Terör mü Tümör mü?
Bir ülke ki ne kadar çok düşmanı varsa iki ihtimal vardır. Ya güçlü bir ülke yolunda mesafe alıyordur, ya da başkalarının bir “kuyruk acısı” vardır.
Mazisi adil ve güçlü ülkeler bir gün aynı gücünde değilse her taraftan hasım hortlar.
Biz harici hasımlarımızı da yanımızda olan hısımlarımızı da iyi biliriz. Biliriz bilmesine de içerideki hasımlarımızı kestirmek biraz zor. Çünkü “kahpe içerden olunca kapı kilit tutmuyor” diye bir söz var. İçerdeki kahpelere kilit mi dayanır.
Tarihte bize ne kadar husumeti olan “güruh” ve onun gayri meşru nesebi hiç boş durmadı. Ülkede nesebi gayri sahih o kadar kişi var ki bakmayın siz onların suret-i haktan göründüklerine. Onların ebeveynlerinin ruh ırzına tecavüz edilmiş bir kere. Zihinleri iğfal edilmiş, idrakleri tacize uğramıştır.
Böylece tecavüze uğramanın verdi alışkanlık kendilerinde bir sevk-i tabi teşekkül ettirmiş bu alışkanlıkla ahlaklarını pazarlamaya başlamışlardır. Artık olmayan ahlak hem iç hem dış pazardadır artık. Tek geçim kaynağı olan namus ticareti sonucunda meydana gelen zürriyetleri ana tarafından belki tespit edilebilir. Çünkü bu gayri meşru zümrenin babalarını DNA testi bile ölçemez.
Bu bir sosyal yaradır.
Beynin boşaldığı kafatasında beyin diye oraya tümör yerleştirilmiş, artık “ortak babalı” neslin “hastalıklı” fikirleri de yayılmaya başlamıştır.
Her türlü ahlaksızlığı atalarından tevarüs eden bu güruh nerede huzur varsa onlar orada huzursuz olmakta, bu huzurdan dolayı cinnet geçirmektedir.
Dedelerin sulh ve sükun içinde ömrünü geçirirken hiç seslerini çıkarmayan ne idüğü belir bu taife, Osmanlının işgali sırasında hortlamış işgal kuvvetlerine sevgi gösterisi yapmıştır. Daha sonra cepheye gitmeyenler geride parsa toplamış, gün gelip milletten hesap sormaya kalkmıştır. İşgal kuvvetlerini en güzel şekilde ağırlayan güruhun torunlarının hangi kavme ait olduğuna dair tarihi vesika yoktur. Çünkü ahlaksızlığın kaydı tutulmamıştır. Bir kuytuda ecnebi zabitlerle birkaç dakika halvet olmak bunların dünyaya gelmesine yetmiştir.
Şimdi o nesil necip milletimizle uğraşmakta, fırsat bulduğu an dedelerinin intikamını almaya çalışmaktadır.
Bu bir bedeldir ve bu bedeli biz öderiz. Kim bilir hangi günahımızın kefaretidir. Ancak çok ağır bir bedeldir. Gönlü dağlayan bir bedel…
Daha ne kadar sürer, daha ne kadar gözyaşı dökeriz bilemem. Bir gün bu terör de bu tümör de sona erer.
Tümör için milli kültürün kalkınması milli fikrin gelişmesi lazım. “Devletlüler “buna bir çare düşünür elbet. Bunların biyolojik nesillerini azaltmak için kısırlaştırma mı yapılır, başka bir çare mi bulunur bilmem. Öyle veya böyle bu işin bir sona ermesi gerekmektedir.
Analarının Hasan Sabbah döneminden, babalarının da Bizans tohumu ile buluşmuş ve ortaya insanlık tarihinin yüz karası bir güruh zuhur etmiş olup hayvanlar âlemine rahmet okutmuşlardır.
“İdraklerine deli gömlekleri” giydirilmiş bu canavarların insanlık adına dünyaya sunabilecekleri bir şey yoktur.
Bir gün içerdeki hainleri ve nankörlerin yetişmesine mani olacak “kalıcı” tedbirler alınamazsa biz daha çok gözyaşı dökeriz.
Anlamayan anlayandan bir sorsun bunu…