Takıldığım Bazı Durumlar!..
Bandırma’da, sessiz sedasız da olsa ekmeğe zam yapıldı ve şu an 450 gram bir ekmek 1 YTL’den satılıyor...
Ki, Bandırma ve çevresi, buğday ambarı olarak biliniyor. Ama yine de Türkiye’nin en pahalı ekmeğini tüketiyoruz.
İşin acı tarafı ise başta halkımız olmak üzere, siyasi ve sivil toplum örgütlerinin böylesine aşırı bir zam oranına sessiz kalması...
Fırıncılar, herhalde en tatlı kârlı günlerinin keyfini çıkarıyorlardır. Öyle ya, yıllardır “zarar ediyoruz” feryatları atarken, bir yandan da Bandırma’da fırın üstüne fırınlar açılıyordu!..
Ne tezat değil mi?
Ancak, fırıncıların böylesine aşırı kâr hırsına karşı çıkan fırıncılar da var Bandırma’da Allah’tan.
Kim mi? Her zaman ekmeği vatandaşa normal fiyatından yüzde 25 ucuza satmaya büyük bir özen gösteren Balcı Unlu Mamuller fırını.
Sahibini 10 yıldır tanıyorum. Kelimenin tam anlamı ile nevi şahsına münhasır bir adam.
Durgut Balcı’dan bahsediyorum... Yılların fırıncısı. O da diğer fırınlar gibi sıkıntı çekiyor. Ama gönlü de, vicdanı da zaten geçim sıkıntısı çeken bu halka, pahalı ekmek yedirmeye el vermiyor.
Belki aşırı kârdan feragat ediyor, belki farklı düşünceler içerisinde hareket ediyor, ama amacının en kaliteli ekmeği, en ucuz şekilde yedirmek olduğunu da gizlemiyor.
Onun fırınında ekmek 75 kuruş. Diğerlerinden yine yüzde 25 ucuz.
Oysa o da aynı unculardan alıyor, milyarlarca liralık yatırımla getirttiği son model cihazlarda ekmeğinin hamurunu karıyor, en iyi ustaları çalıştırıyor. Ve, yıllardır bu felsefe ile yine de ayakta duruyor.
Arkadaşlarımız kendisi ile haber amaçlı bir söyleşi yapıyor. “Neden ekmeği ucuza satıyorsunuz?” diye. Cevap ise “Neden pahalı satayım ki?” oluyor.
Gerçekten ilginç bir cevap. Bu kez arkadaşlarımız gazetecilik merakı ile “Acaba ekmeğin gramajında bir eksiklik olabilir mi?” diye düşünüyor ve tezgahta yer alan birkaç ekmeği işaret ederek tartmalarını istiyor.
Evet. Gerçekten ekmeğin gramajı farklı çıkıyor Balcı Unlu Mamuller’de...
Ama tersine farklı çıkıyor. 450 gram olması gereken ekmeklerin kimi 460 gram, kimi 465 gram, kimi de 470 gram!..
Bir de gramajını fazla tutuyor. Bu bile toplamda yüzde 30’lara varan bir indirimi gösteriyor.
Bu kez, insan düşünmeden edemiyor!.. Balcı da ekmek satışından kâr sağlıyor, diğer fırınlar da...
Ama biri normalinden kâr elde etmeyi kendine görev edinirken, diğerleri bu milletin sırtından, sofrasının en önemli gıda maddesinden, aşırı kâr elde ederek, kazançlarını katlaması düşünüyor...
Yazık ki, ne büyük yazık.
Gelen vuruyor bu millete, giden vuruyor.
Eee, denetim olmayınca da, onlar da vurabildikleri kadar vurmayı akıllılık sayıyor.
Helal olsun be... Ya da... Neyse...
.......................................
SU KULLANIMINA DİKKAT ETMİYORUZ...
Hepimiz biliyoruz ki, geçtiğimiz yıl, Türkiye çok büyük bir kuraklık yaşadı.
Ne doğru dürüst bir yağmur yağdı, ne de çiselti.
Başta üretici olmak üzere, çok kişi bu kuraklığın neticesinde çok büyük zararlara uğradı.
Özellikle üreticiler. Aldıkları kredileri ödeyemedikleri gibi, bir de üstüne daha da katmerlenecek borçlar yapmak zorunda kaldılar.
Allah, bu yıl yüzümüze güldü de, kış aylarında biraz kar, biraz da yağmurla barajlarımız istenilen seviyede olmasa bile, biraz doluluk oranına ulaştı.
