Tek Millet!
Dünyada korunması gereken birçok değer vardır; ama en önemlisi, peygamberlerin de korumak için gönderildiği insan onuru olsa gerek. Küçümseyen, küçülmeye mahkûmdur…
Bireyin haklarını önemsemeyen milletler gerçek manada devletleşemeyeceği gibi, milletinin isteklerini önemsemeyen devletler de dünya iktidarı arenasında söz sahibi olmayacak ve küçük kalmaya mahkûm olacaktır.
Madame Curie’ye göre; “Bireyleri geliştirmeksizin daha iyi bir dünya kuramayız.”Bu gerçeklik, devletler için de geçerlidir. Vatandaşlarının gelişmesini sağlayamayan devletler hiçbir alanda ilerleme sağlayamaz. Toplumu ve devleti geliştirmek, bireyi geliştirmekle doğru orantılı olduğuna göre devlet, toplum ve bireyin birbirini iyi anlaması gelişmenin ilk ve en vazgeçilmez unsurudur. Artık doğru iletişim olmaksızın değişimin mümkün olamayacağı gerçeği anlaşılmalıdır.
Devlet, yurttaşıyla anlayacağı veya anlaşacağı dil ile sağlıklı bir iletişim kurmalıdır. Bu bağlamda devleti oluşturacak bireylerin iletişim tarzının, devletin işleyiş ve yurttaşlarına yaklaşım tarzını belirleyeceği gerçekliğinin farkına da varmalıyız.
Bu konuda Stuart Mill: “Bir devletin değeri, onu oluşturan bireylerin değerine eşittir.” derken; Sokrat ise, “Devlet, erdemli kişilere dayanmak zorundadır.” demektedir. Bu konudaki İlahi buyruk ise şöyledir: “Bir millet (halk) kendini değiştirmedikçe, biz onları değiştirmeyiz.” Burada Allah, değişmek isteyen bireylere bu anlamda sebepler yaratacağını, pozitif yönde değişimin nasıl mümkün olacağını ve bunun felsefesini vahiy yolu ile insanlara iletmiş olduğunu, fakat pozitif yönde olsa dahi değişimi bireyin kendi öz iradesine bıraktığını aktarmıştır.
Evet, geç olmadan kendimizi değiştirmeliyiz artık, yoksa birileri istedikleri şekilde bizleri değiştirecektir. Bu gerçeğin farkına varmalıyız artık… Bahaneleri kalkan sayanlar, ilerlemeden yoksun yaşarlar.
Artık yaşadığımız acıların, daha da güzel bir istikbali inşa etmek için bizlere bir şeyler katmasının zamanı gelmiştir. İki defa aynı hataya düşülmemesi gerektiğine inanan bir kültürden gelen bizlerin, artık tarihin kendi başına tekrar etmediğini, aynı hataların tekrar edilmesinden oluştuğunu bilmesi gerekir. Bunun için de doğru iletişime ve eğitim anlayışına dikkat etmeli ve bunu önemsemeliyiz…
Her konuda olduğu gibi kelimeleri kullanırken de dürüst olmalıyız. Zira kullanacağımız kelimeler, zihin dünyamızda veya bilinçaltımızda yerleşen manaları ile değil, muhatabımızın zihin dünyasında ve bilinçaltında karşıladığı manaları açısından sağlıklı bir iletişime katkıda bulunacak veya kargaşaya neden olacaktır. Muhatabımızın kelimelerimize hangi manayı yüklediği önemlidir. Bunun için de muhatabımızın seviyesini öğrenmeye ve kelimelerimizi o ölçüde seçmeye gayret göstermeliyiz. Bu şekilde davranmaya özen gösterirsek, problemlerimizin %50’sini baştan çözmüş oluruz. Bir problemin çözümü için samimi isek; işe muhatabımızı tanımaya/anlamaya gayret göstererek başlamalıyız.
