Tesettür
Şartlar, bir çok insan gibi beni de yaşam gailesinin içine gömdüğünden,
2003 yılından bu yana Kur’an meali okumuyor ve “durumdan ben sorumlu
değilim, kader” diye düşünerek okumuyor olmam üzerinde pek kafa
yormuyordum.
Ne zaman ki, bir yazışmamda karşımdaki kişi bahsettiğim ayetin numarasını isteyince,
o çok güvendiğim hafızamda ayetin Tevbe suresinde olduğundan başka bir şey
kalmadığını anlayıp, ayeti google’ye yazıp bulamayınca(çünkü aklımda anlamdan
başka bir şey kalmamış ve farklı kelimelerle giriyormuşum) panik olup, Tevbe
suresini baştan sona birkaç kez okumama rağmen o telaşla bahsi geçen ayetin
üzeninden birkaç kez geçmeme rağmen, ayeti fark etmememi, bir tür Allah cezası
olarak algılayınca, “Eskiler buna boş yere başucu kitabı veya yastık altı kitabı
dememişler’ diye söylenerek meali baş ucuma koydum. Ama nafile! Ha bugün
ha yarın başlayayım diye günler geçip giderken, ezberimdeki bir çok ayetin
numarasını unutmuş olduğumu fark etmem, bir türlü okumaya başlamamı
sağlamadı.
Ama bazen durumlar gelir sizin eteğinize yapışır.
Geçen günkü bir yazışmamda üzerinde en çok kafa patlattığım(ki bunun nedeni
ayetin kadınlarla ilgili olmasına rağmen üzerinde en çok erkeklerin tartışıyor olmasıydı)
bir ayetin Suresini yanlış yazıp, karşı tarafı da yanıltınca, savsaklamamın neticelerinin
sadece bana zarar vermediğini fark ettiğim için, bu ayet hakkında( Nur 31) yani
tesettür konusunda ne düşündüğümü kısaca anlatmaya çalışacağım.
Oysa bu konuda susmayı tercih ederdim.
Neden mi?
Herkes üzerinde çok konuşuyor da ondan.
Daha önemlisi Kur’an’da 6600 küsür ayet ve üzerinde daha çok durulması
gereken daha önemli ayetler olmasına rağmen, tavsiye ayetleri olan 3 ayet
üzerinde fırtınalar koparılmasının Kur’an’ a karşı hazırlanmış sinsice bir komplo
olduğunu sık sık düşündüğüm olmuştur.
Ama nokta koymanızın, virgüllerin çoğalmasını engellemediğini anlamanız, “belki
noktaya yol açar” umuduyla, bir virgül de sizin eklemeniz gerektiğini düşündürüyor.
Kur’an”da tesettür 3 ayette geçer. Nur 31, Nur 60, Ahzap 59.
Her birine kısaca değinelim.
Nur 60-
“Evlenme arzusu kalmamış, hayızdan ve evlilikten kesilen kadınların kasten
süs göstermeye çalışmadan dış örtülerini bırakmalarında bir sakınca
yoktur. Ama sakınmak için titiz davranmaları, onlar için daha
hayırlıdır. Allah, her şeyi işitir, her şeyi bilir”
Ayette görüldüğü gibi yaşlı kadınlar örtünmeden muaf tutuluyor. Buna rağmen,
kadınların yaşlandıkça üzerlerindeki örtüleri arttırmaları, İslam geleneğinin, dini nasıl
tersinden uyguladığının göstergelerinden biridir.
Sıcaktan bunalan ve kalbi sıkışan bir iki yaşlı teyzeye, bu ayeti söyleyecek oldum,
sen misin söyleyen!? Biri “Sus! Kafir!!” dedi, diğeri daha kötü; bir baktı ki anam
anam, kendimi yaratık gibi hissettim ve uslandım, daha da bu konuda ağzımı
açmadım.
Nur 31-
İnanan kadınlara da söyle, bazı bakışlarını kıssınlar* ırzlarını korusunlar,
süslerini göstermesinler, ancak kendiliğinden görünenler hariç. Örtülerini
(göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar. Süslerini kocaları, yahut babaları
yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut
kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin
altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin
hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz
anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışında kimseye göstermesinler.
Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.
Bu ayetin müteşabih olduğu ve süsten neyin kastedildiğinin tam belli olmadığı
söylenmesine rağmen, ben bu ayette müteşabihlik göremiyorum. Gayet açık.
Tefsiri gene Kur’an’la yapmak lazım.
Önce süs kelimesinin sözlük anlamı ne?= Bir şeyi daha güzel göstermek için
yapılan eklemeler.
Sonra bu süs kelimesi Kur’an’da nerelerde geçiyor?
İpucu Ali İmran 14 dedir.
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler
gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi……”
Kadınlar süslü gösterildi. Bu, saç olamaz çünkü saç erkekte de var. Demek ki
kadının yaratılışında onu süslü gösteren ve erkekte olmayan bir ekleme var.
Nedir Allah’ın eklediği bu süs?=Göğüsler. Zaten ayetin kendisinde (Nur31)
açıklaması var bunun. Ne diyor, Süslerini göstermesinler, ancak kendiliğinden
görünen hariç. Çünkü göğüs örtülse de çıkıntısından bellidir. Örtülerini göğüs
yırtmaçlarına kapasınlar. Niye? göğüsleri görünmesin diye. Asıl ayetin sonunda
ise süsleri belli olmasın diye ayaklar yere vurulmasın diyor. Ayaklar yere
vurulunca ne zıplar? Göğüsler. Fazla uzatmaya gerek yok. Ayaklarını yere vurarak
bir tür ritüel yapan Afrika ve Avustralya yerli kadınlara bakmak, bunu anlamaya
yeter.
