Tekerlek Bile Üretemeyen MKEK…
Medyadaki bir haber; DDY ile MKEK arasında imzalanan protokole göre, demiryolu araçlarının tekerleklerinin (ilk defa?)
Türkiye'de üretileceğini; böylece 100 milyon dolarlık ithalatın sona ereceğini; bu amaçla 2013 yılında 350 milyon TL'lik bir ihalenin yapılacağını ve üretimin 2017 yılında başlayacağını bildirmektedir.
Anladık; Türk halkının hafızası çok zayıftır. Ancak;
1- Üç yıl önce, aynı protokol, 31 Temmuz 2009 tarihinde, Sn. Vecdi Gönül ile Sn. Binali Yıldırım arasında yine imzalanmıştı.
Bu süre boşa geçirilmiş, hiçbir icraat yapılmamıştır. Zaten, mevcut (verimsiz, ufuksuz, heyecansız) hali ile, yine bir icraat yapılabileceğine inanmıyorum. Tek çarenin; MKEK'nin tasfiyesi olduğunu, mevcut tesislerin Aselsan ve Roketsan'a devredilmesi gerektiğini düşünüyorum. Personelin çoğunun da emeklilik döneminin gelip geçtiğini biliyorum.
2- Güney Kore şirketi Hyundai; Adapazarı'nda -sadece- 6 milyon TL sermaye ile Hyundai Eurotem şirketini, Temmuz 2006'da kurdu. 18 ay sonra, Aralık 2007'de üretime başladı. Yıllardır; hızlı tren setleri, metro araçları üretip duruyor. Yüzlercesini üretip, DDY ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne sattı.
Biz, enti-püften bir tekerlek üretimi için, 5 yıllık süreyi ve 350 milyon TL yatırımı öngörüyoruz? İş daha baştan sakata biniyor. Tam bir zaman ve kaynak israfı.
3- İşin komik tarafı ise tren tekerleği, MKEK'nin Kırıkkale Çelik Fabrikası'nda (yeni adı ile Ağır Silah Fb.) 1980'li yılların ortasına kadar üretilmekteydi. TCDD'nin tüm tekerlek ve koşu takımı ihtiyacı karşılanıyordu.
Kötü yönetim, verimsizlik vb. sebeplerden, üretim maliyeti astronomik rakamlara çıktı. Yurtdışı fiyatların -tam- 4 katına ulaştı. TCDD de haklı olarak ithalata başladı. Tek müşterisi elden gidince, MKEK de üretime son verdi.
Şimdi, 20 yıl sonra, aynı üretimi yapmak için, 5 yıl ve astronomik bir yatırım tutarı öngörülmektedir. Bu ne yüz kızartıcı bir durumdur. Ne büyük sorumsuzluk ve müsrifliktir. Kaldı ki, üretim yapıldığı dönemde kullanılan ekipmanlar, dövme ve ergitme tesislerinin de mevcut olması gerekir. Peki neye yatırım yapılacak, kimlere kaynak aktarılacaktır?
4- Tasfiyesi şart olan MKEK ne yapmaktadır?
- Tasarladığı tek bir modern silah yoktur. Sadece aracılık yapmaktadır.
- En başarılı icraatı, kamuya ait hurdaları toplayıp, özel sektöre satmaktır. Yani, hurdacılıktır. 2011 cirosunun yüzde 35'i (290 milyon TL) buradan sağlanmıştır.
- İlaveten; yurtiçinden ve dışından sağlanan tabanca ve fişekleri pazarlamaktadır. 849 milyon TL'lik cironun 301 milyon TL'lik kısmı kamuya yapılan satışlardan elde edilmektedir.
- Kurumun Ar-Ge faaliyeti yoktur. Ar-Ge'ye ayrılan kaynak, cironun yüzde 1,6'sıdır. Ar-Ge personeli 140 kişidir. (Mevcut kadronun yüzde 2,3'ü.) Zaten, bu personelin büyük bölümü de günlük idari ve teknik işlerle meşgul olmaktadır. Kaynağın büyük bölümü de maaş ve ücretlere gitmektedir.
