Süveydâ’ya Mektup (VIII)
Seni bulamadan geçen her günün akşamında, yokluğuna dair feveran eden duygularım hicrândan esen o haşin hüzün rüzgârlarının etkisiyle galeyana geliyor. Bugüne kadar, aşk yolunda nice badireler atlaşmış olan ben, ekseriyetle akşamları seni bulamamanın hüznüyle bir yeis içine düşüyorum. Hasret kokan akşamlar gönlüme ızdırap veriyor.
Artık musikinin acılarımı dindirmediğini, afyon gibi dimağımı uyuşturan özelliğini kaybettiğini hissediyorum. Gazeller, kasideler ve şiirler seni unutturmuyor bana. Neye baksam, neyle uğraşsam aklımda sen varsın çünkü. Senin, benim ruh eşim olduğuna dair kanaatim güçlendi ve sana ait çelişkilerimin yerini tam bir teslimiyet aldı.
Sevgili, sana dair kurduğum ve şimdilik hayal olan bu soyut alemin içinde kaybolmaktan korkuyorum. Ya seni hiç bulamazsam ve ikimiz için kurduğum bu harici alemin içinde hapsolup; “cünûna uğrarsam” diye evhamlara kapılıyorum. Bazen de, “ne fark eder?” diyorum. Aşkınla hemhal olduğumdan beri, “ Mecnun’dan ne farkım kaldı ki?” diye kendi kendime söyleniyorum.
Çok bunaldığım zamanlar, kendimi evimden dışarı, bir anlamda sırdaşım olmaya başlayan sokaklara atıyorum. Bazen, karanlıktan korkan çocuklar gibi, zulmetin içinden çıkan yaratıklar ve ucubeler görüyorum. Senin gül yüzün aklıma gelince rahatlıyor ve sükutu besteleyen sokaklarda nara atmaktan vazgeçiyorum.
Çilekeş bir serseri gibi, mütemadiyen yürüyorum, yürüyorum. Sükûtun hüzün telkin edişiyle aşkını sorguluyorum. Ufuklar görünmüyor, artık uykularımda bile sana dair kaçışlar yaşıyorum. Sosyal hayat ile harici âlem arasındaki muvazeneyi kurmakta zorlanıyor ve hayal aleminden gerçek dünyaya dönmek istiyorum; çünkü elemin sükûtla izdvacı artık bana ızdırap veriyor.
Geçen gün, bir mezarlığın yanından geçerken, lahza lahza yaklaştığım sona daha önce duçar olmuş insanları düşündüm. “ Ölmek kaderde var” ama, yaşarken her gün ölmek değil mi benimkisi? Sana doğru yol alırken, geç kalmaktan ve pişmanlıklarımın beni sana karşı lakayt bırakmasından korkuyorum. Ey sevgili, fırtınaları bitmeyen deryânda yolumu şaşırmama izin verme.
Mehmet Nuri PARMAKSIZ