Terörle Mücadelede Durmak Yok, Yola Devam!
Geçen hafta 23 Haziran 2012 tarihli yazımın başlığı şöyleydi: 'Arkadaşlar Sizin eliniz Armut mu Topluyor- 1'. Yazımda özetle, terör örgütüyle mücadele için, -bütün dünyada yapıldığı gibi- terörün üst yöneticilerinin etkisiz hâle getirilmesi gerektiğini anlatıyordum. Daha sonra gündem son Suriye Krizi ile değişti. Birinci yazımın devamına ancak bugün fırsat bulabiliyorum.
Evvelâ, 'sosyoliberal' yazarlarımız ve politikacılarımız tarafından hep istismar edilen bir gerçeğin altını çizmek istiyorum: Terörle mücadele ile Kürt kardeşlerimizin sorunlarını çözmek, birbirinden tamamen farklıdır. İlkinde, saldırıya uğrayan vatanınızı korumak için güvenlik tedbirleri alırsınız; ikincisinde ise terörden tamamen bağımsız olarak vatandaşlarınızın ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını çözümlemeye çalışırsınız.
'Demokratik Açılım'ı ya da 'Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni uygulamak için ille de teröristlerin silahı bırakması icap etmeyebilir. Nitekim son olarak Başbakan Erdoğan'ın 'Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulması' konusunda attığı önemli adımla terör eylemlerinin hiçbir ilişkisi yoktur. Lâkin, 'barış' ve 'demokrasi' lâfazanları, terör eylemlerinin sona ermesi için yegâne yolun, teröristlerin pazarlıksız 'silah bırakmaları' olduğunu -eğer kötü niyetli değillerse- anlamak zorundadırlar. Bu konuda Başbakan Erdoğan'ın kararlı tutumu ve beyanları milletimizi rahatlatmaktadır.
***
Terörle mücadelede önemli gördüğüm bazı hususları sıralamaya çalışacağım:
1. Suriye Krizi'nde sonuca ulaşabilmek için, inisiyatifi ABD ve NATO'ya bırakmadan mutlaka 'misilleme' yapılmalıdır. Bu durum savaşa sebep olmayacaktır. Burnumuzun dibindeki füze rampalarının vurulması mesele değildir. Nüfusunun yarısından fazlası Türk olan İran'ın, bölgedeki yegâne önemli destekçisine karşı saldırı ihtimali düşünülemez. Diğer taraftan, Rusya'nın da müdahalesi mümkün değildir. Bu iş, BM Güvenlik Konseyi'nde oy kullanmaya benzemez. BAAS diktatörlüğünün tasfiyesi, PKK'nın Suriye'deki habis faaliyetlerine de son verecektir.
2. Sınır ötesi operasyonlara devam edilmeli ve Kandil'e mutlaka girilmelidir. Milletlerarası hukukun birçok hükümleri bu operasyonu haklı kılmaktadır. Mezhep kavgasına sürüklenen Irak Merkezî Hükümeti'nin de, Türkiye'ye her bakımdan muhtaç olan Bölgesel Kürt Yönetimi'nin de, terörle mücadelede bizi desteklediğini beyan eden ABD'nin de bu duruma itiraz hakkı yoktur. Türkiye'nin millî güvenliği, -itirazları olsa bile aldırmadan- Kandil'e girmeyi gerekli kılmaktadır.
3. Irak ve Suriye sınırında Güvenlik Bölgeleri oluşturulmalıdır. Güvenlik Bölgeleri'ni ihlâl edenlere derhal karşılığı verilmelidir.
4. 'Özel Harekât - Bordo Bereliler - İstihbaratçılar' üçgeninde aktif ve hareketli terörle mücadele timleri başarılı olmuştur. Bu uygulamaya gevşemeden devam edilmeli; ayrıca 'alan savunması' yapan birlikler takviye edilmelidir.
5. Başlangıçtan beri yanlış kurulan, İçişleri Bakanlığı 'Güvenlik Müsteşarlığı' kaldırılarak, MİT'e bir araştırma-değerlendirme birimi olarak bağlanmalıdır.
6. Irak sınırının değiştirilmesi için ilgililerle mutabakata varılarak becayiş suretiyle daha kolay savunulabilecek bir hat çekilmelidir. Yaklaşık 30 yıldır tartışılan 'Fizikî Engel Sistemi'nin kurulması ve TOKİ'nin dayanıklı karakol inşa projesi süratle gerçekleştirilmelidir.
7. Yıllardır yazıp çiziyoruz ama TSK'ya, profesyonel olmayan askerlerin terörle mücadelede kullanılmaması gerçeğini bir türlü anlatamadık. Artık bu yanlış uygulamadan vazgeçilmelidir.