Tarık Tufan ile Söyleştik…
Tarık Tufan... Bir iyilik timsali, buz dağının görünen kısmı... İçine biraz olsun kendimi de katacak olursak bizim gibilerin, yaralıların ekrandaki aks-i sedası... Sessiz seslerin kağıtlardaki yansıması... Ümitsiz aşkların ümitli davalısı, güzel bir gönül adamı... Ufku açık, perspektifi geniş bir modern zaman yolcusu... Farklı... farkı, duraklardan anlamlar yükleyip çantasına, ayrılıyor olması... Okurlarının gönlünde kral, izleyicisinin nazarında rasyonel, benim nazarımda harikulade gönül insanı...
" Ve Sen, Kuş Olur Gidersin... " , " Kraliçe'nin Pireleri ", " Kekeme Çocuklar Korosu " , " Hayal Meyal " gibi kaliteli, kimlikli, nitelikli, kişilikli kitapların maliki, Kafa Dengi programının iyi niyetli moderatörü Tarık Tufan...
Nasiplenmeniz, istifade etmeniz temennilerimle, buyurun o zaman sohbetimize...
Merhaba... Bizi kırmadınız, lütfettiniz köşemizin, Seyir Defteri'nin misafiri oldunuz, teşekkür ederiz...
Ben teşekkür ederim. Merhaba.
Tarık Tufan'da genel itibari ile yazı ve yazma aşkı nasıl tecelli etti?
Yazınca ölmeyeceğini düşünüyor insan. Bir şeylerin kalacağını. Senden geriye önemsediğin, kafa yorduğun bir şeyler kalacağını. Unutmadığını görüyorsun yazınca. Hayata müdahil olabildiğini. Yazdığın her şey namluya sürülen kurşun gibi. Elime bir kılıç almış hayatın üstüne üstüne yürüyorum yazınca.
Meksika Sınırı, geç farkettiğim bir programdı. Neydi o lezzetin sırrı? Açıklar mısınız? Yetmişli yıllarda doğmuş üç adamın muhabbetinden nasıl bu kadar tat alabildi insanlar?
Bunu ben de çok düşündüm açıkçası. Bir kuşak kendi arasında uzun süre devam ettirdiği muhabbeti beklemediği bir anda televizyonda görünce şaşırdı galiba. Kendi hayatlarından, kendi bireysel tarihlerinden bir parçayı orada görmek insanları gizliden gizliye mutlu etti. Bir format yoktu, izlenme kaygısı yoktu, hesap kitap yoktu. Televizyon denilen araçta o kadar gereksiz şey birikmiş ki, bir parça felsefeden, sanattan, gündelik hayattan söz edilen programa yakınlık hissettiler. Bu toprağın derin köklerinde duran ve hasbelkader Meksika Sınırı'nda sık sık atıfta bulunulan kavramlar sanırım o insanların kalbinde bir yerde tanıdıklık hissi uyandırdı.
Kafa Dengi programının genel görünümünden memnun musunuz? Sürenin kısalığından hepimiz muzdaribiz galiba... Program süresinin uzama ihtimali nedir?
Kafa Dengi'nden genel olarak memnunum. Başka bir lezzet buluyorum. Sırrı abi ( Sırrı Süreyya Önder ) de, Selahattin ( Selahattin Yusuf ) de güzel adamlar. Daha önce İsmail ( İsmail Kılıçarslan ) de öyleydi. Bu adamlarla program yapmak bereketli sonuçlar doğurdu benim açımdan. Sürenin kısalığı teknik bir mesele. Yayın akışıyla ilgili bir durum. Tamamen kanal yöneticilerinin insiyatifinde. Programın uzama ihtimalini bilemiyorum.
Sırrı Süreyya Önder'le program yapmak nasıl? Çok bölüyorsunuz Sırrı Beyi moderatörlük gereği...
Aslında çok bölmüyorum gibi geliyor bana. Ama dikkat edeyim madem. Sırrı abi bu ülkenin hikayesi olan adamlarından biri. Kendi hikayesini yaşıyor ve şahit olduğu, duyduğu hikayeleri de oldukça güzel anlatıyor. Onun ağzında her sorun bir gün çözülebilir gibi geliyor. Çünkü insani olanı, kalbimizde olanı anlatıyor. Bu hikayelerde biz varız, bu topraklar var, memleketimiz var.
Moderatörlüğü, yanılmıyorsam Ülke Tv'de yayınlanan Meksika Sınırı programında İsmail Kılıçarslan yürütüyordu. Sizsiz Kafa Dengi'nde Selahattin Yusuf... Gelir gelmez ' kötü adam ' yapmışlar sizi... Ne diyeceksiniz?
Hepimizin kötü adamlık sırası var. İsmail sırayı savdı. Şimdi bende sıra. Diyecek bir şey yok. Elimden geldiği kadar gayret ediyorum. Kötülük için değil tabii.
Kraliçenin Pireleri adlı kitabınızda, Profil Yayıncılık tarafından neşredilen kitapta, 15. sayfada bir deneme, Üç Numaralı Saçlar... 16. sayfada devam ediyor ve 17. sayfa ... son buluyor. Çok etkileyici, kendimden çok parça buldum çok...
Kendi hayatımızdan izler bulduğumuz her şey etkiler bizi. Bir kitapta, sinema filminde, sokakta, bir fotoğrafta...
Bugün uzattığınız saçlarınız geç kalmış bir isyanın simgesi mi?
Biraz geciktim evet. Tamamen saçlarım dökülmeden önce ağız tadıyla bir uzatayım. Berber koltuğuna oturduğumda ' nasıl keseyim? ' diye sormayan berberlerle geçti çocukluğum. Biraz ara vereyim dedim.
Denemenizde de bahsettiğiniz cenaha hala gönülden bağlı mısınız? Tabii ki mahalleden tamamıyla ayrılmak gerekmiyor ama mahalleştirmeyi değiştirmek gerek değil mi? Katılır mısınız?
Mahalle üzerinden söylediğim her şeyi gözden geçiriyorum. Biraz yaralarım var. Zaman gazetesinden sordular onlara söylediğimi size de söyleyeyim ;
“Fatih’te, Haydar’da sahici bir mahallede büyüdüm. Bakkaldan harçlık okula gidiyordum. İnsanların bir gece yarısı komşularından ekmek isteyebildikleri sahici bir mahalle. Mahalleden birine dokunulduğunda, kızlarına sarkıntılık yapıldığında " acaba neden " sorusunu fazladan görüp gereğinin yapıldığı bir mahallede büyüdüm. Mahalledeki ağabeylerimizin gençlere iş bulamadan rahat edemediği bir mahalleden bahsediyorum.Sonra mahalle dağıldı. Sonra yeniden bir mahalle bulduğum duygusuna kapılıp, bunun üzerine bir sürü heyecanlı cümleler kurduğum anlar oldu. Sonra anladım ki mahalle filan yok ortada. Ne bu mahalle ne öteki mahalle. Kendi mahallemin, çocukluğumun mahallesinin çocuklarından biriyim. Orada kaldı her şey. Bütün yaramazlığımız, kırdığımız camlar, yaralı dizler filan orada kaldı.
Bana kalırsa ortada mahalle filan yok. Yaramazlık da yok dolayısıyla.
İslamcılar mahalle olabilme samimiyetini kaybettiler. Ortalıktaki üç beş iyi adamın duasıyla ayakta duruyoruz. Komşusu açken tok yatan insanlar topluluğundan mahalle olur mu Allah aşkına? Yoksulları ziyaret etmek meselesini bile kurumsal prosedürlere terk edenlerin, mahallesi mi olurmuş!”
Alakasız ama Son İstasyon'u nasıl buluyordunuz? Özlenen, beklenen kitleleri kucaklayabilecek dergi olduğuna inanıyordum ama büyük ihtimalle artık bir efsane oldu... Çok üzüldük, ne diyeceksiniz?
Çok iyi buluyordum. Bitmesi gerektiğine inanıyorsa şefleri, biter. Son İstasyon gitmeden çok önemli mevziler açtı. Cansiperane savaştılar ve gittiler. Minnettarız kendilerine. Bize çok değerli şeyler bırakıp gittiler. Allah hepsinde razı olsun.
Güven Adıgüzel'i ve istasyon yolcularını Kafa Dengi'nde görmek istiyoruz...
Ya nasip diyelim. Umarım olur.
Siz bir kesim imam hatipli tarafından idol olarak görülüyorsunuz. Hoş mu zor mu? Olması iyi mi kötü mü? Nasıl bakıyorsunuz bu olaya?
İdol kelimesinden bile nefret ediyorum. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Ben kendi yaralarıma bile bakacak kadar cesaretli değilim. Başkalarına idol olmak ne demek !
Uzak İhtimal ?
Çok çok iyi bir deneyim oldu hepimiz için. Böyle bir filmde yer almaktan onur duydum. Bir derdimizi yerli yerinden anlattık gibime geliyor. Eli ayağı düzgün bir film oldu. Sinema diline dahil bir iş oldu ve bize de çok şey kattı.
Yoğun olduğunuzu biliyorum şu sıralar. Yeni projeler mi var acaba? Buradan müjdesini verelim. Kitap, senaryo?
Evet bir kitap ve senaryo çalışması var. Ama henüz konuşmak için çok erken. Zamanı geldiğinde anlatmaktan zevk duyarım.
Bilgi Ağı / Türkiye'nin İnteraktif Köşe Yazarı Gazetesi ( www.bilgiagi.net ) için neler söyleyeceksiniz?
Allah iyi olan her şeyin önünü açsın.
" Allah ellerinizi bırakmasın. "
Eyvallah kardeşim.
Tarık Tufan'dan ;
Tavsiye kitap / lar : Kur'an-ı Kerim , Yeraltından Notlar ( Dostoyevski , Aylak Adam ( Yusuf Atılgan )
Tavsiye dergi : Express
Tavsite televizyon programı : Film Şeridi ( TV Net )
Tavsiye internet siteleri : www.forzabesiktas.com www.penche.com www.tribundergi.com
Tavsiye yazar : Dosto, Sezai Karakoç
Tavsiye şair : Turgut Uyar, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy, Haydar Ergülen
Ekstra - Tarık Tufan - Sorusu
Beşiktaş'ın ligdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hiç sorun yok. Ben Şeref Bey Stadı'na gittiğimde sahadaki onbir siyah beyaz formalıyı izliyorum. Baba Hakkı'nın, Şeref Bey'in ruhuna dokunuyorum orada. Kazanmak ya da kaybetmek önemli değil. Beşiktaş vicdanımı büyüten bir oldu.