content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

22 May

Tavşan Kaç Tazı Tut: Medya ve Aile

Geçen hafta katıldığım ulusal aile sempozyumunda sunduğum tebliğin bir kısmını bugün burada paylaşmak istedim yani bu hafta yazı olarak bir bildiri okumak durumundasınız. Ama ben tam anlamıyla bir akademisyen

olmadığımdan bildiri de gündelik dilden nasibini alarak yazıldı. En azından burada paylaştıklarım ilgiyle okuyacağınızı ve düşüneceğinize inandıklarımdan oluşuyor. Umarım yanılmıyorumdur.

Aile, bugün itibarıyla çoğumuzun bazı yönleriyle eleştirdiği, diğer bazı yönleriyle de sığındığı en önemli alandır. Aile, tüm değer sisteminin yoğrulduğu yerdir. Bireyi kaygıdan ve gelecek endişesinden bir yere kadar korur. Aileyi yıkmaya çalışanlarla, onu en değerli kurum olarak gören ve yüceltenler arasında bitmeyen bir çatışma malumdur.

Bugün evlenmelerin artması kadar boşanmaların da artması olgusuyla karşı karşıyayız. Boşanma oranları önceki dönemlere göre tüm dünyada ve Türkiye’de artmaya devam etmektedir. Evlilik süreleri giderek kısalırken, boşanmak daha kolay dillendirilir olmaya başladı.
Babanın merkezde olduğu eskinin geniş ailesinin yerini, modern zamanlarda çocuğun merkez olduğu çekirdek aile almıştı.

Peki ya şimdi? Şimdilerde, medyanın ve özellikle televizyonun merkezde olduğu ve internet üzerinden iletişimin kurulduğu, fiziksel olarak yakın ama samimiyet ve haberdarlık olarak birbirlerinden uzak, adını henüz bulamadığımız “dijital aileler” almaya başladı.

Aynı evde yaşayan ve fakat herkesin kendi merkezi etrafında döndüğü, adeta paralel yaşamların söz konusu olduğu, birlikteliğin kurulamadığı aileler söz konusu.

Medya (televizyonu, interneti, gazete ve dergiyi (yani görsel, dijital ve yazılı/basılı araçları) sayabiliriz. Hayal gücüne yön veren, algıyı kodlayan bir faaliyet alanı olarak medya, bireylerin kendi kendilerini manipüle etmelerine İngilizce media), “aracı” anlamına gelen medyum kelimesinin çoğuludur ve günlük kullanımda kitle iletişim araçlarının tamamını kastederek kullanılmaktadır. Bunlar arasında en sık kullanılan olarak de hizmet ediyor.

Öncelikle, medyanın etkileme alanı (arkasına teknolojiyi de aldığından) çok geniştir. Bir düşünce biçimi, bir rol model, kısa sürede sempatik veya antipatik olarak gösterilebilir ve kitleye sirayet edebilir.
Örneğin, yakın zamana kadar gösterimde olan “Avrupa Yakası” dizisindeki “Gaffur” rolünün ne denli hızla yayıldığı ve “Gaffur Pijamaları”nın kısa sürede pazarlarda kapış kapış satıldığı bir vakıadır. “Sıla Tokası”, “Sibel Can Diyeti” gibi örnekler bu sirayetin derecesini göstermektedir.

Medya, görsellik üzerine kurulu bir gerçekliktir. Kurgusal olması, toplumların ve özelde ailenin manipülasyonunu kolaylaştırmaktadır. Özellikle diziler, sabah programları, haber ve magazin programları, kitlelerin kavrayışını ciddi şekilde etkilemektedir.

Yeni bir popüler kültür üreten medya, estetik, derinlik ve empatiden yoksun, yüzeysel bir ilişki modeli de üretmektedir. Dışarıdan olduğu gibi alınarak alt yazıyla yayınlanan pek çok dizi ve filmler, aile değerlerini, cinsel tercihleri, evliliği ve yaşamı algı şemalarını değişime uğratmaktadır.

Örneğin, evlenmek amacıyla gelmiş insanların özel yaşamlarının mahremiyetin ayaklar altına alınmasıyla sergilendiği reality şovlar reyting rekorları kırarken; nispeten değerlerle örtüşen yapımlar reyting gerekçesiyle ekranda tutunamamaktadır.

Futbol programları önceden haftada bir yayınlanırken, artık neredeyse her güne, her saate kadar yayılmış durumdadır. Evin erkeklerini “futbolla yatar, futbolla kalkar” hale getiren yayıncılar, evin kadınlarını da “Bugün ne giysem, ne yesem, nerelere gitsem?” programlarına kurban etmiş durumdadır.

Diyet doktorları “Ne yemeliyiz, ne yememeliyiz?”konularını her gün kafamızı biraz daha karıştırarak, sözüm ona bizi aydınlatmak için anlatmaktalar. Yediklerimizi lezzetle ve paylaşarak yiyemez, yediremez olduk. Bir dönem tavuktan, bir dönem ekmekten, bir dönem yoğurttan korkuttular. Evde sağlıklı beslenmeye kafayı takmış anne-babalar, çocuklarıyla her an didişen ebeveynlere dönüştü.

