Tarikatlar ve Sivil Toplum Kuruluşları
Yazının başlığına bakıp, tarikatları sivil toplum kuruluşu gibi aldığımı düşünmeyin.
Tarikat-ticaret-siyaset-iktidar bütünü içinde tarikatlara bakarsak, sivil toplum kuruluşlarını tarikatlardan ayırmamız gerekir.
Sivil toplum kuruluşları deyince, partiler, dernekler, sendikalar gibi hak arayışı için örgütlenmeleri anlamalıyız. Sivil toplum kuruluşu tanımını ilk yapan, Antonia Gramsci güçlü devlete karşı halkın kendini koruyacağı kurumlar olarak görmüştür, sivil toplum kuruluşlarını…
Batının sanayileşme devrimini gerçekleştirmesinden sonra, ortaya çıkan sivil toplum kuruluşları, din ve mezhep kökenli değillerdi. Hatta Avrupa’daki sivil toplum kuruluşlarının, Hristiyan tarikatlarla mücadele ettiğine şahit oluruz.
Sivil Örümceğin Ağında kitabını okuyunca, sivil toplum kuruluşlarını Batı’nın, bilhassa da, Amerika’nın etkin kullandığını örgütler sanırdık. Evet, Amerikan emperyalizmi onları da kullandı.
Ancak, yetmiş yıllık yaşamım sonunda anladım ki, emperyalizm, bizim gibi Müslüman ülkelerde, sivil toplum kuruluşlarından ziyade, dini ve bilhassa da, mezhepsel örgütler ile etnik örgütlenmeleri kullanmaktadır. Amerika çok iyi bilmektedir ki, İslam ülkelerinde, iktidara giden yol tarikatlardan geçer.
Güneyimize ve Kuzey Afrika’ya bakarsak, daha çok dini ayrıcalıkları, Amerika çok kullanmaktadır. Belki de, İslam ülkelerinde, tek örgütlenme tarikatlar üzerinden yürümektedir.
İslamiyet için demokrasi, “bir yabancı inşasıdır.” Allah’ın egemenliğine aykırıdır. Tarikatlar ise iktidara giden yolda, kullanılması gereken bir araçtır.
Tahakküme riayetin garantilenmesi, tarikatlar aracılığı ile gerçekleştirilir.
İbn Haldun dini örgütlenmelerin, nasıl bir asabiyet kullanarak, iktidarı başka bir asabiyetin elinden aldığını çok iyi anlatmıştır.(Asabiyet, yani şiddet)
Tarikatçılıkta, siyasetle İslam aynı şey olarak görülür. Tarikat ile ilişki, zorla eşgüdümlenmiş ilişkilerdir. Bu eşgüdümü kıracak tek olgu laikliktir.
Laikliğe ve demokrasiye öfke, tarikatları daha güçlü kılar. Tarikatlardan daha güçlü olmak için laikliğin güçlendirilmesi gerekir.
FETO, aynı İbn Haldun’un dediği gibi yapacaktı. Yani Amerika’nın desteğiyle, bir asabiyetin yerine başka bir asabiyeti, iktidar yapacaktı.
Tarikat, dini bir örgütlenmedir. Örgütün lideri üyesine bir şeyler vaat edecek ki, üyelerini örgütlü bir şekilde tutabilsin.
Fakir ve kimsesiz çocuklara bakmak kadar iyi bir şey var mıdır? Böyle düşünürsek, FETO’nun eğitimden giderek, Amerikan emperyalizmi ile nasıl kuvvetli bağlar kurduğunu anlayamayız.
Türkiye’de, tarikatları, iktidarın önemli bir parçası olarak görmezsek, tarikatları ve iktidar olmanın yollarını da anlayamayız.
Tarikatlar iktidara giden yolda istismar örgütleridir. Hem Amerika hem de yerli işbirlikçilerin kullandığı kullanışlı bir aygıttır.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com