Terazi Kabaktan… Dirhemi B..tan Olmasın!..
“Terazi temiz olsa ne yazar, tartan el kirliyse” derdi ninem..
“Okkası bozuksa terazinin; doğru tartım kime yarar” derdi, birde.
Ona göre terazi temiz, el dürüst, okka doğru olacak ki tartım hilesiz olsun!.
Onun kastettiği terazi de; pazarda salatalık, manavda armut, kasapta but tartanı değildi elbet.. Bilirdi terazide hakkın da tartıldığını.., Mizandı onun gözünde terazi!.. Emek de, ahlak da, onur da tartılırdı!.. Yaşam hakkının da...tartılır olduğunu bilirdi terazide..
Bu hakları hem sağlayan hem koruyan, hem tartandır hukuk. Kaynağı da adalet!.. Adil olmak, ilkesi.. Ölçütü de, önce, vicdan, sonra yazılı kurallardır!..
Öbür dünyaya bırakmaz, bu dünyada bitirir adil hukuk işini..
Kararını Tanrı’nın mizanına havale eden hukukun bu dünyada işlevi yoktur.
Bu nedenle, hukukun terazisini tutan ellere toplumsal görevler yüklenmiştir.
Adaleti mülke yani devlete temel kılma ve güvenilir olmadır bu görevin özü.!... Güvenilir olmalıdır ki; halk, mülkün-devletin kapısından başka kapılarda hak arama yolunu tutmasın..
*****
Bilmezdi ninem hukukta sembolün terazi olduğunu… Ama, bilirdi mahkemelerin bu dünyada kurulu bir mizan olduğunu, hak ve hukukun oralarda aranması gerektiğini…
Eğer deseydik ki ona; hukukta sembol, bir elinde kılıç, diğer elinde terazi tutan gözü bağlı genç bir kız… bu günlerin hukuki uygulamalarına bakıp bakıp da; olmadık yorumlarda bulunurdu inanın. Hem yorumlardı, hem sorardı, dikine dikine;
Gözü bağlı…
-- Kör tuttuğunu halletsin diye mi?
Elindeki kılıç…
-- Çözemediğini kestirip atsın diye mi?.. Caydırma yerine korkutsun diye mi!?
Genç kız…
-- Cazibesine kapılıp, herkes peşine takılsın, aldansın diye mi? Düşlerdeki şeytan hep kadındır ya hani!?..
Terazi…
-- O da şaşırtmacası olsa gerek işin!?..
Ve tereddütsüz şunu söylerdi; devamla!..
-- Kabaktan terazinin boktan olur dirhemi!.. Açın gözünü adaletin, bir bilge kişi gelsin genç kızın yerine…çekip alın kılıcı elinden, bir elinde vicdanı, diğerinde bir kitap olsun!..
*********
Eğer baki kalacaksa bir devlet asırlar boyu;
Yaşayacaksa bir ulus birlik; dirlik içinde, ilelebet;
iki güç hem etkin hem güvenilir kılınmalıdır devlette elbet!.. Ordu ve hukuk!..
İstila edilmiş ülkeler, bağımsızlığı elinden alınmış sömürgeler; öncelikle; bu iki güçten mahrum edilirler!..
Mahrum edilirler ki; içerde ve dışarıda güçsüz düşsün devlet; iki savunmadan ve korunmadan yoksun kalsın halk. Teslim olup çöksün. Hukukun ve ordusunun ömrü kadardır ülkelerin ömrü!..
Faşist ve antidemokratik yönetimlerde, özel güçlerden kurulur ordular.
Hukuk doğrudan ve öncelikle yönetimin emrine sokulur.. Mevcut hukuk yetmez onun taleplerini karşılamaya, otoritesini kurmaya…Özel mahkemeler kurulur.
Oysa;… Hukuk, demokratik bir ülkede siyasal düşünceye karşı baskı aracına dönüşemez.. Faşist uygulamalarda ise, hukuk ve yönetim ayrı ellerde düşünülemez!..
Hukuk, adalet dağıtmak yerine intikam almaya yönelik eylemler tertipler, içine giremez.
