Tanrının Sünnet Konvoyu
Bir ara, sünnet ile ilgili birkaç kelime sarf etmiştim. “Ne zaman değişiriz?” sorusu meşgul ediyordu beni. İşte o soruyu sorduğum zamanlarda sünnet ile ilgili o kelimeleri sarf etmiştim.Ne zaman değişiriz? Kız çocuklarına da sünnet törenleri yapıldığı zaman… Çünkü kadın, o sünneti ve töreni yapılmayan kız büyüyüp kadın olduğunda, bir şey daha oluyor: erkeğin derin devleti. Evet; kadın, erkeğin derin devletidir. Bazen sadece devletidir, fakat çoğu zaman derin devletidir. Hatta, şu yaşadığımız yıllarda, belki her zaman, sürekli bağdaştırıldığı üzere çetesidir kadın erkeğin, mafyasıdır.
Kişisel girişimlerin de çok önemli olduğunu, ki bunların kitleselleştirilmesi adına, aykırı gibi duran sözlerin sürekli söylendikçe dimağlara eklemlenebileceğine inanıyorum –ki etkilerini de ölçebiliyorum…- mikro gözlemlerim varsa bunları küçümsemiyorum. Atomlar her zaman önemli olmuştur.
Ben mi yanılıyorum?.. Sünnet törenleri eskiden bu kadar şatafatlı mı olurdu? Veya ben cahilim… olabilir bu. Sünnet töreni denildiğinde akla gelen şey, oldu da bitti kadar kısa bir tören, sünnetçi, sonrasında etek giymek… ben bunları hatırlıyorum. Sonra, konvoy filan. Hatta burada bir de traktörden bozma lokomotife benzetilmiş bir araç bile gördüm. Bir-iki römork da bu lokomotifin ardına eklenmiş, vagonlara benzetilmiş.
Tören denilen şey her nasıl olursa olsun, erkek çocuğa ilk verdiğimiz mesaj şu :amcalar bile çükünü yesin… şaka tabii bu. Örneğin sünnet konvoyu gezerken şehir içinde herkes bunu görüyor..da sünneti olan çocuğun psikolojisine nasıl bir temel atıyoruz? Veya, bunu gören yaşıt ve büyük yaşta çocuklar ve kız çocuklarına ve diğer insanlara, verdiğimiz mesaj ne aslında?.. İlk öğe çok önemli: sünnet olan çocuk. Çocuk, tabii ki bilmektedir; herkes onun çükü için toplanmıştır; bu, bir yandan ileriki yıllarda biraz daha fevrilik psikolojisinin temelini atar. Sanki, toplum gizliden gizliye onun çükünün serbestisini gösterir damgalı-mühürlü bir kağıt vermiştir. İlerleyen yıllarda ise bu fevriliği alenen değil de –yani göstermek konusunda- biraz daha usturuplu üstünlük hissetmesi hala devam eder. Çünkü konvoydaki ve konvoya bakan tüm halk onun çükünü kutsamıştır.
Olayın karikatürize edilebilecek bir yönü de var; daha doğrusu olayın hepsi karikatür aslında. O, kutsal olduğuna göre aynı zamanda bir pederdir ve mabedi de vardır, kilisesi vardır. Çocuk yaşta, pek çok figür, olay, olay figürleri, birbirilerinden farklı gibi de dursalar da bir biri ile bağ kurar veya örtüşür. Kutsanan şey, şimdi kutsalmış gibi görünen veya olan şeylerle örtüştürülür veya bağlanır; hem de kopmaz bir biçimde. Kutsanan çük, yönetendir. Dolayısıyla tanrı da erkektir. Kaçınızın aklında tanrının bir erkek olmadığı vardı şimdiye kadar? Bu, çoğumuza, hakaret gibi geliyor, değil mi? “Ne demek istiyorsun sen?! O bir er… erk...er..k...” Kafamız allak bullak oluyor, değil mi? Herkes bir desin bakalım: "Tanrım!' Sen erkek değilsin!" diye. Ne hissediyorsunuz?..
Konuyu döndürüp dolandırıp, çok farklı sosyal sahalarda farklı sonuçlar gözlemleyebiliriz. Örneğin konuyu, kadına şiddet konusuna bile getirebiliriz. Tabii, şiddet, faklı yönleri olan bir konu. Mesela bir de erkeğin erkeğe şiddeti de var. Kadının çocuğa şiddeti de var. Çocuğun çocuğa şiddeti var. Kadının kadına şiddeti var. Fakat konumuzun yazıdaki başlangıcı ve ömür içerisindeki başlangıcı itibarıyla baktığımızda pek çok şiddet türünü “sünnete” bağlayabiliriz. Çükü kutsanan çocuk erkek olduğunda, karısına şiddet uyguladığında, bunu erkek çocuğu da kız çocuğu da gördüğünde… erkek çocuğu boş verin de, kız çocuğun dayak yemeyi bir kader olarak görmeyeceğini nereden bilebiliriz? Fiziksel olmasa bile zihinsel mazoşistliği seçip seçmeyeceğini de nereden bilebiliriz? Ve, tanrısını erkek bilen kadın… kendini kendi cinsinden olan tanrıdan zanneden erkekten daha mı tehlikelidir?
Korkudur, derin devleti derin yapan. Kişisel çıkarlar da işin içine girince mafyalar oluşur. Ben herhangi bir ülkeden bahsetmiyorum. Tanrısının erkek olduğu, çük kutsama ayinleri ile kendine belletilen kadın elbette derin devletini kurar. Bu yüzdendir ki “kadınların anlaşılmadığı-anlaşılamadığı ” üzerine tonlarca kitap yazılır. Hatta bu kitapların en ilginci, içerisinde boş sayfaların olduğu bir kitap... hatırlıyorum. Baskısı kısa sürede tükenmişti. Erkeklerin de anlaşılamadığı-anlaşılmadığı üzerine kaç tane kitap vardır?
Kısacası: kızlar da alınsın askere fakat önce sünnet olsunlar. Törenleri de mutlaka yapalım. Sünnet törenlerini. Şehir de konvoylar dolaşsın. Böylece, hem sövdüğümüz hem yücelttiğimiz şu nesne, o işte, erkek tapınağı olmaktan çıksın.