Halbuki, Aselsan'ın Ar-Ge bütçesi 447 milyon TL'dir. Görevli mühendis sayısı bin 600'dür. (Kadronun yüzde 40'ı.)
MKEK kadrosunun sadece yüzde 10'u mühendistir. Yüksek mühendis ve doktora yapanların oranı ise yüzde 1'dir. Halbuki, Aselsan kadrosunun yüzde 58'i, Havelsan'ın yüzde 62'si mühendistir. Doktora yapanların ve yüksek mühendislerin oranı da yüzde 30'dur.
- Ancak, sosyal tesis mevcuduna gelince, iş değişmektedir. Erdek'te dinlenme tesisi / İstanbul, İzmir ve Ankara'da misafirhaneler ve dinlenme tesisleri / Ankara ve Kırıkkale'de çok sayıda sosyal tesis. Tam anlamı ile üretmeden tüketen bir kurum. Nasıl olsa denetim yok, hesap soran yok. Üç dönüm bostan / yan gelmiş Osman hesabı. Tam bir ümitsiz vaka. Tipik bir KİT.
5- Savunma sanayiinin başında, çok değerli bir kardeşimiz bulunmaktadır. (Babası da ülkeye çok önemli hizmetler vermiş bir ağabeyimizdir.) İnsiyatif kullanmalı, bu israf kaynağını kurutmalıdır. Kurumun, üretim yapan diğer şirketlere (Aselsan / Roketsan / Havelsan gibi) devrini sağlamalıdır.
Türkiye; hızlı bir şekilde, zırhlı araçların / taarruz helikopterlerinin / insansız hava araçlarının üretiminde mesafe kazanmalıdır. Başarılı olmalıdır. (Bakınız, Milli Savunma Bakanlığı, Fransa'ya 19 bin kısa menzilli füze sipariş etmişti. Füzeler fos çıktı, hedefi ıskaladı. Sipariş iptal edildi. Ve buna istinaden MKEK'nin 50 milyon dolar harcayarak Elmadağ'da kurduğu 7 tesis, 7 yıldır kaderine terkedilmiştir. Hiçbir üretim yapılmamaktadır.)
Ortada çok büyük bir manevi vebal vardır. Hergün, özellikle mayın tuzakları sebebiyle, evlatlarımızı kaybetmekteyiz. Peki ama niçin;
a) Zırhlı araç üretimine hız vermiyoruz?
b) Niçin, BMC'nin ürettiği, ancak kötü yönetim sebebiyle aksattığı kirpi üretimini, kamu kurumlarına veya Otokar'a (ki Akrep'leri / Kobra'ları / Shorland'ları üretmektedir. Altay tankının prototipi hazırlanmaktadır) ya da (yine bir zırhlı araç üreticisi) FMC-Nurol'a yaptırmıyoruz?
c) Niçin, zırhlı araçlarda, (can kaybının en önemli sebeplerinden biri olan) basınç yükselmesini önleyecek tedbirler düşünmüyoruz? (ABD araçlarında perdelenmiş pencereler bulunmaktadır.)
d) Niçin, 24 bin evladımızı koruma altına alacak 2 bin adet kirpinin hızla hizmete sokulması için özel bir üretim politikası düşünmüyoruz? (Toplam maliyet 500 milyon TL civarında olacaktır. MKEK'nin saçma-sapan tekerlek projesi için 350 milyon TL'nin sokağa atılması kabul edilirken, bu rakam önemsiz kalmaktadır. Kaldı ki, kurumun sosyal tesisleri satılırsa kat kat fazla kaynak sağlanabilir. Beyzadeler, keyif çatmayıversinler.)
Analar-babalar, evlatlarını Devlete emanet ediyorlar. Devleti yönetenlerin sorumluluğu çok büyüktür.
NOT: Yazımı bitirdikten sonra, İş Bankası'nın BMC'ye 200 milyon dolar kredi sağladığını öğrendim. İnşallah, bu para Kara Mehmet'in insafına terk edilmez.