Akıl, elbette ki önemli ve gereklidir ama dürüstlük çok daha önemlidir. Warren Buffett’in de söylediği gibi; “İnsanlarda üç özellik ararım: Dürüstlük, Akıl ve Enerji. Bunlardan birincisi yoksa diğer ikisi sizi mahveder.” Evet, şayet dürüstlük bariyeri olmazsa; akıl ve enerji, çözüm üretmenin yerine hayatımızı problemlerle donatabilecektir. Şayet bir devlet ilerlemek istiyorsa kendisinden (Kurumlarından) başlayarak, iletişimde dürüstlük ilkesini topluma aşılamalıdır. İletişimin sağlıklı olabilmesi için kullanacağımız kelimeler önemli olduğu kadar, muhatabımızın zihninde hangi manayı karşıladığı da önemlidir ve hesaba katılmalıdır.
Doğru iletişimin bize ve toplumumuza sağlayacağı mükemmel katkıyı günümüzün en önemli kavramlarından biri olan “Millet”” kavramı üzerinde açıklamanın meselenin ehemmiyetini tam olarak anlamamıza büyük katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Bazen tek millet denildiğinde -söyleyen bunu kast etmese bile- tek ırk olarak algılanmakta ve bu söylem duygusal da olsa kırılmalara yol açabilmektedir. İşte, bu yüzden millet kelimesine/kavramına kısaca da olsa değinmek istedim…
Millet sözcüğü; ilk başta her ne kadar birleştirici olan İlahi ve Kur’ani bir kavramsa da, zamanla dünyevileştirilmiş ve bu son haliyle ayrıştırıcı bir mana ihtiva eden bir kavram olmuştur. Yanıltıcı benzerliklere dikkat edilmelidir. “İkisi de mantardır. Fakat zehirlisiyle zehirsizini ayırt edebilme kabiliyeti gerekir.”
“Millet” kelimesi Türkçe ve Farsça dillerine geçtikten sonra kendisine sosyal ve tarihsel bakımdan yüklenen anlamdan da etkilenip modern dönemde Batı'daki "nation" kavramının karşılığı olarak tamamen sosyolojik ve siyasal bir içerik kazanmışsa da; aslında Millet kelimesi: “İbrânîce ve Ârâmîce'de melel "konuşmak, söylemek", mille de "kelime, söz" mânasına gelir. Bununla da ilişkili olarak Arapça'da "ezberden yazdırmak, dikte etmek" anlamındaki imlâl (imlâ) kökünden türeyen millet, işitilen ve okunan bir şeye dayanması veya dikte edilmesi ve yazılması bakımından "din" karşılığında kullanılmıştır. Bu çerçevede "el-milletü'l-İslâmiyye, el-milletü'l-Yehûdiyye, el-mille-tü'n-Nasrâniyye" veya "milletü'l-Mecûs, milletü's-Sâbie, milletü'l-hak, milletü't-tevhîd, milletü'l-küfr" gibi tamlamalarda belli dinleri ifade eder.” (TDVİA C:30 S: 64)
Kur’an’da geçen Millet-i İbrahim söylemi, din ve ümmeti karşılamaktadır. Bir ümmet; ayrı uluslardan oluşabilir. Millet kelimesi; "izlenen, gidilen yol" anlamını da karşıladığından: aynı yolun yolcusu veya kendileri ayrı olsa da hedefleri aynı olanlar anlamına da gelebilmektedir…
Hadislerde ise; Kur'an'daki anlamları yanında "doğuştan getirilen özellikler, fıtrat" manasında da geçmektedir. “Küfür tek millettir” hadisi perspektifinden bakılırsa, dünyada iki millet vardır; inanan ve inanmayan. Bu bağlamda Müslüman bireyler açısından; “Tek milletten” kasıt, Millet-i İslam olmalıdır. Zira küfür tek millet olduğu gibi İslam âlemi de kendi içinde huzuru ve barışı tesis etmek ve dış etkenlerden korunabilmek için tek millet olmayı başarabilmelidir. Bunun için de yapmamız gerekenleri yapmamız yeterli olacaktır.
Kendinizi birilerine kanıtlamak için uğraşmayın. Kendiniz olmaya çalışın! Bu büyük bir sorumluktur ve sizden istenen de budur. Bu yolda başarılı olabilmek için en büyük faktörlerin başında: Bir şey olmak için değil; bir şey yapmak için çabalayanlarla yoldaş olmak gelir.
Devir değişti; çağın ruhunu okuyamayanlar ve değişim-dönüşümü yakalayamayanlar, ‘sürüleşerek’ geride kalıyor…