content

31 Oca

Süt Süt Olalı Böyle BİR Zulüm Görmedi

Tarım Bakanlığı'nın eski yöneticilerinin uygulamalarına yönelik eleştirilerimizin ilgilisi ve okurlarımızın malumudur.

Bir kişi, bir makama geldiğinde ona, icraatlarını görmek için 6 ay kadar bir süre tanımak iyidir. Biz de bu prensibi izliyoruz. Gelir gelmez saçma bir şey yapmadığı sürece.

Faruk Çelik de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı makamına geldiğinde izlemeye aldığımız siyasilerden biriydi. Uzun süre kendisine yönelik beklentilerimizi yazdık. İlahiyatçı kökenli olması ve siyasi tecrübeleri nedeniyle farklı bir yol izlemesini ümit ettik.

Ancak boşuna beklemişiz. Zat-ı âlileri de eski anlayışı devam ettirmekte hayli kararlı gözüküyor. Nesepsiz, ebter, habis hibrit tohumların yaygınlaştırılması için attıkları adımlar ve son olarak da süt konusundaki icraatı, beklemenin zaman kaybından başka bir şey olmadığını gösterdi. Üstelik bunların referandum arifesinde yapılmış olması da ayrı bir talihsizlik.

FETÖ'CÜLERİN OLMADIĞI TEK YER

Yakınları da FETÖ mağduru biri olan Bakan'ın, bakanlığında yeterince FETÖ temizliği yapmamış olmasını da eklediğinizde sözün bittiği yere geliyorsunuz. Bakan ‘çıkıp bizim bakanlıkta FETÖ'cü yok' der mi bilmiyoruz. Şayet derse cevabımız şu olur: FETÖ'cülerin olmadığı tek yer cennettir checkout https://www.companiesthatbuyhouses.co/tennessee/home-buying-company-columbia-tn/.

Belli ki, biz bazı bakanlıkları unutacağız. İyice anlaşılmıştır ki, buradaki bürokratik zihniyet ve bu zihniyetin küresel veya ulusal şebekelerle olan ilişkileri, milletin her türlü değer ve geleceğinden daha önemli.

Demek ki, temel zihniyet şu: Büyüksen bizdensin. Zenginsen koruruz. Küçüksen öl. Zayıfsan hakkın yok.

Köyüne dönüp üç beş inek, sekiz on koyun-keçi alıp besleme! Yapacaksan da sütünü üç kuruşa büyük alıcılara vereceksin! Vatandaşa satamazsın. Biz zenginden yanayız! O alacak, o satacak, o kazanacak!

Büyük şirketler topraktan, güneşten, meradan, merhametten, tabiattan uzak bir hayata mahkûm edip, süt makinesine çevirdikleri hayvanlardan süte benzer şeyler üretecekler. Sen ise kendi işini kurmayıp, asgari ücretle bunlara çalışacaksın!

İnsanoğlu on binlerce yıldır hayvanları merada otlatmadığı, hazır kimyasal yem, aşı ve antibiyotik vermediği, hayvanları serbest kılıp zulme maruz bırakmadıkları ve elde ettikleri sütlerini büyük şirketlere vermeyip kendileri içtikleri için öldüler. Şayet bizim bugün yaptığımız gibi yapsalardı ölmezler, bize de yer açmazlardı.

657'NİN MİLLETLE DALGASI

Farkında mısınız bilmiyorum. Ama bilin ki 657'liler ve onların emrindeki siyasetçiler bizimle dalga geçiyor. Geleceğimizle oynuyor.

Neymiş efendim “çiğ süt, ancak arî çiftliklerde, işletmelerden satılabilecek”miş. Başka türlü satılamayacakmış.

Ayşe teyze süt üretiyor. Vardınız “Ayşe teyze bana 3-5 litre süt verebilir misin?”

Cevap şu: - Veremem oğlum/kızım.

- Neden?

- Bakan bey yasaklamış, satmamızı istemiyor.

- Teyze bari hediye ver.

- Veremem oğlum. Bakan bey, özel ambalajımız, kaydımız-kuydumuz, etiketimiz, soğuk zincirimiz olmadığı için bize ceza keser.

- Kimse görmez teyze ne olacak?

- Olmaz oğlum, Bakan görür. Gıda devleri hepimizin sağlığıyla oynar, geleceğimizin altını oyar, deveyi değil ülkeyi hamuduyla yutar da onu görmezler, ama bizi görürler oğlum. Görürlerse canımıza ceza tıkarlar oğlum.

- Sen de haklısın teyze. Birkaç litre süt uğruna başını belaya sokmak istemeyiz.

- Be oğlum, sen okumuş yazmış, şehirli adamsın. Eskiden böyle şer-şor işler olmazdı. Nereden çıktı bu zulüm oğlum?

- Haklısın be teyze! Hani bizi, ‘benim gibi buralarda sürünme' diye mekteplere gönderdiniz ya. İşte oralarda bizi devşirdiler be teyze. Kendi değerlerimize düşman ettiler. Geçmişini, anasını, babasını küçümsetiyorlar. Başımıza ne geldiyse bu diplomalılar yüzünden geliyor be teyze. Keşke sizin gibi ümmi bıraksaydınız bizi de, iyiyle kötüyü ayırt edebilseydik. Bu çorabı kendi başınıza siz ördünüz be teyze.

- Ama teyze sen bildiğini oku. Yerli ırk hayvanlarını koru. Habis/necis yemlerle hayvanlarını dolayısıyla etini, sütünü, yumurtanı kirletme.

Maltus'u duymasan da Hitler akılsızını duymuşsundur. İşte onlar ‘âri ırk'tan söz ediyordu.

Ondan kalma bir şer mirası kaldı 657'lilere “âri bitki”, “âri hayvan”, “âri çiftlik” diye.

Teyze sen yaşını başını almış, güngörmüş birisin.

Bu kadar yaşında süt içip de hastalanmış, ölmüş birini gördün mü?

- O nasıl söz be oğlum... Tövbe tövbe süt içti diye insan mı ölürmüş? O, Allah (c.c.)'ın en temiz nimetlerinden…

- Ah teyzem ah! O, senin üç beş ineğin için geçerli. Şimdiki âri çiftliklerdekilerde brusella, tüberküloz ve neler neler varmış.

- Kim dedi oğul bunları?

- Bakan bey dedi teyze.

- Olur şey değil oğul. Bizim ineğimiz, koyunumuz, keçimiz, dere tepe dolaşır, tazecik otları seçerek yer. Tertemiz sularımızı içer. Birazını yavru, birazını biz içeriz onun sütünün.

Teyze biz şehirlerdeki Babil kulelerinde esir yahut mahkûm hayatı yaşayanlar var ya. İşte biz oralarda sizin “pis sütleri” değil de, kutulardaki “nefis”, içinde vitamin ve bakteri olmayan sütler içiyoruz. Hatta her türlü gıdamızın janjanlı kutuları, üstünde tarihleri, içindeki bin bir kimyasalın adı yazılı ve üreteni, satanı belli olanlarını yiyip içiyoruz.

Bu yüzden ülkemizde devletimizin sağlık harcaması 70 milyar dolar sınırına dayanmış, bir de bizim kendi harcamamızı ekleyince, sıhhatimiz acayip yerine geliyor. Sen tabiî süt içerek bunları nereden bilebileceksin be teyze!

Bak, bizim üçte birimiz kalpten, üçte birimiz diyabetten, geri kalanımız ise kanserden gidiyor. Sen de inekle, koyunla, keçiyle, otla, çöple, b.kla püsürle uğraşıyorsun. Etiket eklesen, ambalaj bulsan, kayıt-kuyut yaptırsan, soğuk zincir de kursan seninki “âri” değil, bize dokunur. 657'liler ve onların önüne koyduğu metinleri okuyanları bozar be teyze.

Teyze, sen geri kalmış bir gericisin. Senin yaptığın fıtrata uygun ise de bilime aykırı! Batılılaşmaya, laikliğe aykırı, vırta-zırta aykırı... Senin ki, 657'ye dokunur teyze. Sen aradan çık be teyze. Biz böyle bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

Süt elimizden çoktan gitmişti. Şimdi kalanı da sokaktan çekiliyor. Zenginlere afiyet olsun!

İKİ ZORUNLU AÇIKLAMA

‘Süt yasaklanıyor' haberleri üzerine Bakanlık açıklama yaptı ve yanlış anlaşıldı, yok öyle şey, süt satışı yasaklanmıyor' dedi. İlahi bürokrasi, ‘evet var' mı diyecektin? Demagoji/mugalata yapmana gerek yok! Yaptığın doğru ise çık savun, değil ise neden yaptın?

Yaptığın bal gibi yasaklama. Büyükleri koruma, küçükleri yok etme. Sokak sütü için, evde yoğurt yapın çağrılarının önünü kesme. Sütü süt olmaktan çıkarmadan başka bir şey değil.

sut-twit

Öte yandan süt skandalı konusunda yazı yazmadım diye okurumuz bize tepki gösterdi. Hem öyle böyle bir tepki falan da değil. Doğru kişiye yanlış şeyler cinsinden. İşi, az veya çok bir dünyalık bedel ve makam için hakkın üstünü örten müşriklere benzeterek haddini aştı. Gerçi özür diledi, biz de konuyu kapattık. Bu yüzden ismini gizleyerek veriyoruz. Ama bilinmeli ki, hayatımızda hiçbir zaman Hakk bir yanda, dünyalık bir yanda olmadı, Allah muhafaza buyursun İnşaallah da asla olmayacak. Az veya çok dünyalık için zulme karşı sessiz kalan kim varsa yeri cehennem olsun.

Okuru bu kanaate sevk eden şey, Tarım Bakanlığı'nın skandal süt kararı. Diyorlar ki neden tepki vermiyorsun. Kendileri hiç bir şey yapmasa bile bizden bekliyorlar. ‘Neden geciktin', ‘bir şey söyleyecek misin' bile demiyorlar. ‘Makam putuna yenildin, korktun kaçtın vs.' Okuru bu hadsiz kanaate iten şey, Yeni Söz'ün Genel Yayın Yönetmeni olmamız. Sanıyorlar ki bir elimiz yağda, diğer elimiz balda. Oysa benim elimde bir mevki putu, mühim bir dünyalık ve makam yok. Belli ki, kast edilen bulunduğum gazete yöneticiliği. Bu başkaları için ne ifade eder bilemem ama beni değiştirecekse bu iş o an terk ederim. Servette, siyaset ve devlet makamlarında ise asla gözüm yok. Vesselam!

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank