content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

26 May

Teknoloji Politikasının İlkeleri

Mayıs ayının o yeşil-kırmızı, güneşli-aydınlık sabahında Verimlilik Genel Müdürlüğünde çalışan iki arkadaş sohbet ediyorlardı;
“Türkiye’de teknoloji eğitimi veriliyor mu?”
“Valla, bilemiyorum, eğitim ve danışmanlık şirketlerinde böyle bir eğitim var mı”?
Son yıllardaki çalışmalarını “verimlilik ekonomisi” üzerine yoğunlaştıran ben ise, bir süredir yeni bir tez geliştirmeye çalışıyordum;
Tez şudur:
Temel bilimsel çalışmalar, nitelikli eğitim ve ARGE, teknolojik gelişmenin temelidir. Teknolojik gelişme verimlilik artışının temelidir.
Verimlilik artışı da adil bölüşümle birlikte sürdürülebilir kalkınmanın temelidir.
O halde her şey nitelikli bir eğitimle başlar.
Nitelikli eğitim üzerine görüşlerimizi bir başka yazıya bırakırsak, bugün teknoloji üzerine düşüncelerimizi özetleyelim.
Ülkemizde bir teknoloji politikası var mıdır?
Evet vardır, T.C.Kalkınma Bakanlığı’nın Onuncu Kalkınma Planı 2014-18 Belgesine göre, “Bilim, Teknoloji ve Yenilik”(s;85) alanında politikalar belirlenmiştir.
Aynı Planın öncelikli dönüşüm programlarından biri olan, “Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme Programı” (s;170) adıyla da teknolojik adımlar programlanmıştır.
Onuncu Kalkınma Planımızda bu konuya yer verilmiştir, ama bizim istediğimiz ve beklentimiz başlı başına bir “TEKNOLOJİ POLİTİKASI” oluşturulması ve bunun tüm makro değişkenlerin temeline yerleştirilmesidir.
Politikanın sürekli güncellenerek geliştirilmesi ve her düzeyde “teknoloji eğitimleri”nin verilmesi de bir başka isteğimizdir.
Arzularımızı yazmak yetmez, oluşturulacak teknoloji politikasına en azından ilkeler düzeyinde katkı da vermeliyiz.
Bir teknoloji politikası, önce bir “tarihsel model” olmak zorundadır.
Çünkü, öneri yapabilmek için, başarılı ülkeleri ve sosyal sistemlerden örnek almak durumundayız.
Tarihsel modellere bakacağız ama onları mutlaklaştırmayacağız.
Mesela; biz de ARGE harcamalarını Batılılar gibi, milli gelirin yüzde2-3’üne çıkarsak gelişmiş ülke olur muyuz?
Hayır, çünkü koşullar farklıdır. Onlar sanayi devriminden geçti, biz geçemedik.
Yapı farklı, kültür farklı.
Peki o zaman neyi örnek alacağız veya almalıyız?
Önce bilimsel çalışma yöntemlerini, diyalektik analizi, sosyal bilimin temel dinamiklerini öğrenip toplumu anlamak için doğru biçimde kullanmalıyız ki, hem geçmişimizin sebep ve sonuçlarını hem bugünü bilimsel olarak anlayalım ve kavramsallaştıralım, hem de yarınları toplumsal fayda temelinde kurgulayalım.
Diyelim ki, ARGE harcamaları yüzde iki veya üçe çıktı. Bu parayı bütçeye koyduk veya firmalara verdik, hemen 5 sene içinde biz bir Almanya olabilir miyiz?
Hayır olamayız. Çünkü istatistik veriler, sebep değil, sonuçtur.
Sadece arge verilerini yükseltmek yetmez, bilim-teknoloji, genel kalkınma-sanayileşme verileri gibi tüm iktisadi ve sosyal verilerin birlikte ileriye doğru hareket etmesi zorunludur.
Bu nedenle, “efendim, filanca yılda, şu hedeflere ulaşacağız” denilse bile, önemli olan bu süreçte, teknolojileri yenileme, teknoloji üretme açısından etkin ve çok pahalı olmayan bir ateşleme mekanizmasının niteliği ve tanımı üzerinde durulmalı ve bunun da topluma sunulması gerekmektedir.