Ahzap 59
Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle( bir ihtiyaç
için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar, onların tanınıp
incinmemesi için en elverişlisi budur.
Bu ayet bir tavsiyede bulunuyor ve gerekçesini söylüyor. Nedir hedeflenen?
Tanınmamam ve incinmemem… Bunun için birinci şart, dikkat çekmemem .
Dikkat çekmemek için ne yapmalıyım? Genel giyim tarzı ne ise ona uymalıyım.
Çarşafla çıksam dışarıya bu günün koşullarında daha çok dikkat çekerim. Beni
dışarıda en çok dikkat çekmeyecek görünümde gösteren nedir?
Bu ayet üzerinde düşündüğüm yıllarda, her ne kadar evimde oturup birilerinin beni
beslemesini dilesem de, buna istekli kimse olmadığından, geçim paramı kendim
kazanmak zorundaydım ve İstanbul’da işportacılık yapıyordum. Yani yürüyor
koşuyor, tezgah taşıyor, vapura atlıyor, otobüse binmek için didişiyor, tente ipi
bağlamak için cambaz gibi sağa sola tırmanıyordum. Bazen zabıtadan kaçmam
gerekiyordu. Bütün bunları, yerleri süpüren bir bedevi kıyafetiyle yaptığımı düşünün.
Dış giysim nasıl olmalıydı bu durumda?
Dış giysimin hem kullanışlı, hem ekonomik, hem dayanıklı, hem sağlıklı hem de en
önemlisi sağlam bir kasa gibi güvenlikli olması gerekliydi. Aynı zamanda beni
diğerlerinden ayrı göstermeyen bir elbise olmalı. İçinde bulunduğum duruma en
uygun dış örtü ne bu durumda?=
Kot pantolon.
Ve iklim koşullarına uyan türevleri… yazın daha serin tutan pamuklu bir şeyler, kışın
daha kalın ama kullanışlı ve pratik pantolonlar, artı gömlek veya pamuklu T-shirt
veya kazak. Ama gömlek giydiysen gömleğin göğüs düğmelerini magandalar gibi
açma. Göğüs çatalın kapalı olsun.
Fazla uzatmaya gerek yok, bu ayet aslında bana “Boyalı Kuş olma” diyordu,
günümüzde pardösü ve başörtüyle üniversiteye girmeye çalışan kızlar gibi…**
Aslında bunların hepsi ayrıntı. Kısaca şunu desem daha iyi;
Çağın koşullarına, iklim şartlarına ve günün yaşam tarzına uygun olmayan bir giysi
biçiminde ısrar etmek, dinle, realiteyi çatıştırmaktır ki, bu Kur’an’ın özüne aykırıdır.
Kur’an’ın özü demişken, “Çula çaputa ve makyaj malzemelerine harcanan parayla,
kaç yetim doyar?” diye düşünmeye başlamak, Kuran’ın özünü anlamaya başlamak
demektir.
M.Ş. 12.01.12
* Bir önceki ayette(Nur 30 )bu öğüt erkekler için de veriliyor ama ne hikmetse
onlar bu ayetten kendilerini muaf tutuyor, gözleri felfecir okuyor.
**Nedir boyalı kuş olmak? Eserin kendisi bunu daha iyi açıklayacaktır:
........ Bazen günler geçer, Ludmilla görünmezdi. O zaman büyük bir kızgınlık,
gizliden gizliye kemirirdi Lekh’in içini. Gözlerini kuşlara diker, saatler boyunca
kendi kendine homurdanırdı. Uzun uzun ve günlerce düşündükten sonra, en
güzel kuşlardan birini seçerdi. Kuşu bileğine bağladıktan sonra bir sürü garip
şeyi birbirine karıştırıp kokulu bir boya elde eder, değişik renklerde, kutu kutu
hazırlardı bu boyadan. Sonra kuşun başını kanatlarını , boynunu ebemkuşağı
renklerinde bezer, tüylerine bir demet yabani çiçeğin göz kamaştırıcı parlaklığını
verirdi.
Sonra ormanın içlerinde yürürdük birlikte. Epey ilerledikten sonra Lekh durur,
kuşu bileğinden çözüp bana verir ve ayaklarından tutarak sallamamı isterdi.
Boyalı kuş bağırır durur, bağırışına gelen bir sürü kuş, tepemizde dönmeye
başlardı. Onlara ulaşmak isteyen tutsak, debelenir, bütün gücüyle öter, boyalı
boynunun içinde kalbi delice atardı.
Tepemizde yeteri kadar kuş toplandığına inanırsa, Lekh, bir işaretle kuşu
koy vermemi isterdi. Kuş, mutlu ve özgür yükselip kardeşlerinin gürültücü
sürüsüne katılırdı. Diğerleri bir süre şaşkın bakarken, benzerini görmedikleri
kuş, boşu boşuna kendilerinden biri olduğuna onları inandırmaya çalışırdı.
Parlak renklerin iyice şaşırttığı kuşlar onu kuşkuyla inceler, sonra birbiri
artından saldırıp, boyalı tüylerini gagalayıp, yolmaya koyulurlardı. Tüysüz
ve kan içinde kalan zavallı kuş, havada duramaz, düşerdi. Aynı sahne sık
sık tekrarlanır kurbanlarımızı hep ölü bulurduk…..
Boyalı Kuş- Jerzy Kozinsky