Ancak, bu yıl da kuraklık yine kapımızda. Şu günlerde haziran ayında olmamıza rağmen çöl sıcakları ile boğuşuyoruz. Aşırı sıcaklar, aşırı su buharlaşmasına da neden oluyor. Bu da barajlardaki su seviyesinin, kullanımın dışında aşırı derecede kayba da yol açıyor.
Önümüzde temmuz ve ağustos gibi yine aşırı sıcak geçeceği tahmin edilen aylar bulunuyor. Bu durumda yapılması gereken ne? Tabii ki, azami oranda su tasarrufunda bulunmak.
Peki yapabiliyor muyuz? Ne mümkün...
Sabahları işe giderken dikkat ediyorum da, esnafın büyük çoğunluğu, dükkanlarındaki musluklara taktıkları hortumlarla, dükkanlarının önünü şakır şakır suluyor...
Kimisi de yine bol su ile arabasını yıkıyor.
Yahu, hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi içiniz sızlamıyor? Böylesine aşırı su tüketimine, baraj mı dayanır, göl mü dayanır?
Bana göre, bu konuda belediye sıkı bir denetim yapmalı. Kullanılan bu su hepimize ait. “Parasını veriyorum, istediğim gibi kullanırım” deme lüksüne hiç kimse sahip değildir.
Her Türk’üm diyen, her Müslümanım diyen, böylesine bir israfı yapamaz. Bu nedenle de, belediye görevlendireceği ekiplerle, sabah erken saatlerde Bandırma esnafının yoğunlukta olduğu cadde ve sokaklarda denetim yaparak, böylesine israfta bulunanları, ilk önce uyarmalı, uymayanları da mutlaka cezalandırmalı.
Yarın bir gün, hep beraber susuz kalıp, kuraklığın pençesinde kıvranmamak için.
Öyle ya biz alışmışız, illa ki birisinin bizi uyarması, hatta cezalandırması gerekir ki, ancak alışkanlıklarımızdan vazgeçelim.
Ziya Paşa boş yere söylememiş; “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir...”
Burada kötek yerine ceza makbuzunun kullanılacağı da şüphesizdir.
Ancak böyle bir ceza bizi akıllandıracak, böylesine bir ceza bizi daha az su kullanmaya ve tasarruf etmeye yönlendirecektir.
Yoksa, damlalıkla su kullanacağız çok yakında!..
MURO DİYE BİRİNİ ÇIKARTTILAR PİYASAYA!..
Eminim sizlerin de dikkatini çekmiştir, son zamanlarda Muro tiplemesinde biri, bütün televizyon kanallarına çıkıp boy gösteriyor.
Aslında bir oyuncu. Şu sıralar Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde, görüntüye göre PKK’nın üst düzey bir yöneticisini canlandırıyor.
Amma, adama öylesine bir rol biçmişler ki, teröristi bile sevimli, sempatik, sevecen bir hale getirmişler.
Burada sözüm tabii ki, Muro karakterini canlandıran oyuncuya değil. O kendisine biçilen rolü, en iyi şekilde canlandırıyor. Yeteneğini tebrik etmek gerekir.
Benim asıl takıldığım, acaba Muro karakteri altında topluma farklı mesajlar mı vermek?
Hele bir de şu sıralarda Apo’ya özgürlük sloganlarının çığ gibi büyüdüğü bir ortamda, PKK terör örgütünü toplum nazarında, Muro karakteri ile daha sempatik bir konuma getirip, ileriki günlerde ya da aylarda illegaliyetten, legaliyete geçirmek mi düşünülüyor?
Öyle ya burası Türkiye ve burada hiçbir şeye şaşırmamak gerekir. Direkt söylenecek bir takım sözler öncesi, bu ve benzeri propagandaya yönelik bir takım görsel durumlarla halk önce hazırlanıyor, ardından da bomba patlatılıyor!..
Klasik bir değişim tablosu sergileniyor adeta.
Umarım yanılıyorumdur. Umarım ben yanlış düşünüyorumdur. Yoksa, bugüne kadar bu vatanın bir karış toprağı için canını veren, kanını döken aslanlarımızın kemiklerini hep birlikte sızlatırız ki, böylesine bir vebalin altından hiç kimse kalkamaz.
Haa, tabii bir de dizi yöneticileri eğer farklı bir beklenti ile farklı bir menfaat uğruna böylesine bir senaryo yazmıyorlarsa, bu Muro karakterini çok daha fazla sevimli kılmadan, bir an önce ortadan kaldırmalıdırlar. Hem de geç kalmadan...