Japonya’nın 1960’dan sonra izlediği yol hayranlık uyandırmıştır.
Japonya’dan elbette öğreneceğiz ama, ona tapınmayacağız. İhtiyatlı olmalıyız.
Yaygın kanıya göre, Japon Kalkınmasından çıkarılan sonuş şudur;
Temel bilimsel araştırmalardan çok sanayi geliştirme faaliyetlerine ağırlık vermiştir,başkalarının icatlarını “yeniliğe” dönüştürmüştür,bu nedenle dünya piyasalarını ele geçirmiştir.(Prof.Dr.Ergun Türkcan, Teknoloji Politikası,TÜSES,Tarihsiz, s;3)
Ancak bu görüşün doğru olmadığı da öne sürülmektedir.
Japonya Birinci Sanayileşme döneminde(1868-1945),1930’larda da temel araştırmalarda gelecek vaad ediyordu. 1950’lerden sonra başlayan İkinci Sanayileşme döneminde de temel bilimlere büyük kaynaklar ayırmıştır(a.g.e.Ergun Türkcan, s;4).
Japonya’da devlet planlama, eşgüdüm ve yöneltme şeklinde bir rol üstlenmiştir.Askeri projeleri olmamıştır Japonya’nın. Bu stratejik planlamanın baş aktörü, Dış Ticaret ve Sanayi Bakanlığıdır(MITI).
Almanya, 19.yy.ın ikinci yarısında, teknik eğitime, üniversitelere ve temel araştırmalara büyük ağırlık vermiştir. Bazı noktalarda İngilizleri geçmiştir.
Her örnek ve strateji kendi özel koşulları altında geçerlidir.
Türkiye’nin teknoloji politikası tasarımında ilk hareket noktalarından biri, hangi global ve bölgesel ekonomik blokta yer alacağı ile de ilgilidir.
İkinci temel hareket noktamız da devletin rolünün artması gerektiğidir.
Teknoloji politikası tasarımında, TÜBİTAK, bazı üniversiteler, bilim ve teknoloji parkları, 1000 civarında bilimadamı-mühendis araştırıcı ana elemanlar olabilir.
Dışarıdan gelmesi özendirilecek araştırmacıların Rusya, Japonya, Bazı Doğu Avrupa Ülkeleri ve İngiltere’den olması özellikle düşünülmelidir.
Araştırıcıların çalışacağı-bulunacağı-yaşayacağı yerler şu bölgeler olmalıdır.
Gebze, Ankara(ODTÜ+Bilkent+Beytepe), İstanbul(İTÜ+Boğaziçi), İzmir, Ankara -Mürted(Havacılık ve uzay),Eskişehir(uçak ve roket motorları için).
Bilim ve Teknoloji Parklarında önce altyapı ve sosyal tesisler kurulmalıdır. Buralar bir “araştırıcı cenneti” olarak düzenlenmeli-özendirilmelidir. Giderek dünyanın yetkin araştırmacı toplulukları buralara çekilmelidir.
Yeni teknoloji politikasının yeni sanayi ve yeni bilim-yüksek öğretim politikalarıyla da tutarlı olması gerekir.
İyi bir üniversite eğitiminin temelinde, sağlam bir ilk ve orta öğretim yatar. Sistem çağın gereklerine ve yeni-ileri sanayileşme politikalarına uygun biçimde reforme edilmelidir.
Elbette bir yazıyla, büyük bir ülkenin Teknoloji Politikasının tüm ilkelerini ortaya koyamayız. Devam edeceğiz. Gelecek yazılarda ayrıntılara, işin finansmanına, örgütlenmesine, diğer bağlantılara yöneleceğiz.
Kalkınma Süreci(Formülü)
Bilim Teknoloji ve nitelikli eğitim politikaları arge’yi belirler, arge teknolojik gelişmeyi belirler, teknolojik gelişme toplam faktör verimliliğini belirler, verimlilik milli geliri belirler, milli gelir adil bölüştürülürse insani gelişme artar, insani gelişme endeksi de kalkınmayı sağlar. Sürdürülebilir Kalkınma en üst amacımızdır.
Kalkınmayı sürdürülebilir kıldığımızda da Üretken Türkiye’yi toplumca konuşmaya başlayabiliriz.
İşte iktisadi ve sosyal gelişmenin evrensel sayılabilecek akış süreci budur.

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank