Taşları Bağlı Köyden “Kısır” Çözümler…
Tam da ‘Arım Balım Peteğim’ programında, tekerlekli sandalyeyi ekranda göstermek istemeyen stüdyo yetkilileri tarafından normal sandalyeye oturtulmaya çalışılan ancak bu kabul görmeyince en arkaya atılan, şikâyet üzerine Petek Dinçöz vasıtasıyla öne geçirilen engelli kızın ve annesinin üzüntüsünü dile getirdiğim yazımın üstüne denk geldi, zihinsel engelli kızların kısırlaştırılma önerisi! 3 Aralık ‘Dünya Engelliler Günü’nün ardından Kocaeli kaynaklı bu müthiş fikrin sahibinin bayan olması bir yana, koruma ve eğitmeyle görevli kişiler tarafından desteklenmesi, durumun vahametini artırdı…
Sonraki aşama, engellinin doğumda yok edilmesi mi?
Bu haberi ilk duyduğumda, aklıma kısırlaştırılıp sokaklara bırakılan köpekler geldi! Medeni toplumun gereği gibi gösterilmekle birlikte, üremeleri engellenerek bir anlamda ‘soykırım’a maruz bırakılan bu ağzı var dili yok yaratıklara layık görülenin aynısı, zihinsel engelli kızlarımız için de düşünülmüştü. Hayvan haklarının çoktan göz ardı edildiği yaşantımızda, insan haklarının da bu kadar ucuzlatılması ne acı! Hayatın her kademesinde vergilendirdiği vatandaşlarını, ayrımsız korumakla mükellef devletin güvenlik güçlerinin daha etkili kılınmasını, tecavüz suçunu işleyenlere karşı yasaların daha ağırlaştırılmasını, biçarelere yardım elini uzatması gereken sosyal kurumların vazifesini layıkıyla yapmasını sağlamak dururken işin kolaycılığına kaçmak bu olsa gerek! Bunun bir ileri aşaması, engelli olduğu anlaşılan bebeklerin doğar doğmaz yok edilmesi teklifi mi olacak? Sosyal Hizmetler Kurulu toplantısında, tecavüze uğrayan zihinsel engelli kızların doğuracakları çocukların ‘bakım’ kaygısına düşen ve sonrasında sözlerinin çarpıtıldığını belirten eğitimlilerimiz acaba engelsiz olup da yıllarca pek çok kişinin tecavüzüne maruz kalan kızlarımız için ne tür bir çare buyururlar? Nasılsa suçu işleyenin esamesi okunmamakta! Okunsa da, zırt pırt çıkartılan ‘af’ yasalarıyla yeniden suç işlemeleri için sokaklara salıverildikleri için, ehemmiyet arz etmemekte…
Köpekler cirit atarken eğleşenler…
‘Demokrasilerde çare tükenmez’ vecizesiyle yıllarını heba eden, uğraşmak istemediği konulara pratik çözüm bulmakta mahir olan güzel yurdumun zeki insanı, engelli artışındaki etkisi bilinen akraba evliliklerinin kökünü kazımak yerine hala çağdışı önerilerle sorunları halletmeye çalışıyor! Onlar bu uğurda helak olurken, her çorbaya tuz katmayı vazife bilen kimi köşe yazarlarımız da hala ‘Hayde’ türküsünün tınılarında gezinip, Pamuk’u seslendirene takılarak ‘Av Mevsimi’nde avlanmayla övünüyor. Başta, engelli zihniyetlerin ‘kısır’ fikirleriyle mağdur edilen engellilerimiz olmak üzere, tüm aklıselim vatandaşlar bunların hiçbirini hak etmiyor!
İzdivaç programlarında nikâhlı karıları tarafından getirilen kumalarla övünen erkeklerin rezaletini görmezden gelip 90 dakikalık dizilere mahkûm edilen senaristlere efelenmeyi marifet sayan zihniyet, tecavüzcüyü iştahlandırmakla suçladıkları dizicilere ince ayar peşine düşer… Tecavüz edeni hafifletici sebeplerle veya afla kurtaran adalet düzeninin varlığında, engelli kızı veya sokakta yaşayan kadını tecavüzden koruyamayanlar, kısırlaştırmadan medet umar… Bu ayvazlıkta sistem yürütülmeye çalışılırken, her aileye üç çocuk tembihlenir… Oh ne ala! Ya birisi engelli çıkarsa? Yandı gülüm keten helva! Taşların buzlarla sabitlendiği yerde, köpeklere karşı çaresizliğini anlatan Nasreddin Hoca’nın dediği gibi: Ne biçim memleket! Taşları bağlamışlar, köpekleri salıvermişler…
Anibal Güleroğlu