Tecavüz Günlükleri – Devrim Yapsam, Yer Misin? Zopa da Var…
Alt kat sakinlerinden şikayetçi değilim. Onlar komşularım. Genç bir çift. Üç çocuklu bir aile. Anne, çocukların terbiyesine ihtimam gösteren birisi. Baba, eve geç geliyor. Baba, eve o saatlerde çalışır olduğu için geç geliyor. 21 sularında. Özellikle, kızı babasını çok seviyor.
Baba, gündüz vakti çocuklarına yeterince ilgi gösteremediği için, haliyle akşam geldiğinde ilgileniyor. Terbiye edilmiş çocuklarını zaman zaman apartman girişinde ben de görüyorum. Yüzlerinden okunuyor ne yazıldığı.
Bazen erken yatar olsam bile onların gürültüleri beni rahatsız etmiyor. Meseleye topyekun baktığımızda, ortada olumlu bir enerji var.
Bu ailenin bana eğlenceli gelen bir yanı var. Nedir o? denecek olunursa;
Buraya taşındığımdan bu yana, çeşitli sebeplerden 3-5 kere kapılarını çalmışlığım vardır. Ne zaman kapılarını çalsam eşiğin hemen berisinde ailecek beliriyorlar. En önde küçük hanımefendi, yanlarında iki oğlan, gerilerinde anne ve baba. O anlarda işte kendimi hep bir fotoğrafçı gibi hissettim. Söylüyorum ne söyleyeceksem ve elbette onları böyle sevimli bir duruşa ittiğimden, kendimi borçlu hissedip samimiyetle teşekkür ediyorum. Onlar olağan bir teşekkür sanıyor olabilirler.
***
Her apartman sakini onlar gibi değil, tabii. Komplo kuran bazı komşular da var; hem de öyle böyle bir komplo / düzen de değil. Ben size demiştim değil mi?.. Çok evvelinde, başka evlerde kalırken, “gideceğim yerlerde de tuhaf komşularım olacak...” diye.
Şimdilik seyir halinde olduğum için bir hikaye çerçevesi dahi çizmek istemiyorum. En azından şunu bilin ki; kararlı duruyorum. Bir bakış kararlılığı, bir zihin parlaklığı içerisinde.
***
1 Mayıs marşını söyleyerek odadan içeri girdi. Bana tavır olsun filan diye değil. Öyle bir sorunumuz yok. Dedim ki:
Olmaz artık öyle devrimler. Çünkü, insan değişiyor. Her ne kadar, dünyaya ideoljik herhangi bir bakış ekonomi ile eyleme geçiyorsa ilkin, ne ekonomi ne sosyoloji ne psikoloji... belirli sınırlara tabi değil; dolayısıyla klasik tanımlar pek de işimize yarayacak gibi görünmüyor.
Her şey yapay zekaya büründüğünde, birtakım kod parçaları da işçi sınıfı- burjuva filan diye sınırlarla ayrılır mı acaba? Yani şimdi, diyebilirsiniz ki: koddur, makinedir... nasıl olacak öyle siyasal miyasal kod?
Ama, insan da biyolojik bir koddur-makinedir. Meseleyi semavi-ilahi bir noktaya çekecek olsanız bile ruh-şuur vb şeyler de ilahi koddur-makinedir. Bir şeyin makine olması için illa görünmesi mi gerekli? Ve kendi içinden çıkamayan bir biyolojik koddur insan veya insanlık. Aldığımız yolların da “doğru”luğu her zaman tartışma konusuyken iki kod-un “saçma” yollardan gitmesini şimdiden akla yatırabiliriz.
1 Mayıs marşını, bibbibiiip bipbiibiiip şeklinde de söyleyebiliyoruz. Siz de deneyin; eğlenceli oluyor.