Taharet Musluğuna Dahi Aşık Eden Gurbet!
( YAZARDAN TAVSİYE: BU YAZIDA ANLATILMAK İSTENEN ŞEY EN İYİ ''KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET'' PARÇASI EŞLİĞİNDE ANLAŞILABİLİR...
YAŞANACAK ANİ DUYGU PATLAMALARINDAN ŞAHSIM SORUMLU DEĞİLDİR! )
Şimdi NAZIM'ı daha iyi anlıyorum...
Vatanına olan o bitmeyen hasreti! Bunun yanında yaşadığı esareti...
Zordur gurbette yaşayıp ta, ülkesini bir daha hiç görememek...
Bunu toprağını sevmeyen kalpten yoksunlar anlayamaz...
Bakmayın bizim gibi duygu yüklü adamlara da,
Biz de sırf toprak sevdiğimizden yazmayız böyle acıklı yazılar...
Bu yazıyı yazmak için o toprağın üstündeki detayı da bilmek gerekir...
Taharet Musluğu cabası olan Alafranga tuvaletleri bilmeyen birisi...
Nasıl olurda toprağını özleyebilir?
Boğaz meltemleri eşliğinde mis gibi içi hamsi dolu ekmeği midesine indirmeyen...
Yapılan geyik muhabbetleri eşliğinde, iki lafın belini kırmaya yarayan kabak çekirdeğinin tadını bilmeyen...
Akşam saatlerinde oturduğu apartmana girer girmez, evlerden gelen yemek kokularından tiksinen...
Otobüslerde, yanında oturan yaşlı amcanın hayat hikayesini anlatmaya başladığında sıkılıp, dinlemeyen...
Gecenin bir yarısında , karnı kazındığı için, mahallesindeki Mardin'li seyyar satıcı kardeşinin midye tezgahından, 10-15 tane midye alıp, sırf yardım olsun diye 30 midye parası vermeyen...
İnce belli bardakta Çaykur Rize çayına burun kıvıran,
İstanbul'umun mis gibi bir bahar akşamında, dostlarıyla rakı balık masasında çakır keyif bir vaziyette muhabbetin dibine vurmayan, gülme krizlerine girmeyen, boğazı seyrederken,
eski aşklarını düşünmeyen...
Fırından yeni alınmış çıtır, çıtır ekmeğin kabuğuna abanmayı ayıp sayan,
Her an psikopatça değişebilme özelliği olan mevsim anormalleri sıcaklıklara ya da soğukluklara tepki vermeyen,
Kapısına kadar gelen sütçüden , mis gibi keçi sütü almasını bilmeyen,
Sokaklarında avare avare dolaşan kediyi, köpeği özlemeyen,
Yağmur yağdıktan sonraki betonla karışık toprak kokusunu koklamaktan aciz kalan,
Çorba parası isteyen polis amcaya dil dökmeyen,
Nazlı yerli kızların cilvelerinden şikayetçi olan,
Birisi aksırdığında hemen ardından ''Çok yaşa!'' tümcesini yapıştırmayı alışkanlık haline getirmeyen,
Dalgalanan AY YILDIZINI, semalarda göremeyince içi burkulmayan,
NE ANLAR TOPRAK ÖZLEMİNDEN!
NE ANLAR VATAN SEVGİSİNDEN!
NE ANLAR HAYATTAN!
NE ANLAR NAZIM'DAN!
Hayatımın tümünü bu keşmekeşi anlamak için sarf ettiğim için Allah'ıma her gün şükrediyorum...
Ya siz?
Ya siz? deyip bitirmişsiniz.
Aralık 9th, 2010 at 09:01Ben...
Dinin bir nehyi olan "rakı"yı ayrı tutarsak, tamamiyle özünden uzaklaşmamış biri, o satırlarda yazdığınız gibi olmalı diye düşünüyorum.
Bu yazı, bu ülkede yaşayan insanlara bir ortak payda imkanı sunuyor.
bazen talihsizlikler olsa da;
biz sayın yazardan,hepimizin duygularına tercüman olan bu tarz yazıları bekliyoruz.
Vatan evlatlığına, kardeşliğe hizmettir.