak baktı.
Sayın başbakan israile davos zirvesinden ve mavi mamaray saldırısndan sonra prestij kaybetmiştik iktidara bu çözüm sürecinde israilden özür gelmesi iktidarın iç basında elinin muhaliflere karşı güçlendirmek ve gündemi farklı bir yere çekmekti. Çünkü sayıın başbakanın eş başkanı olduğu projenin mimarı israildir. Onların ekmeğine yağ süreceği için israil kaz gelen yerden tavuk esirgemedi olarak neden kimse olaya yaklaşmadı acaba?