Hukuk adildir, eşitlikçidir, kişilere dönük özel hukuk uygulanamaz..
Derme çatma delillerle, kanunların suç saymadığı belgelerle insanlar tıkılamaz zindanlara!.. Tanıkların gizlisi olamaz; özel hükümlerle bile getirilmiş olsa!...Adalet kirlenir yoksa!..
Sanık lehinde gizli tanık kabul edeni var mı mahkemelerin!?..
********
Günü geldiğinde hukuk, dağıtana da gerekir!..
Adil bir hukuk vicdanları sızlatmaz!.. Kirlenmiş hukuk ise adalet dağıtmaz.
Verdiği karardan kendi vicdanı sızlayan hakimin adil olduğu savunulamaz, verdiği kararların hiçbirine güven duyulamaz!..
30 yıl adaletin tecellisini beklemiş bir davanın 600’ü aşkın sanığı!.. Çıkmamış adalet!. Zaman aşımıyla son bulmuş yargı!.. 30 yıllar sürecek yeni davalar gündemde…Soruşturması 5 yıllar sürüyorsa, duruşmaları niçin sürmesin 25 yıl!?..
Örgüt varmış da, yeterli delil yokmuş!..Yeterli delil koymamış savcılar!!...
Kurumlar arası kavgada yeterli mesafe alınmış olmalı ki, sıra kurumlar içi çatışmalara kadar geldi!..Savcı der; “delil verildi!” hakim; der ”gelmedi!”
Vicdanları susturmak için karşılıklı suçlama, bilindik psikolojik bir savunma metodudur!..
Örgütün varlığını bilip, delil istemeyen hakim, ve var olan delilleri ortaya koymayan savcı!.. Görev suçu işlenmiş olmuyor mu bu durumda? Suçlu ayağa kalksın!.. Ama hangisi!?
5 yıl, armut toplamış savcının eli, 5 yıl armut piş ağzıma düş beklemiş hakim!.. Ve vatandaş da adalet dağıtsınlar diye maaş ödemiş.. Benden yanı helal değil!..!..
Eh artık ödeştirirsiniz başka bir davada!..
Örgüt; delil gösterilmediği gerekçesiyle; örgütlü suç olmaktan çıkarılmışsa eğer,; dava mı yok, başka bir davada da olmayan örgüte, gizli tanıklarla, el konulan belgelerle, gösterilen gerekçelerle, örgütlü suça katılıverir. ödeştirilir, telafi edilir.. Rahatsız olmaktan arınır vicdanlar!..
“Delil var, sanık var, hakim nerde!” diye başlık atmış bir gazete!..
Ey!.. Benzer yargılamaları çadır tiyatrosuna benzeten, ana muhalefet liderine fezleke düzenleyen adalet!.. Çağrım sizedir!.. Sizi manşetten bir ilanla arıyor gazete!?..
Gerçekten yok musunuz!?.. Yoksa gerektiği zamanlarda, işaret fişekleriyle mi ortaya çıkmaktasınız!?..
Ey üstünlerin hukuku yerine; hukukun üstünlüğünü devreye sokmak üzere, “bakanlık aday göstersin eşeğe oy veririm!” diyen yüksek adalet mensupları!.. neredesiniz!?..
Bir mahkeme karar verirken, karar vermede sanık unuturken!.. kendi kararından vicdani rahatsızlık duyduğunu söyleyen mahkeme başkanının hezeyanı andıran beyanları sağır sultanlara bile ulaşmışken!.. sizler neredesiniz!?..
Ninem işte bu nedenle haklı!.. Kabaktan olmasın adaletin terazisi; kılı kırk yarıp da; tartsın!..
Körün tuttuğunu hallettiği bir adalet sistemi, kamu vicdanında mahkum olursa kim bekler adalete saygınlığı, kim duyar adalete güveni!..
Bitmiş mi bu ülkede hukuk!?...
Hayır demeyi o kadar çok isterdim ki!...
Ve; devamı çok var diyeceklerimizin!..
TERAZİ KABAKTAN; DİRHEMİ BOKTAN OLMASIN!.. HUKUK; HUKUK OLSUN!..