Tek ve Tek Başına…..
Dün gece bitti okuduğum kitap. Aslında elime aldığım birçok kitabı aynı gün bitiririm ama bunu bitirmek istemediğim için azar azar okudum. Her kitabın sonunu merakla beklerim ama bunun sonu hiç gelsin istemedim çünkü ...Sonunda biliyordum ki kahramanım ölecekti.
Ayşe Kulin her zaman olduğu gibi harika bir kitap yazmıştı ama bu kez kitabın görünmeyen başka bir yazarı vardı ki kitapta anlatılan her olayı her duyguyu sonuna kadar yaşayarak kendisi yazmıştı. Sevgili Ayşe Kulin onun yazdıklarını düzenlemişti sanki.
Türkan Saylan’dan bahsediyorum. Çektiği bütün mahrumiyetlere rağmen vatanının insanları için çalışmaktan, mücadele etmekten bir an olsun caymayan, yılmayan harika insan, kadın, anne, Doktor Türkan Saylan’dan.
Yurdumuzun her köşesinde dışlanan hastalar için devletin imkân tanımamasına rağmen tüm engelleri aşarak gece gündüz demeden çalışan bir kadın.
Ezilen kadınlar, okuyamayan çocuklar, ikinci plana itilen kızlar için kimsenin gitmeye cesaret edemediği doğunun en ücra köşelerinde cesurca halkın arasına karışıp onların dışlamalarına rağmen mücadele veren güzel yürekli insan.
Biz insanlar çok tutarsız davranıyoruz. Meyve veren ağaç taşlanır misali aramızda bizden farklı olan insanları önce dışlıyor, kınıyor bizim gibi sıradan olmadıkları için yargılıyor ölünce de badem gözlü yapıyoruz.
Dikkat ettinizse bu durum hep böyle sürüyor. Son demlerine yakın birini bir iki programa konuk edip hatıra fotoğrafı çektirir gibi yanına dizilip birde klasikleşmiş şarkılardan birini fona koyarlar. Genellikle kısa süre sonra o kişi ölür ve o program kareleri haberlerde gösterilir, Hemen anma töreni düzenlenir. Bir de bakarsınız ki o zamana kadar o insan birçok güzel olaya imzasını atmış ama değer verilmemiş, dikkat edilmemiş, yaşarken kimse destek olmamış hatta yoksulluk içinde kıvranmış. Ama adına hemen bir iki sergi açılır, anıt dikilir hatta vakıf kurulur.
Yaşarken dönüp bakmadığımız değer vermediğimiz kişi artık kahramanımızdır.
Bu insanlar çeşitli sanatçılar yazarlar şarkıcılar vs olabildiği gibi bazen de Türkan Saylan gibi bilim insanları hatta siyasetçiler olabiliyor. Bu ülkede devletine adam gibi çalışan dürüst siyasetçilerinde sonu ya hapishane ya da zorunlu emeklilik oluyor. O kadar kınanıp taşlanıp engelleniyorlar ki kendileri ölmezse öldürülmek isteniyorlar. Hatta idam edilebiliyorlar. İktidarda oldukları sürede yaptıkları değil yapamadıkları konuşuluyor sonrada gelen gideni arattığında yasla anıyoruz onları.Anıt mezarlar yapıyoruz adlarına.
Tek ve tek başına mücadele veren Türkan Seylan’ı okuyun. Bir yandan onun gibi bir insanımızın varlığından gurur duyacak bir yandan da ona yapılanlara üzüleceksiniz. Değer bilmezliğimizden nefret edeceksiniz. Onun gibi birinin suçlandığı konudan bu vatanın bir ferdi olarak utanıyorum.
Dış ülkelere vatandaşlarımız adeta kaçıyorlar. Hiç düşündünüz mü nedenini. Acaba aramızda fark yaratan insanlarımız ne kadar çırpınırsa çırpınsın onları görmeyişimizden olabilir mi? Bir şeyler yapmaya ya da koşulları değiştirmeye çalışan insanlarımızı kınadığımız küçümsediğimiz ve sıradanlaştırmaya çalıştığımız için içimizden uzaklaşmaya çalışıyor olabilirler mi?
Eminim bu sanat ve bilim insanlarımız ya da siyasetçilerimiz bir başka ülkenin sınırları içinde daha çok huzur ve özgürlük buluyorlar. Düşünceleri ve hareketleri kısıtlanmıyor kendilerinden utanmadan yaşayabiliyor ve yaptıklarından korkmuyorlar. Onlara değer verilmese bile yargılanmayacaklarını biliyorlar. Eğer bir bilim insanıysa teşvik edileceğini bilerek çalışıyor ve başarılarını bizler ülkemizde gazetelerden okuyoruz.
Niye çalışan beyinlerimizi biz sahiplenemiyoruz? Niye onları yaşarken değerlendirmiyoruz çocuklarımıza tanıtamıyor örnek gösteremiyoruz. Niye küçümsüyor ve yaptıklarını takdir edemiyoruz. Niye adlarına kurulan vakıflar onlar sağken kurulmuyor ya da ödüller ölmeden önce icat edilmiyor. Eserleri, çalışmaları sağken tanıtılmıyor programlarda onlara ilgi gösterilmiyor.
Değerlerini koruyamayan bir toplum nasıl yeni değerler oluşturur. Bu ülke insanlarına değer verirse aramızdan nice Türkan’lar çıkabilir.
Yeter ki sağken birbirimizin değerini bilelim.
Televole programlarına kendilerini malzeme yapmadıkları için, baldır bacak şovlarıyla veya değiştirdikleri sevgilileriyle bir mezbelede basılmadıkları için, nerden kazandıkları belirsiz yığınla paralarını küstahça ve rezilce yemedikleri için rağbet görmüyorlar olabilir mi acaba ne dersiniz ?
Allah rahmet eylesin
Haziran 12th, 2010 at 08:59