Son günlerde en çok gündemde olan konulardan birisi de taşeronlar ve taşeron işçilerinin sorunudur. İş Kanunu mal veya hizmet üretiminin asıl işveren işçileriyle yapılmasını öngörmekle birlikte, şirketlerin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde alt işveren (taşeron) firmalardan hizmet alındığı görülmektedir. Ancak özellikle son yıllarda yaygın bir şekilde alt işveren (taşeron) şirketlerden kaynaklanan sorunlar şirketlerin başını ağrıtmaya başladı.
Özellikle kurumsal yapısını oluşturamamış ve tabiri caizse bir masa-bir kasa ile işlerini yürüten, düşük fiyatla ve neredeyse yasal maliyetlerin altında hizmet veren başta temizlik, güvenlik ve personel istihdamı gibi konularda faaliyet gösteren taşeron firmalardan kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Hem çalışanların ücret, izin parası, ihbar*kıdem tazminatı gibi özlük hakları, hem SGK ve Maliyenin vergi ve sigorta prim alacakları ve hem de asıl işverenlerin bu sorunlardan kaynaklanan hak kayıpları sıklıkla karşımıza çıkıyor. Firmalarda, çalışanlar da, kamu da mağdur ediliyor.
Mağdurların sayısı ve tutarı son dönemlerde artınca bugün bu konuyu yazalım istedik.
Hangi taşeronlar baş ağrıtıyor?
İş Kanununa göre, asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Yani, ödenmeyen işçi ücretlerinden, fazla mesailerden, kıdem ve ihbar tazminatların, kullanılmayan yıllık izin ücretlerinden asıl işveren de sorumlu tutulmaktadır.
Yine sosyal güvenlik uygulamasına göre de; sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, 5510 sayılı Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmaktadır.
Bu tür firmalarla çalışan işverenlerin en önemli riskleri taşeron şirketlerin SGK ve Vergi borçlarında ciddi artışlar yaşanması (borçların hiç ödenmemesi) dışında 2-3 yılda bir firmaları kapatarak işçilerin fazla mesai ve kıdem-ihbar tazminatı ile izin ücretlerinin asıl işveren üzerinde bırakılmasıdır. Bunlardan dolayı birçok asıl işveren firmanın ve aynı zamanda alt işveren firma çalışanlarının mağdur edildiği görülmektedir.
SGK borçlusu şirketlerin durumu
5502 sayılı Kanunun 10/g maddesinde kendisine verilen görev gereğince her yıl ödeme tarihi altı aydan daha uzun süre gecikmiş ve Yönetim Kurulu tarafından her yıl belirlenecek tutardan daha fazla prim borcu olan işverenleri kamuoyuna açıklamaktadır.
2014 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu 150.000 TL ve üzerinde prim borcu olan işverenleri bu yıl 21.06.2014 tarihinde açıklamıştı. Yüzbinlerce çalışanın istihdam edildiği hizmet sektöründe, kurumsallaşmış firmalar ciddi çalışarak yasal yükümlülüklerini harfiyen yerine getirmektedir.
Ancak buna karşın başta temizlik, güvenlik ve personel istihdamı gibi konularda faaliyet gösteren firmaların önemli bir bölümü SGK primlerini ve vergi borçlarını ödemedikleri görülmektedir. Bu şekilde hem SGK ve Vergi idaresi ve hem de asıl işveren firmalarla alt işveren işçilerinin mağdur edildiği görülmektedir. Alt işveren firmalarının borçlarından veya sigortasız işçi çalıştırılmasından dolayı, asıl işverenlerin SGK prim teşviklerini geriye dönük iade etme veya 1 yıl prim teşviklerinden yasaklı hale gelme gibi bir riskle karşılaşmadan gerekli önlemlerin alınmasına, ayrıca sosyal güvenlik dışında, iş hukuku ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatıyla ilgili müteselsil sorumluluktan kaynaklanan yükümlülüklerin de kontrol edilebilir olmasına imkan sağlayacaktır.
Bu tür şirketlerin kendi merkez işyeri SGK dosya numarası üzerinden bildirim yapıyor olmalarından dolayı da asıl işverenler bu borç durumunu uzun süre tespit edememektedirler.
Ayrıca, bazı firmalar sözleşme yaptıkları firmadan değil, birbirinden ayırt edilmesi çok zor olan benzer isimli firmalar üzerinden SGK bildirimlerini yapmaktadırlar.
Bazı şirketlerin de sahte 'SGK borcu yoktur' yazısı hazırlayarak asıl işverenlere verdiği de uygulamada görülmektedir.
Bu tür sahteciliklere maruz kalmamaları için işverenlerimizin kendilerine ibraz edilen e-borcu yoktur belgesinde yer alan firma unvanını ve SGK işyeri numarasını dikkatli şekilde kontrol etmeleri ve aynı olmaması durumunda (İsim benzerliği ile sahtecilik yapılmaktadır) hakediş ödemelerini yapmamalarını önermekteyiz. Ayrıca alt işverenleri tarafından kendilerine sunulan ve hizmet veren firmaya ait olduğuna emin olmadıkları e-borcu yoktur belgeleri 'https://uyg.sgk.gov.tr/ EBorcuYoktur5510/amp/EBYkontrol' linkinden kontrol edilebilecektir.
Bu arada SGK Başkanlığı'nın 2011/13 sayılı Genelgesinde esasen ihale konusu işler için "İhaleli işin konusunun temizlik veya güvenlik hizmetlerine ilişkin olması halinde, bu işlerin devamlı mahiyetteki işyeri sigortalıları ile yapılması düşünülemeyeceğinden, belirtilen nitelikteki ihale konusu işler için geçici mahiyette işyeri dosyası tescil ettirilmesi gerekmektedir." Hükmünün kurum personeli tarafından yanlış anlaşılmasından dolayı sanki özel sektöre verilen temizlik ve güvenlik hizmetlerinde asıl işveren dosya numarasının altında bildirim yapılması engellenmekte, bunun sonucunda da asıl işverenler prim borçlarını kontrol edememektedir. Bunun da acilen düzeltilmesi gerekmektedir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, taşeron şirketlerden kaynaklanan risklerin ortadan kaldırılması için ya asıl işveren şirket bünyesinde 'Alt İşveren Kontrol Sisteminin' kurularak etkin bir denetim sağlanması ya da bu alanda profesyonel hizmetler veren danışmanlık firmalarından periyodik 'Alt İşveren Denetimi' hizmeti alınmasıdır.