Tek Taraflı Bitirmek Olur mu?
Bir ilişkiye başladıktan ve bunu evlilikle taçlandırdıktan sonra beklentileri karşılanmayan, bazen de karşılandığı halde bunu yeterli bulmayan insanların
sıklıkla saptıkları bir yol vardır: ilişkiyi kafada bitirmek. Ama ilişkiye bitmemiş gibi davranarak devam etmek.
Kendisi ne istediğini tam olarak bilemeyen, karşısındakine ne istediğini ifade etmeden, onun anlamasını bekleyen, beklentileri (karşılanması zaten mümkün olmadığından) karşılanmadığında da karşı tarafı suçlayarak yaşamayı alışkanlık haline getirmiş insanlardan bahsediyorum.
Bir insanın ne istediğini en doğru şekilde anlatma becerisi olsa da karşı tarafın yine de kendince anlayıp karşılık vereceği bir dünyada yaşamaktayız.
Siz bu gerçeği yok sayarak “beni seven adam veya kadın, beni gerçekten seviyorsa ne istediğimi, nasıl çay istediğimi, nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığımı ben söylemeden anlamalı ve en uygun yanıtları vermeli” beklentisi içindeyseniz derin bir uykuda olduğunuzu söyleyebilirim size.
Hayat hiç kimseye bu denli cömert değil. Emek olmadan hiçbir şey ayağına gelmez insanın.
Önce siz, ne istediğinizi bileceksiniz. İstekleriniz, istediğiniz kişinin ve dünyanın gerçeklerine uygun olacak ve karşınızdaki kişiye bunu en doğru üslupta anlatacaksınız. Ve onun da anlayabilmesi için gereken zamanı ona tanıyarak bekleyeceksiniz.
Eğer anlayamadıysa yeniden anlatmayı deneyeceksiniz. Anladığı halde istediğinizi yapmak istemiyorsa ve istediği şey de sizin ihtiyacınız olan ve karşılanması gereken bir şeyse, başka bir yol deneyeceksiniz. İlla da “Sen bana mecbursun!” tavrını sergilemeden üstelik.
Biz bu sürece hiç uymadan, hoyratça kurduğumuz ilişkilerde karşımızdakini testlere tabi tutup duruyorsak, eğer anlamadığında dönüp “Bende bir sorun var mı?” diye bakma gereksinimi hissetmeden, doğrudan karşımızdakinde hatayı buluyorsak, kendi mutsuzluğumuzun mimarları oluyoruz çoğu kere.
Sonra da kafasında ilişkisinin ipini tek taraflı olarak çeken ve diğer tarafın bundan habersizce yaşamasına izin veren kişi gün saymaya başlar.
Eğer varsa çocukların büyümesini bekleyen veya bir borcun ödenmesini bekleyen taraf, diğer kişinin yalan bir ilişkiyi yaşamasına neden olur.
Bir taraf eğer zihninde ilişkiyi bitirmiş ve bir dosyayı kapatmışsa, diğer taraf ağzıyla kuş tutsa bir anlamı olmaz. O sadece beklemededir. Kendince belirlediği bir günü beklemektedir.
İyileştirici bir şey yapmadan sadece bekleyerek bir şeyler düzelmez. Düzelmediği için de her geçen gün kendi verdiği kararın ne kadar da doğru bir karar olduğunu düşünen kişi, kendini aldatmaktadır.
Kurduğu hipotezi destekleyecek şartları sağlamakta ve sonra da “Neden hipotezim beni yanıltmıyor?” diye yakınmaktadır…
Hem bir şeyler değişsin diye bekler hem de hiçbir şekilde sorumluluk almazken hep karşı tarafı sorunlu kabul eder. İlişkisini tehlikede gördüğü halde önlem alamayan, “Önlem almadı!” diye de karşı tarafı suçlayan insan, bir arpa boyu yol alamaz.
İnsanların bütünüyle dönüşmelerini beklemek gerçekçi bir beklenti olmasa da insanlar değişebilir. Eşinizi ilk zamanlardaki yaptığı olumsuz bir davranışla zihninize kaydetmek ve onun daha sonraki tüm onarma çabalarını görmezden gelerek davranmak eşinize yaptığınız büyük bir haksızlıktır.
Bu daha çok yaşanan hayal kırıklığı ile ilgilidir. Yapılan davranış kişide o denli büyük bir hayal kırıklığı yaratır ki bir daha aynı davranışla karşılaşmamak için kendini koruma altına alır ve eşinden gelecek her davranışı tehlikeli olarak kodlar .Kendisini korumak için geliştirdiği bu düzenek, sonra kendi acılarının nedeni olur.
Yapılacak olan şey, eşimizi bir davranışlarıyla gözden düşürmek ve evliliği bir kalemde silmek olmamalıdır.
Doğrusu, onarma girişimi varsa bu girişimi fark etmek veya açık açık yapılan davranışın bizim üzerimizdeki etkisini konuşmak olmalıdır.
İçten pazarlıklar yapıp kendi kendimize küsüp gün saymak ve söylenerek -fakat söyleyemeyerek- yaşamak, yaşamak değildir!