Bir elin parmaklarıyla sınırlı sayıda insanın yaşadığı mutlu ve sefih hayatları izlerken buluyoruz kendimizi… Tekrar tekrar evlenmek marifetmiş gibi gösteriliyor yeni nesillere... Tecavüz eden de dizinin bir kaç bölüm sonrasında bir başkasının kurbanı olarak gösterilerek masum oluyor…

Medya neyi isterse, istediğine kamuoyunu inandırmakta hiç zorluk çekmiyor. Çünkü insanlar daima kandırılmak istiyorlar.‘‘Eğlence alkolsüz olamayacak’’ gibi kazınıyor beyinlere. Kadınsan güzel ve zayıf olmalısın. Sunulan standartların dışında, biraz topluca veya şişman olmak, bir utanç sebebi olarak sunuluyor.

Neyi seveceğimizi, nasıl seveceğimizi belirleme çabası içinde olan bir medya düzeniyle karşı karşıyayız. İnsanın televizyon denilen sihirli kutu karşısında izleyici olarak kalması, internet karşısında sadece parmağıyla hareket edebilen bir canlıya dönüşmesi, insanı eşya ve hadiselere karşı edilgen hale getirmektedir.

Yüz yüze görüşmenin yerini internet sohbet odalarının almış olması, gerçek arkadaşlıkların yerini hiçbir sorumluluk almadan “ekle” butonuyla eklenen, “engelle” butonuyla silinen arkadaşlıklara dönüştürdü. Gerçek duyguların yerine hayal ürünü, gerçek olmayan kimliklerin yönlendirilmiş konuşmalarıyla en gerçek duygu olan yalnızlık duygusunun doyurulmaya çalışılması acıklı trajediler üretmeye devam etmektedir.

Parmak ucuna dokunarak dünyaya açılmayı sağlayan internetin ve dijital dünyanın aynı evde yaşayan aile bireyleri arasındaki uçurumu arttırması paradoksuna sıkışmış bir topluma dönüşüyoruz.İçedönüklük, yalnızlaşma ve fiziksel yakınlıklara rağmen duygusal izolasyona uğramanın sonuçları olan psikolojik sorunlar, bugün terapistleri en fazla uğraştıracak sorunlara aday olmaya hazırlanıyor.

Medya ürünlerinde bazı programlarda en lezzetli yemek tarifleri verilerek iştahlar kabartılırken, diğer tarafta iştahları kabarmış ve yaşamı haz olarak algılamaya ayarlanmış insanlara kendilerini tutmaları, sınırlamaları söyleniyor.

Bazı haber programlarında şiddet kötülenir ve her türlü yaptırım için kamuoyu bilgilendirilirken, diğer taraftan bazı dizilerde kahramanlığın bir numunesi olarak şiddet uygulamak özendirilir. (Racon kesen, kafa koparan Polat figürünü hatırlatmak isterim.) “Tavşan kaç, tazı tut” türünden bir kandırmacaya gönüllü olmuş, razı edilmiş halk kitlelerinin çelişkisi her yönüyle ortadadır. Tam bir sosyal şizofreni yaşanıyor, desek yeridir.

Sonuç olarak şunları söylemek mümkündür:

Aile, bugün en fazla ihmal ettiğimiz ve en fazla ihtiyaç hissettiğimiz ve alternatifi olmayan tek yapıdır. Ne kadar karşı konulursa konulsun, nevrozların tohumlarının ailede atıldığı ne kadar iddia edilirse edilsin; aile bireyin hayatta en çok ihtiyaç duyduğu, değerlerin öğrenildiği, bireyin gerçek anlamda tamamen doğal ve kendisi olabildiği tek ortamdır.

Giderek medyanın ve internetin zararlarının daha az sorgulanmasına ve yararlarının ön plana çıkarılmasına şahit oluyoruz. Medya okuryazarlığının halka indirilememesi, medya kullanımı bilinci ve etiğinin halk düzeyinde inşa edilememesi büyük bir sorundur.

En fazla dikkat ettiğiniz, en fazla zaman geçirdiğiniz şey, sizi etkiler ve yönlendirir. Bugün fiziksel ihtiyaçları için bir araya gelmiş donuk varlıklardan oluşan bir yapıya aile demeye başladık. Birlikte geçirilen kaliteli zaman azalırken, ekranla kurulan romansın süresi gittikçe artmaktadır. Medyayla ve onun ürettiği sanal dünyayla bir aidiyet ilişkisi kurmaya başladık.

Bugün insanların iki şeye ihtiyaçları var: Kendilerini samimiyetle, itham etmeden dinleyen aile bireyleri ve varoluşlarını onaylayarak gülümseyen gerçek yüzler. Eğer bu konudaki farkındalık artarsa, ortaya çıkan keyfiyetlerin televizyon veya internette dolaşım ihtiyacını azaltacağı muhakkaktır.

Bildirinin tamamı önümüzdeki günlerde basılacak ve oradan okunması mümkün olacak sanıyorum. Şimdilik bu kadarını bile dünyamıza alsak ve sorgulasak sanırım hayatımızdaki pek çok şey değişir.
 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank