Tanrım Sana Ne Kadar Çok Şükretsem Az Diyorum
Sebebi de;
Çok şükür, Tanrım,
El, kol, bacak,
Saç, kaş, baş.
İyi kötü, bana yetecek kadar,
Alta çarık,
Üstte kılık,
Başa yetecek akıl da verdin.
Tanrım
Ben daha ne isterim.
Kadir kıymet bilen, bir insan için,
Bunlardan daha büyük verilmiş,
Bir nimetler mi? olur.
Sana ne kadar, şükretsem az.
Yalnız, Tanrım;
Ben,
Hep aklımı sorguluyorum.
Ben, diyorum
Akıllı mıyım?
Yoksa diyorum
Deli miyim?
Onun da bilmiyorum.
Elbette merak edip öğrenmekte
Benim hakkım diyorum.
O yüzden,
Bende hep kendime soruyorum.
Bende akıl,
Var mı?
Yok mu?
Varsa,
Az mı?
Çok mu?
Onu da bilmek,
Hakkım diyorum.
Olsa da
Öğrenmek imkânsız,
Çünkü
Onun, ne testi, ne de ölçüsü var.
Olsa da
Ölçülemeyecek büyüklükte bir varlığı var.
Her ne kadar,
Ölçülüp varlığı tespit edilememiş olsa da
Fazla olduğunu da,
Hiç sanmıyorum.
Şayet olsaydı
Fazla.
Karımın dediği gibi,
Ben de bu güne kadar
Bir baltaya,
Sap olurdum.
Bırakın baltayı,
Keseri, nacağı
Ben hala bir bıçağa
Sap olamadım.
Ama
Doğru dürüst, bir adam;
Olup, olmadığım
Sorulacak olursa.
Şimdiye kadar,
Gururla söylüyorum.
Anam;
Dokuz çocuk doğurmuş.
Ama
Hiç mi, hiç
Eşek doğurmamış.
Şimdiye kadar,
Karımdan başka,
Bana,
Deli diyen de olmadı.
Karımın dediği,
Deliliklerimi saymazsak.
O halde,
Ben;
Asla, deli de değilim.
Ne olduğumu,
Çok merak eden varsa,
Onu da bir an önce söyleyeyim ki,
Sizleri meraktan çatlatmayayım.
Çünkü aşırı merak, insanın başını
Belaya sokar.
O halde, ben;
Önce kendini,
Sonra herkesi seven,
Her şarta,
Kendi halinden memnun,
Çok mutlu birisiyim.
Çünkü
Ne deliyim,
Ne de veliyim.
Allah korusun, iyi ki ikisi de değilim.
Ya!
Bir de,
Olsaydım veli,
Ya da
Deli.
Vay başıma, geleceklere derdim.
Belki de, şimdiye kadar,
Çoktan taşlanıp öldürülecektim.
Tanrım!
Bana böyle bir hayatı, çok görüp
Vermeyip bağışladın için,
Şimdi sana
Ne kadar çok şükretsem az.
Tanrım,
Sen her kulu, şahsına münhasır,
Zatı sıfatlarıyla yaratıp
Var etmişsin.
Amenna
Boynumuz kıldan ince,
Her nedense, bunlardan sana sual olmaz.
Ama Tanrım,
Ne olur
Bağışla beni,
Beni meraklı yaratıp var eden sensin.
Onun için bende sana,
Haddim olmayarak kul merakıyla soruyorum.
Çünkü ben de bir insanım.
Haksızlık ettiğini, asla söyleyemem.
Aceleci ve çok sabırsız, bir kulum.
Bunların doğru olan cevaplarını
Öğrenmek için de
Mahşeri bekleyemem.
Beklersem şayet,
İşte o zaman da
Ben çatlar ölürüm.
O nedenle önce kendime,
Sonra da diğer bazı kullarına bakınca,
Ben kendimde birçok eksik hata görüyorum.
Neden bende olmayan,
Birçok fazlalıklar onlarda var da
Ben de yok.
Bunları tek tek saymaya kalsam,
Bana lütfedip verdiğin akıl yetmez.
Hem de utanıp arlanır,
Tenezzül etmez.
Tanrım,
Her nedense bunların,
Kimi çok akıllı,
Kimi akılsız,
Kimi arsız,
Kimi ırzsız,
Kimi olmuş hırsız,
Kimi de olmuş,
Utanmaz, soysuz.
Ne yazık ki;
Sonradan kazanılmış,
Bu üstünlük sağlayıcı meziyetler,
Ahsen-i takvim üzere noksansız yaratılmış olan kulu,
Bilinmeli ki; zamanla sinsice alçaltıp, soysuzlaştırır.
O nedenle de;
İçimizden bazılarına verilmiş olan
Bu üstünlük sağlayıcı,
Özel kabiliyetlere dayalı,
Benlikte oluşup gelişmiş olan bu yetenekler,
Bu meziyetler,
İyi ki de, bana verilip,
Benim
Benliğimde oluşturulmamış.
Dolayısıyla;
Bunlar benim benliğimde oluşturulup
Taşımadığım için de
Çok sevinçli ve mutluyum.
Tanrım!
İyi ki de,
Benim benliğimde bunlar yok.
Bunlardan beni esirgeyip,
Koruyup vermediğin için de,
Sana ne kadar,
Şükretsem az, diyorum.
Tanrım;
Bağışla beni!
Merakımı yenemiyorum.
Onun için,
Çocuklar gibi durmadan çok soru soruyorum.
Birde;
Yarattığın kulların,
Kimi doğmuş erkek,
Kimi olmuş kadın.
Kimi iki arada, bir tepede kalmış kararsız,
Kiminin de yediği, naneler ortada.
Kimi de, ne oldum delisi olup,
Olmuş bir sarhoş,
Yaptıklarından habersiz.
Tanrım;
Nedir bu hal!
Anlayamıyorum.
Benden daha vasıflı,
Daha üstün özellikte yarattığın,
Bu her şeyi sonradan görme kullarına,
Bendeniz, şahsen
Ne özeniyorum,
Ne onları ayıplıyorum,
Ne de onları kıskanıp, kendime kapris yapıyorum.
Sadece onlara acıyıp, zavallılar diyorum.
O nedenle de;
Yüce Allah’ım
Onca, cömertliğine rağmen,
Bazı kullarına cazip gelen,
Bu son günlerde de moda özelliği taşıyan,
Bu üstünlük sağlayıcı,
Kötü özelliklerdeki karakter ve meziyetleri,
Benim gibi, aciz yeteneksiz bir kula,
Çok görüp, vermeyip, esirgeyip koruduğun için de,
Sana ne kadar, çok şükretsem az diyorum
Ve
Verdiklerinin hepsini öpüp, başıma taç ediyorum.
Tanrım;
Sen hayrı şerrin,
Şerri de hayrın içine saklamışsın.
Ben de bunları birbirinden ayırıp
Doğru dürüst yaşayacak
Akıl yok.
Onun da fazlasını,
Doktor almış.
Onun için
Hiç sıkıntım bitmiyor.
Bu gün dertlerim
Aklıma düştü.
Çenem açıldı,
Söyleyeceklerim hiç bitmiyor.
Birkaç şey daha söylemek istiyorum.
Bu güne kadar,
Bir ilaha tapar gibi,
Beni;
Karşılıksız sevecek,
Anamı saymazsam,
Senden başka!
Ne karım, ne de çocuklarım.
Hiç mi? Hiç,
Dostum olmadı.
Senin gibi, bir dostun yanında da,
Gelip, geçici, sahte dostlara da,
Hiç mi, hiç ihtiyaç duymadım.
Zaten, yaşayıp var olduğumuz,
Bu ikiyüzlü, yalan dünyada da
Benim de, Senden başka,
Arkasına düşüp gideceğim.
Onu en az senin kadar sevip,
Onun için, günah işleyeceğim,
Ne eşim,
Ne dostum,
Ne de bir sevdiğim, oldu.
Ama bunların hiçbiri,
Beni,
Gülün kokusuna,
Yediğim üzümlerin tadına,
Varacak kadar, bile üzmedi.
Onun için de, yaşadığımız şu dünyada,
Ne seveceğim birisi,
Ne de, beni seven birisi olmadı diye de
Şimdiye kadar, hiçbir üzüntü duymadım.
İnşallah bundan sonra da duymam.
İhtiyaç duyacağım,
Böyle dostlarım,
İyi ki de yok,
İyi ki de olmamış.
Olmadığı için de,
Tanrım!
Sana ne kadar çok şükretsem az diyorum..
YA BİRDE OLSAYDI !
İşte o zaman, çok üzülürdüm.
Belki de, sürünür, kahrımdan ölürdüm.
Ya da onlar için, burnum pislikten çıkmaz,
Başım beladan kurtulmazdı.
Tanrım;
Beni bu güne kadar,
Böyle, kirli eş, dost, ahbaptan,
Koruyup, kollayıp sakladığın için,
Sana, kıyamete kadar,
Yarattıklarının ve yaratacaklarının sayısı kadar,
Şükürler olsun!
Diyorum…
Aynı zamanda da
Ne kadar çok şükretsem
Yine de;
Çok Az diyorum...
Tanrım;
Yine de
Çok az, diyorum…
28.12.2011
Cahit KARAÇ
Şair, Düşünür ve Yazar
YA BİR DE OLSAYDI !
İşte o zaman, çok üzülürdüm.
Belki de, sürünür, kahrımdan ölürdüm.
Ya da zavallılara merhamet eder acırdım.
Belki de onlara yaranmak için yalakalık eder,
Sonra dalar için, burnum boktan çıkmaz,
Başım beladan kurtulmazdı.
Tanrım;
Beni bu güne kadar,
Böyle, kirli eş, dost, ahbaptan,
Koruyup, kollayıp sakladığın için,
Sana, kıyamete kadar,
Yarattıklarının ve yaratacaklarının sayısı kadar,
Şükürler olsun!
Diyorum…
Aynı zamanda da
Ne kadar çok şükretsem
Yine de;
Çok Az diyorum...
Tanrım;
Çok az…
28.12.2011
Cahit KARAÇ
Şair, Düşünür ve Yazar