Süt Üreticilerinin Sıkıntısı
Seçimler geçti. AKP’nin galibiyeti belirlendi. Ve herkes, hukuki prosedürlerin bitmesini; kesin sonuçların ilanını, yemin törenini, yeni Hükümetin kurulmasını, TBMM’nin açılmasını, Güven oyu müzakerelerini, vs. vs. bekliyor. Ancak, hayat devam ediyor.,ihtiyaç ve sıkıntılar, prosedür dinlemiyor. Ekonomik ve sosyal hayata her gün müdahalelerin yapılması gerekiyor. -Tarım ve hayvancılık sektörü, ülkemizin en önemli ve en ağırlıklı kesimini teşkil etmektedir. Her açıdan büyük önem arz etmektedir. Ve ne yazık ki, çok ciddi problemler yaşanmaktadır. -İzmir, (bilmeyenlere göre) sanayi ve hizmete sektörlerinin ağır bastığı bir İl’dir. Halbuki, tarım ve hayvancılık, çok daha ağırlıklıdır. Şehrimiz, Türk tarımında, en ön sırada yer almakta; gerek katma değer; gerekse ürün çeşitliliği açısından, lider durumda bulunmaktadır. Tarım ürünleri ihracatında da ilk sıradadır. -Son yıllarda hayvancılık tarımın önüne geçmiştir. Özellikle, Tire/Ödemiş/Kiraz/Beydağ/Torbalı/Bayındır/Bergama/Kınık ve Kemalpaşa gibi ilçelerin bir numaralı geçim kaynağı olmuştur. (1994’te İzmir Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği kurulduğunda, üye sayısı 60 idi, bugün 8000’i aşmıştır.) -Yapılan ciddi hatalar ve özellikle Güneydoğu’ya ağırlık veren artım politikalar sebebiyle, süt üreticileri, tam bir mali çıkmaza girmişlerdir. (Şimdi faizsiz kredi veriliyor. Hayvancılık teşvik ediliyor
Günü gelince, hiçbiri aldığı krediyi geri ödemeyecektir. Bu arada, söz konusu kredilerin hevesi ile kontrolsüz ve hesapsız şekilde hayvan ithalatı yapılmaktadır. Bu da, kaba yem açığını daha fazla arttırmaktadır. Ayrıca, fiyatların iyileşmesi sebebiyle, yem eken çiftçilerin pamuğa dönmesi de, sıkıntıyı arttırmaktadır.) Özellikle, yeni seçilen millet vekillerimizin bu konulara sahip çıkması, takipçi olması, zaruret arz etmektedir.
Vaat günü geçmiş, icraat dönemi gelmiştir. (Görülecektir ki,4 yıl çok çabuk geçmiş ve tekrar seçmenin önüne çıkma dönemi gelivermiştir.) Yapılan hataları ve çareleri özetlemek istiyorum; 1-Geçen yıl, Kurban Bayramı döneminde, yapılan büyükbaş hayvan, ithali, çok yanlış olmuştur. Özellikle, karkas olarak yapılan ithalatla, ne kadar yaşlı inek varsa, Türk halkına yedirilmiştir. Bu arada, olayın inanç ve sağlık açısından da ciddi problemleri vardır. (Bu hayvanların, domuz kanı ile güçlendirilmiş yemlerle beslendiğini biliyoruz. Deli dana hastalığı riskini taşıdıkları gerçeğini de ihmal ediyoruz.) (Son 9 ayda, 1,1 Milyar Dolarlık ithalat yapıldı a-Türkiye’de, kırmızı et tüketiminin %40’ı küçükbaş hayvandır.
Nüfusumuz 60 milyon iken, 73 milyon küçükbaş hayvanımız vardı. 73 milyon olduk, sayı 26 milyona düştü. Demek ki, küçükbaş hayvan üretimine ciddi desteklerin verilmesi gerekmektedir. İthalat yapılacaksa da, küçükbaş ithal edilmeliydi. b-Türkiye’de 12 milyon büyükbaş mevcuttur. Sayı azalmış, ancak et ve süt verimi çok artmıştır. Kültür hayvancılığı gelişmiştir. (1995’de, bir ineğin, yıllık süt verimi, 1700 kg idi. Birlikler kuruldu, ıslahlar yapıldı ve verim 7-7,5 tona çıktı. Türkiye ortalaması da 4,5 ton oldu. AB ortalaması da 5,5-6 ton civarındadır. İzmir, AB ortalamasının çok üzerindedir.) c-Üretici, yaşayabilmek için, 1 kg süt karşılığında, en az 1,6 kg. (50 kg/21 proteinlik bir çuval ile) süt yemi alabilmelidir. Ve bugün, bir çuvalın bedeli 40 milyon TL. olup; kg’ı 800 kuruş etmektedir. -Üreticilerimiz sütü, 600 kuruş zarara satabilmektedir. (Maalesef, iç piyasa kartellerin elindedir. Rekabet Kuruluda, sessiz kalmaktadır. SEK’in özelleştirilmesi ile, meydan/ bu kartellere kalmıştır.) Teşvik 100 kuruştur. Neticede, 800 kuruş olan bir çiftliğe göre yapılmıştır.) Böylece, üretici perişan olmakta, borçlarını ödeyebilmek için, damızlıkları yok pahasına satmaktadır. -Şu halde, hayvancılık desteği arttırmalıdır. (Halen, tarım desteklemeleri içinde, hayvancılığın payı %20 civarındadır.
Bu oran arttırılmalıdır.) Teşvikler, üretime ve kaliteye yönelik olmalı, suistimal kapısı seyyanen ve doğrudan teşvikler kaldırılmalıdır. (AB’nin verdiği destekleri incelersek, ne kadar geride olduğumuzu görürüz.) 2-Kaliteli kaba yem açığının giderilmesi için, ekim alanlarının genişletilmesi teşvik edilmeli ve meralar ıslah edilmelidir. 3-Süt tozu ithalatı kesinlikle durdurulmalıdır. (AB, Süt tozu/Tereyağı/Sığır eti ve sığır stoklarını, Türkiye’de eritmektedir.) Gümrük Birliği anlaşmaları tekrar ele alınmalı, ülkemizin sömürülmesine son verilmelidir. 4-Resmi ithalatın dışında, ne kadar kaçak et yediğimiz meçhuldür. Gümrükler kevgirden de beter hale gelmiştir. Ciddi tedbirler alınmalıdır. 5-Süt Konseyi, tam anlamı ile göstermelik olmuş, içi boş bir KİT durumuna düşmüştür. Süt sanayicileri ile bürokrat dostları, üreticiyi düşünmemektedirler. Bu arada, alternatif güç olabilecek Damızlık Birliklerine de devamlı baskı yapılmaktadır. Özerk değildirler.
Haklarını koruyamaz hale getirmektedirler. 6-Süt tüketimi teşvik edilmelidir. (AB de yıllık tüketim ortalaması 80 kg/Türkiye’de 22-25 kg’dır.) Süt kartellerinin aşırı kar hırsı frenlemelidir. (Bu karteller, sütün tonunun en fazla-600 bin TL’ya almakta; tüketiciye 1,5 milyon TL’ya satmaktadırlar. Yüzde 250 kar etmektedirler. Peki, Ulusal Süt Konseyi niçin uyumaktadır?) Hatırlatma -Refah-Yol döneminde, üretici 1 kg süt satışı ile, 2,1 kg. süt yemi alıyorduk. Birgün, elbette, dürüst araştırmacılar, 28 Şubat ihanetini, tüm detayları ile inceleyeceklerdir. Ekonominin ciddi bir yükseliş gösterdiği anda; Türkiye’yi sömüren kartellerin ve dahildeki işbirlikçilerin; Anadolu sermayesinin önünü kesmek/montaj ve ithalat yerine milli sanayinin kurulmasını önlemek için; her zaman olduğu gibi, Laikçilik ve Atatürkçülük istismarlığı ile; Türkiye’ye nasıl ihanet ettiklerini, yazacaklardır. Darbe hevesli generalleri; işbirlikçi medyayı/ yüksek yargı mensuplarını/sendikaları/ YÖK ve rektörleri/ holding patronlarını/ ideolojik saplantı içindeki kurumları; gelecek nesillere, ibret örneği olarak teşhir edeceklerdir. Kemal Derviş eliyle, Türkiye’nin IMF ve Dünya Bankasına, nasıl mahkum edildiğini anlatacaklardır. Buna boyun eğenleri, yol verenleri ve destekleyenleri, tarihin kara sahifelerine yerleştireceklerdir… www.burhanozfatura.org