Tarihe not düşmek adına !..
Salı günkü yazım biraz fazla uzadığı için, onunla bağlantılı bir yazı daha yazma gereği hissettim.
Bu sırada da yaptığım tespitin doğru olup olmadığını sağlama şansım oldu. Vardığım sonuca bir göz atalım, siz de yorumlayın.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki bu yazımın amacı “O iyidir bu kötüdür” demek değil. Amaç, Türkiye’mizin yavaş yavaş 3 bölgeden oluşma yolunda emin adımlarla ilerlemekte olduğunu göstermek.
Kıyı kesimleri, İç Anadolu ve Güneydoğu.
Bu ahkamı seçim sonuçları haritasına bakarak kesmiyorum. Aksine ben seçimi kazananlardan değil, yükselişte olanlardan bahsedeceğim.
AKP Türkiye’nin her bölgesinde genelde iki, en kötü ilk üç sırada olabilen tek parti. Bu gücünü koruyabilmek hatta artırabilmek adına Güneydoğu’da “Etnisite”, Batı’da “Modernite” İç Anadolu’da “Milliyetçi - Muhafazakarlık” üzerinden oy almaya çalışıyor.
2007 seçimlerinde tek konu olan “Cumhurbaşkanlığı seçimi” ve “Rejim kavgası” üzerinden farklı sorunları çözmeyi değil de halkı belirli bir konu üzerinde tartıştırmayı seçen AKP, bu sayede çoğu sorunu unutturarak seçimi çok yüksek bir oyla kazandı.
Fakat bu yıl böyle olamadı. Ekonomik krizle, yaratılan Kürt sorununun daha da ilerlemesiyle ve toplumun tüm kesimlerinin baskı altına alınması ile karşı karşıya kalan halk, seçim öncesi yaratılan Ergenekon iddianamesi sayesinde gündemi tek konu üzerinde tutarak oyların iki kutba ayırma çabalarına izin vermedi. Erdoğan’ın seçim konuşmalarına bakarsak, kimine göre ikinci, bana göre ek iddianameyi gündeme oturtmak için ortam yaratma çabasını görürüz.
Fakat olmadı. Yerel seçim çalışmaları genel seçim çalışması gibi geçti fakat oylar genel seçim gibi değil, yerel seçim gibi dağıldı.
Araştırma şirketim olsa bu üç bölgeye tek soru sorardım. AKP’ye neden oy vermediniz?
Sahil şeridindeki oy değişimlerinin asıl nedeni, halkın baskı altında tutulması ve yurttaşlarımızın özgür hayat tarzlarının tehlikeye girmiş olması. Rakibini kendi silahıyla vurmayı deneyen AKP adaylarının sahil boyunca işlediği “Modernden daha modern” görünümü, toplum üzerindeki baskılar yüzünden iflas etti.
Güneydoğu için değil ama Kürt kökenli yurttaşlarımız için (doğru-yanlış) kimsenin cesaret edemeyeceği açılımlar yaptı. Kimlik üzerinden siyaset yaparak yine bir “Etnisite Partisi” olan DTP ile mücadele etmeyi denedi. Rakibini kendi silahıyla vurmayı deneyen AKP adaylarının bu çabası da tutmadı, “TRT ŞEŞ” kurulduğuyla kaldı. “Tek Bayrak Tek Millet” sözü AKP’nin istediği gibi algılanmadı. Beyaz eşyalar da işe yaramayınca, Batı varoşlarına hakim olmakla övünen AKP, Doğu varoşlarında eridi gitti. Kürt’ten çok Kürtçü politikalar sınıfta kaldı.
İç Anadolu ise her ne kadar AKP kontrolünde gözükse de, özellikle Ankara’nın doğusunda ve güneyinde kalan illerdeki MHP yükselişi, hatta merkez sol oyların bile MHP’ye kayması bize bir şeyi anlatıyor. AKP’nin Kürtçü politikalar ile Milliyetçi söylemler arasında sıkışarak bölgesel farklılıklar göstermesi yüzünden halk, Etnik temelli Türk Milliyetçiliğine yönelmeye başlayabilir.
Bu noktada Bahçeli’nin partisini yönlendirmekte gösterdiği başarıyı bir daha göstermelidir. Yükselişine devam ederek yakında alacağı ya da AKP ile başa baş duruma geleceği İç Anadolu illerinde öne geçmek adına, daha sert ve ayrımcı söylemlerde bulunmamalıdır.
Bu seçim sonuçları herkesi cesaretlendirmiştir. Türkiye 3 farklı alana bölünmeye doğru gitmektedir. Bu seçim sonrasında alınan cesaretle bölge siyaseti yapan partiler ayrıştırma ve kışkırtma ile başarılı olamazlar. Seçmenlerini radikalleştirmez ve kendisine oy vermeyenlerin sempatisini kazanmayı başarırlarsa oylarını artırabilirler. Aksi takdirde, şu anki ivmeyle oyları %32-33’lere gerileyecek olan AKP, sonraki seçimde yine %43’lere çıkacaktır.
Bu seçimler itibariyle tabi ki ülkenin yönetimi 2 yıl daha AKP’nin elindedir ama MHP başta olmak üzere CHP ve (eğer iyi niyetliyse) DTP, mevcut iktidarı tamamen bitirmek için politikalarını sertleştirme yoluyla değil, bölgelerindeki seçmenleri yakınlaştırmaya çalışarak ülke yönetimine ortak olmalıdırlar.
Çünkü 30 Mart itibarıyla tek partili yönetim, bir süreliğine de olsa uyum aramaya mecbur kalacaktır. Yeni bir rüzgar yaratıp yeni politikalar ve Ergenekon komedyası dışında gündem konuları belirleyene dek AKP, ikinci parti muamelesi görecektir. Bu, AKP’yi yıkmak için değil, diğer partilerin AKP seçmenine kendilerini sevdirmeleri adına bir fırsat olarak kullanılmalıdır.
Aksi halde “bu yol yol değil”. Ta ki Türkiye’de AKP’den başka güçlü bir merkez partisi kuruluncaya dek.