content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Haz

Tebessüm Ayı

Güzel bir Ramazan ayına daha kavuştuk. Tüm insanlık âlemine rahmet, bereket ve güzellikler getirmesini dilerim. Ramazan ile birlikte tüm insanlarda bir hareketlenme, bir heyecan ve bir tebessüm oluştu sanıyorum. Bunları düşününce eski günlerden hafızamda kalan birkaç anıyı sizlerle paylaşmak, şimdiki ramazanlar ile o günleri karşılaştırmak istedim.

Geçmişte o günlerde evimizde bir telaş oluşur, nedenini sorduğumuzda Ramazan Ayı geliyor derlerdi büyüklerimiz. Evimizde büyük temizlikler yapılır, alış-verişlere gidilir ve evdeki eksikler tamamlanırdı. Annem ve komşular evimizin bahçesinde ateş yakıp yufkalar açar, pişerken kokusuna dayanamadığımız için arasına yağ sürüp elimize tutuşturur ‘çok sıcak dikkat edin’ derlerdi. O yufka ekmeğin tadını hala bugün gibi hatırlarım. Sonradan öğrendim ki; o yufkalar sahur zamanı geldiğinde ıslatılıp börek yapılırmış.

Gece uykumuzdan davul sesi ve maniler okuyan kalın sesli iri yarı davulcu amcaların penceremizde yankılanan sesleri ile uyanırdık. Uyandığımızda mutfaktan gelen mis gibi kokular bizi cezp eder, babam ise telaş içinde buzdolabından kaptığı soğuk gazozu bize uzatırdı, ‘davulcu amcaya camdan uzatın içi yanmıştır’ der, bu davranışı Ramazan Ayı boyunca her gece rutin bir şekilde devam ederdi. Uykusu ağır olan komşular birbirlerine seslenir, çoğu zaman hep birlikte sahur yemeği yenir, ezan sesi ile evlere gidilirdi. O zamanlar bizde Oruç tutmak istediğimizde büyüklerimiz bize “küçükler yarım gün tutar, öğlen olduğunda siz orucunuzu açacaksınız, büyükler akşam olunca açacak der” bizi kandırırlardı.

İlk iftar, ailenin en büyüğü olan evde açılır, ilk iftar yemeğinde mutlaka nohutlu pilav yapılırdı. Büyüklerimiz bize nohutlu pilavın bolluk ve bereket getireceğini söylerlerdi.  Ezan saati yaklaştığı zaman evde ne yemek pişti ise mutlaka komşuya bir tabak uzatılır, iftar sonrası bir araya gelinir, büyükler küçüklere dini hikâyeler anlatırdı. Mahallemizde durumu iyi olmayan ailelere sudan sebeplerle küçük işler verilir, karşılığında onları rahatlatacak, geçimini sağlayacak ücretler ödenir, ay boyunca bir hane iftara alırdı.

Şimdi daha iyi hatırlıyorum, sahur vakti yaklaştığında annem erkenden kalkar her şeyi hazırlar, uykusu ağır olan ya da uyanamayan komşu olursa ‘hadi vakit az bize gelin her şey hazır derdi’. Bayram yaklaştığında mahalle birleşerek durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına hediye adı altında bayramlıklarını alırdı, o çocukların ve ailenin sevinçleri hala gözlerimin önünden gitmez. Oturduğumuz mahallede bayramdan bir ya da iki gün öncesinden bütün komşu kadınlar ellerinde süpürge ile bütün mahalleyi temizler, yıkarlardı.

Arife günleri ise ayrı bir telaş içinde olurdu bütün komşular, bayram boyunca gelen misafirlere ikram edilecek börek, çörek, tatlı ve yemekleri hazırlar, bayram ziyaretine gidildiğinde farklı tatlı ikram edebilmek için herkes birbirine hangi tatlıyı yapacağını söylerdi.

Bir yandan da dikiş bilenler bayrama elbiselerini yetiştirmek için telaş içinde olurlardı. Bu telaş gecenin geç saatlerine kadar sürer yatağa bitkin ama her işi bitirmiş olmanın huzuru içinde girilirdi.

Bayram sabahları erkenden kalkılır balkonlar, merdivenler yıkanır, evin son rötuşları yapılırdı. Babam ise çoktan Bayram Namazına gitmiş olurdu. Biz yeni elbiselerimizi giymenin telaşı içindeyken annem çoktan kahvaltı sofrasını hazırlamış babamı bekliyor olur, böylece bir Ramazan Ayını gerini bırakarak bayrama erişmenin mutluluğu ve iç huzuru ile bayrama girilirdi.

Günümüzde iç huzuruna erişmenin, her geçen gün daha güç olduğunu görüyoruz. Aynı sevgi, sabır, paylaşım ve tevekkülün yaşadığımız zor koşullar altında eriyip gitgide azaldığını gözden kaçırmak mümkün değil.

Komşuluk ilişkileri ise nerede ise yok denilecek kadar az, neredeyse birçoğumuz karşı komşusunu bile tanımıyordur, eskilerin davulcu amcalarından, ‘gece uykumu bölüyor’ diyerek şikâyet edenlerimiz ve davulcuların dahi kaldırılmasına sebep olanlarımız mevcut. Ramazan Ayı’nın simgesi olan davulcu amcalar pek çok semtte görevlerini yerine getirememekte. Hepimiz bir yaşam mücadelesi içinde koşarken asıl unutulmaması gereken insani duygulardan gitgide uzaklaşır olmuşuz ve bırakın paylaşmayı ‘ne yapsam da kar etsem’ derdine düşmüşüz, bayramların gerçek anlamını unutarak tatil yapmak için bir sebep olarak görmüşüz, hâlbuki ebediyete giderken yanımızda götürdüğümüz tek şey manevi olarak yaptıklarımızdır ya da yapmadıklarımız. Eğer yazdıklarımı okurken içinizde bir kıvılcım oluşturabildi isem ne mutlu bana, o zaman ne duruyoruz en yakınımızda bulunan yardıma ihtiyacı olan birilerine yardım elimizi uzatalım eminim ki akşam başınızı yastığa koyduğunuzda iç huzuru ile rahat bir uykuya dalacaksınız.

Şimdi gel de söyleme ‘nerede o eski Ramazanlar’.

Ramazan’ı şerif, bolluk, bereket, sevgi, birlik ve beraberliğin bir arada olduğu, oruç, sabır, yardımlaşma, dayanışma, rahmet, bereket, af ve mağfireti içinde barındıran tek aydır.

11 Ayın Sultanı Hoş Geldin Şehr-i Ramazan.

Sevgilerimle.

Kaynak:http://www.oncevatan.com.tr/tebessum-avi-makale,29791.html

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank