Süt İneklerinin Kasaba Gitmesine Niçin Üç Ay Kaldı?
2008 yılında ülke çiğ sütte fiyat krizi yaşadı. Tüsedad’ın öncülüğünde çiğ süt-damızlık üreticileri ‘’ sarıkız hakkını helal etmiyor ‘’ mitingleri yaparak sesini kamuoyuna duyurunca süt sanayicileri temsilcileri ‘’ çiğ sütte arz fazlası var’’ bahanesini ortaya atmışlardı.
Halbuki 2008 yılında çiğ sütte arz fazlasını oluşturan; ülkedeki üretim artışı veya üretime göre tüketim azlığı değil ülkeye sokulan dampingli süt tozları idi. 2008 yılı Haziran ayında 60 kuruş olan çiğ süt aynı bir ay içinde 39 kuruşa süt sanayicileri tarafından indirilmişti. Şimdi yıl 2011 , çiğ süt 50-55 kuruş. Hilkat Garabeti.
Üreticinin fiyattan şikayetini ‘’ ağlama ‘’ , süt sanayicilerinin ‘’ çiğ sütte arz fazlası var ‘’ demeçleriyle brifinglerini mutlak Doğru’’ kabulü, Tarım Bürokrasisi’nde Bakan Sayın Mehdi Eker’ in de aynı yöndeki ‘’ çiğ sütte arz fazlası var ‘’ demeci ile kendini göstermişti.
Üreticiyi, Üreticilerin süt satışına aracılık eden süt birliklerini, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği’ni ‘’ oyalayacak ‘’ formül bulunmuştu: Sanayicilere teşvikli süt tozu üretim destekleri verilerek çiğ sütte fiyat istikrarı güya sağlanacaktı. 2009 yılı 30 Nisan’da yayınlanan teşvikli süt tozu tebliği 10 bin ton süt tozu teşvikli üretimi ile çiğ sütte fiyat istikrarı sağlanacağını kamuoyuna empoze edildi.
….
Bu ülkede bir tane Ekonomist veya Tarım Ekonomisti çıkıp da ‘’ 5 milyon tonluk bir üretimdeki fiyat istikrarsızlığını 100 bin tonluk çiğ sütün (10 bin ton süt tozu karşılığı) piyasadan çekilmesi ile fiyat istikrarının sağlanacağını iddia etmek ekonomi ilmine aykırıdır ‘’ diyemedi.
Veya bir başka Ekonomist veya Tarım Ekonomisti ‘’ bir malda fiyat istikrarı sağlanmak isteniyor ise o malın hesaplanan arz fazlasının piyasadan çekilmesi gerekir ‘’ diyemedi. Ülkemizde ‘’ Çiğ Sütte piyasa istikrarı üzerine ‘’akademik çalışması ‘’ olan bir Ekonomist veya Tarım Ekonomisti maalesef yok! Çok şükür birkaç tane makale okuyabildik: Veteriner Hekim Sayın Adnan Serpen’in ‘’ Çiğ Sütte Fiyat Terörü ’’ ve Prof Dr. Tayfun Özkaya’nın ‘’ Et ve Sütte Tarım Politikaları Kime Hizmet Ediyor ‘’ makaleleri. Her iki ilim insanımıza burada Çiğ Süt Üreticileri olarak teşekkür ediyoruz.
….
Kaldığımız yerden devam edelim. 2008 yılı yaz aylarında kıyma 11 TL. idi. 2008 yılında çiğ sütün süt sanayicilerince fiyatının düşürülmesiyle süt inekleri yani erkek ve dişi doğuran, hayvan üreten mini fabrikalar kasaba gitti. Kasaba giden süt inekleri sayısı resmi rakamlara göre 300 bin bize göre 1 milyondu. Memlekette süt ineği azalınca erkek buzağı doğumu da azaldı, dolayısı ile besi danası azaldı. Tüm bunlar et materyallerini azaltınca 2009 yılının Eylül aylarında hem çiğ süt fiyatları hem de et, canlı hayvan fiyatları artmaya başladı.
Süt ve Et Üreticilerinin derneği olan SET-BİR kendi içindeki ambalajlı süt üretenler ayrılarak ASÜD (Ambalajlı Süt Üreticileri Derneği )’ ni kurdular. Sebep; Kurulacak Ulusal Et ve süt konseyinde yeni konumlarını almak için. Etçiler et, sütçüler süt konseyinde yerlerini almak için.
2009 yılının Eylül Aylarında yükselen çiğ süt fiyatlarını 2010 yılının başına kadar süt sanayicileri kontrol edemez olmuşlardı. Ülkedeki çiğ süt üretim arzlığının, tüketimdeki mevcut talebin yarattığı talep süt sanayicilerinin fiyat indirme girişimlerini sonuçsuz bıraktı. Ta ki 4 şubat 2011 tarihine kadar.
4 Şubat 2011’de ülkenin batısında 73,5 kuruş-90 kuruş bandında çiğ süt fiyatları seyreder iken Çukurova’da bölgesel ambalajlı süt ve süt ürünleri üreten firmalar 70 kuruş fiyat uygulamakta idiler.
3 Şubat 2011 günü Çukurova’nın bölgesel ambalajlı süt ve süt ürünleri üreten firmaları ‘’ çiğ Süt Fiyatlarını düşürmek ‘’ için bir toplantı yaptılar. Toplantıya ülke bazında ve kısmen Çukurova’da da çiğ süt toplayan Ülker ve Sütaş’a çiğ süt toplayan taşeronlar da gözlemci olarak katıldılar. Bölgesel alıcılar bu toplantıda çiğ sütün 70 kuruştan 60 kuruşa düşürülmesi kararını verdiler. Ülker ve Sütaş’ın taşeronları birkaç gün sonra bu karara uymayacaklarını bölgesel alıcılara bildirdiler. Zaten Sütaş ve Ülker’in Çukurova’da çiğ süt alım miktarının toplamı 60 ton kadardı. Bölgesel alıcılar Ülker ve Sütaş’ın fiyat indirme kararlarına uymamalarını topladıkları sütün azlığından kendi piyasalarını bozacak ölçüde görmediler.
Böylece bir gecede 4 şubat 2010 tarihinde çiğ süt fiyatları bölgesel alıcılar tarafından Çukurova’da indirildi. Bu indiriliş Konya’ya da sirayet ettirildi.
Nisan 2011’e gelindi. Ülkenin süt devleri Çukurova’da, Konya’da Şubattan itibaren çiğ süt fiyatlarının düştüğünden bahisle Ülkenin batısında çiğ süt bedellerinin ödemesini geriye doğru indirerek uygulamak isteyince ‘’ Gönen Süt Üreticileri Birliği ‘’ – ‘’ Çiğ Süt Grevi ’’ ni başlattı. Üç gün sürdü. Tüm ülkede destek göremese de süt sanayicileri çiğ süt bedellerini geriye doğru Çukurova fiyatlarından değil sözleşme fiyatlarından ödedi.
Nisan ayında Sınırlı tonajda Et Balık Kurumu’na sıfır gümrükle et, kasaplık canlı hayvan, besi hayvanı ithal izni verildi.
Çiğ Sütte fiyat artışını artık süt sanayicileri kontrol altına almıştı. Et Ve balık Kurumu’nun ithalatları etteki yangını söndüremeyince MÜSİAD kurucu başkanı verdiği demeçte ‘’ Özel sektöre de sıfır gümrükle et, kasaplık canlı hayvan, besi danası ithalatı izni verildiği takdirde ancak fiyatlar düşürülür ‘’ mealinde sözleri üzerinde 2011 Ağustos ayında özel sektöre de sınırsız sıfır gümrükle et ve canlı hayvan ithalat izni açıldı.
6 Ekim 2011’de 2000 tonluk süt çamuru (Süt konsantresi), 2500 tonluk tereyağı sıfır gümrükle özel ithal izni bir firmaya verildi. Ambalajlı Süt Sanayicileri’nin ve ne gariptir ki aynı zamanda Ulusal Süt Konseyi’nin Başkanı olan zat basına verdiği demeçte ‘’ 2000 tonluk süt tozu (süt çamuru ), 2500 tonluk tereyağın sıfır gümrükle ithalinin çiğ süt alım fiyatlarını, piyasayı bozmayacağını maalesef söyleyebiliyordu. Ulusal Süt Konseyi Üyesi Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği yaptığı 6 Ekim 2011 süt tozu ve tereyağı tebliğine karşı çıkışında ‘’ 2009-2010 Ekim döneminde çiğ sütte % 19’luk bir üretim artışı var iken süt tozu ithalatının yapılmasının çiğ süt fiyatlarına darbe vuracağını ‘’ söylüyordu.
2009 yılında süt sanayicilerinin topladığı çiğ süt 5 milyon 75 bin ton idi. % 19’luk bir artış 2 milyon tonluk bir çiğ süt artışına tekabül ediyordu. Bu 2 milyon tonluk artış ülkede süt ineği artığından değil önceki yıllarda çiğ sütün fiyat düşüklüğünden dolayı açık perakende çiğ süt sektöründen sanayicilere yönelişinden kaynaklanmakta idi.
2011 Ekim ayında Çukurova’daki bölgesel alıcılar tekrar toplandı. Karar: 60 kuruş olan çiğ sütün 50 kuruşa indirilmesine. Sütaş ve Ülker temsilcileri affedersiniz yanlış yazdım onlar adına Çukurova’da çiğ süt toplayan Taşeronlar da bu toplantıya katıldılar. Toplantıdan hemen sonra bölgesel alıcılar ertesi gün uygulamaya koyarlarken Taşeronlar beklemeye başladılar. Tüm yurtta 1 Ocak 2011’den 1 Şubat 2011’e kadar süt devlerinin alım fiyatları bölgesel alıcıların alım fiyatları seviyesine indirildi.
Ülkede 2 milyon ton çiğ süt üretim fazlası var ise soruyorum; Hangi ekonomik kafa veya beyin bu fazlanın 100 bin ton veya 200 bin tonluk çiğ süte denk gelecek teşvikli süt tozu üretimi ile çiğ süt fiyatlarının dengelenebilineceğini ileri sürebilir.
Şayet ‘’ Çiğ sütte 2 milyon tonluk arz fazlası gerçek ‘’ ise uygulanan teşvikli süt tozu politikalarının çiğ sütte fiyat istikrarı sağlayacağı koca bir yalandır. Bu koca yalana Tarım Bakanlığı’nda üst düzey Tarım Ekonomistlerinin seslerinin çıkmayışı şaşırtıcı değil, şaşırtıcı olan Akademisyen Tarım Ekonomistleri’ nin seslerinin çıkmayışıdır.
Geldik Bu günlere şu an çiğ süt alım fiyatları tüm ülkede 50-55- kuruş aralığında uygulanıyor. Henüz süt ineklerinin kasaba gitmeye başlamamasının sebebi geçmişte çiğ süt üreten köylülerin süt ineği fiyatlarının 6-7 bin liralara yükselmesi ile bir çoğu ineklerini ‘’ yeni acemi sıfır veya sübvansiyonlu kredi kullananlara sattılar. Şu günlerde gebe bir süt ineğinin fiyatı 3 bin TL’ ye geri indi. Bu yeni yatırımcıların ve eski yatırımcıların çiğ sütten zararları her ay bir veya birkaç inek satımına dönüşmedi. Şu an doğmuş olan buzağılar , yem, veteriner, su, işçilik, elektrik borcu için satılıyor. Üç-dört ay sonra süt inekleri de kasaba gidecek. Önce sıfır faizle ve sübvansiyonlu kredi ile süt ineği, damızlık düve satın alanlar bu işi başlatmak zorunda kalacak.
Siz ülke yöneticileri olarak 6-7 bin liradan süt ineğini, gebe düveyi satın aldırırsanız, satın alınan o ineklerin sütünü para ettirmezseniz bakın o sübvansiyonlu-mecburen sigortalı hayvan sahipleri süt ineklerini kasaba nasıl gönderecek? Şimdi süt ineklerinin gebesinin fiyatı 3 bin liraya indi.
Hayvancılıkta sıfır veya sübvansiyonlu, sübvansiyonsuz kredi kullananlar hayvanlarını Tarsim’ e sigorta ettirmek zorundadırlar. Son günlerde Tarsim Genel Müdür’ü hayvanlarını keserek sigortadan usulsüz tazmin etmeye kalkışan 61 kişiyi savcılığa verdiklerini açıklasa da bunun önü alınamayacak ve kredi kullanan sigorta mevzuatında bilinçli hayvan sahiplerine savcılığın yolunu Tarsim gösteremeyecek.
Hayvan sahipleri Tarsimden tazmin paralarını 43-45 gün bekleyerek alacaklar, hem de Savcılığın yolunu görmeden.
Bilindiği gibi süt inekleri kısırlık da Tarsim Sigortası tazmin kapsamındadır. Süt ineği doğurduktan sonra lohusalığı geçtikten sonraki günü takip eden 21. Gün de boğasak olur. Yani boğa ister. Boğa istemesini diğer ineklerin üstüne çıkarak veya diğer belirtiler ile gösterir. Hayvan sahibi ilk belirtiden 8 saat sonraki başlayan 8 saat içinde veterinerini çağırır, sperma lamayı yaptırır ve spermalıma belgesini veterinerinden alır bir kenara koyar. Hayvan ikinci 21. Günde tekrar boğasak olursa birinci spermalama tutmamış demektir. Ve ikinci belirti için veteriner hekim spermalama için çağrılır ve aynı işlemler tekrar eder. Üçüncü 21. Günde de aynı işlemler tekrarlanır. Dördüncü 21. Günde hayvan yine boğasak olursa üçüncü spermalama da tutmamış demektir ve inek Tarsim Sigorta Mevzuatına göre ‘’Kısır ‘’ dır. Tarsim’e sigortalı hayvan sahibi elindeki üç tane spermalama ile gebeleşemeyen ineğini Tarsim’in ekspertiz olan Veteriner Hekim’ine bildirir. Hayvan sahibinin Serbest Veteriner hekim’ince daha düzenlenmiş üç adet spermalama belgesini hayvan sahibinden alır. Hayvanın kulak küpelerinin gözükeceği şekilde kafanın iki taraflı fotoğrafını ve boydan da iki taraflı fotoğrafını çeker. O hayvanın sigorta poliçesini de yanına alır ve Tarsim’e bu evrakları gönderir. Birkaç ay sonra Tarsim’in kısırlık tazminatını hayvan sahibi herhangi bir ziraat bankasından ‘’ tarsim ‘’ ismini anarak ve TC. Kimlik numarasını ihtiva eden kimliğini göstererek alır. Tarsim Mevzuatı gereğince kısır olan sigortalı hayvanın Kasaba gitmesi mecburidir. Sigorta tazmininde kasaptaki ağırlığı ve karkas bedelini hayvan sahibi alır. Bu karkas bedelinden sigorta tazmin miktarı düşülerek ödeme hayvan sahibine yapılır. Tarsime sigortalı olan kısır hayvanlar kasabın yolunu tutmak zorundadır.
6-7 bin Liradan satın aldığı hayvanların şimdi hamile olanlarının 3 bin liraya, hamile olmayanların 2,5 TL’ye düştüğünü gören sıfır veya sübvansiyonlu kredi kullanmış işletme sahipleri çiğ süt üretimden de kazanç değil zarar ediyorsa işletmesini kapatmak için ne yapmalı?
İşletmeciliğe devam ederse çiğ sütte zarar ettiğinden dolayı yem, veterinerlik hizmeti, işçilik, su, elektrik, ilaç borçlarını ödemek için peyderpey hayvanlarını satarak ödeyecek, bir yıl sonra ahırda inek olmayacak ama banka borcundan da bir kuruş ödeyememiş olacak. Hayvanlarını serbest piyasada 2,5-3 bin liradan satar ise hayvan başına 3 bin TL’ zarar edecek. Hayvanlarını satın aldığı daha doğrusu sigortalattığı değerden elden çıkarmak için Tarsim’in yolunu tutacak hem de savcılığın yolunu tutmadan. Nasıl mı?
Süt ineğinin boğasamasında serbest veterineri spermalama için çağırması gereken saatten 4-5 saat geç çağırarak!
Bunu yapanı Tarsim Genel Müdürü’nün savcılığa yollaması imkansız. Tarsim bence hasar tazminatlarında hasar cinsleri ve sayılarını ay, ay yayınlasa bunu kamuoyu da görebilecektir. Ama bu hasar istatistikileri kamuoyundan gizlenirken 61 adet acemi çiftçinin sigortadan haksız tazminat alma girişimi kamuoyu ile paylaşılıyor. 61 kişinin işlediği suç vicdanlarda ekonomik suç olsa da mahkemeler karşısında ‘’ yüz kızartıcı suçlar faslı’’ndan yargılanacaklar. Süt satın alımlarında hile yapanlar, yasadışı toplantı kararları ile çiğ süt fiyatını düşürenler savcıların karşısına yüz kızartıcı suçlar faslından yargılanmak üzere değil Rekabet Kurumunun önüne rekabet suçlarından, ekonomik suçlardan para cezası ile yargılanıp kurtarılacaklar. Çiftçi hapishanede ceza çekecek iken, süt sanayicileri ise Rekabet Kurulunda ya delilsizlikten ya da üç beş kuruş para cezası ile kurtulacaklar!
Üç beş ay içerisinde kredi kullanan işletmeler Tarsim’in yolunu tutarken süt inekleri de kasabın yolunu tutacak. İşte böylece ‘’ Süt İneklerin Kasaba Gitmesine Niçin Üç Ay Kaldığı’’ nı cevaplamış olduk.
14 TL karkas et üretimi yapmanın maliyeti yerli üreticiye 14 lira iken ithal karkas et’in 12 TL’den satışı yerli besi hayvanlarının kesimini durdurdu. Ağustos 2010 da sıfıra indirilen gümrük vergileri güya yerli üretimi korumak için önce % 45’e çıkarıldı.
14 Mayıs 2011 tarihinde yayınlanan kararname ile karkas ve karkas parçalarında gümrük vergisi % 60’a çıkarıldı. Hayvancılık sektöründe besicileri, çiğ süt-damızlık üreticilerini bu karar da tatmin etmeyecektir. Çünkü besi danası, kasaplık canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi oranları halen Sıfırdır. Yaklaşan seçimlerde hayvancılık sektörünün tepkisi ile tüketicilerin ucuz et temin isteği karşısında iktidarın çelişkisidir.
Sıfır, sübvansiyonlu faizler ile kurulan yeni işletmelerin ve hali hazırda eski işletmelerin işlerinde istikrara görüp devam etmeleri için hayvancılık politikalarında istikrar sağlanması için et, kasaplık canlı hayvan, besi danası ithalatındaki gümrük oranları 2010 Nisan ayı öncesi olan % 135 seviyelerine getirilmelidir.
Geçtiğimiz ve yaşadığımız yılda İthalat kapıları sonuna kadar açılıp sıfır gümrükle et ithalatı yapılmış olsa da tüketicilere 2008 yılındaki kıyma 11 TL seviyesine gelemediği görüldü. Et ithalatının sıfır gümrükle yapıldığı günlerde kıyma 18 TL idi.
İthalatta gümrük vergilerinin eski seviyesine getirilmesinden bu yüzden korkulmamalıdır. Gümrük kapıları et, canlı hayvan ithalatına kapatıldığında belirli bir süre tüketici biraz daha pahalı et yer. Üretimin artması ile fiyatlar istikrara kavuşur.
Hayvancılığa sürdürülen iki taraflı darbe durdurulmalıdır. Birincisi ve en önemlisi çiğ sütte fiyat istikrarsızlığını sağlayan süt sanayicilerinin tutumudur. Bunu önlemenin yolu devlet destekleriyle üretici birliklerine üretim gücünün verilmesidir. Üretici birliklerinin üretim gücü olmadığı takdirde ‘’ üreticinin örgütlülüğü’’ boşunadır. Süt üretici birlikleri veya TSÜMB’nin ürettiğini tüketicilere ulaştırma gücü verilmez ise bu kuruluşlar da boşunadır. Çiğ Süt-damızlık üreticilerinin ambalajlı süt ve süt ürünleri fabrikaları olmaz ise rekabet kurumu çiğ süt fiyat düzenlemeleri konusunda işlevsizdir. Çiğ Sütte fiyat istikrarı süt ve süt ürünleri sanayicilerinin insaf ve merhametine terk ediliş politikaları sürdürüldüğü müddetçe hayvancılığımızın ayağa kaldırılması imkansızdır. Çünkü her iktisadi işletmeyi ayakta tutan onun kazançlı olmasıdır.
Hayvancılığımıza sürdürülen ikinci bir darbe ise Nisan ayından beri devam eden kasaplık canlı hayvan, besi danası, et ithalatıdır. Yabancı ülkelerden karkas et ülkemize 12 TL’den girdirilip tüketicilere sunulurken, pahalı yemden dolayı yerli üreticinin 14 TL’den karkas et üretebilmesi, göz göre göre yerli üreticinin zarar ettirilmesine, piyasadan çekilmesine yol açmaktadır. Yabancı üreticinin kesif yemi 180 usd (kg/27 kuruş) temin ettiği, yerli üreticinin ise aynı yemi kg/70 kuruştan temin ettiği biline biline yerli üretici ile yabancı üreticilerin yarışı Tarım Politikacılarımızca, Tarım Bürokratlarımızca istenmektedir.
Yerli Üretici üç kat pahalı yem kullanıyor
Engelli düşünceler Yerli üreticilerin önündeki ‘’ yem engelini ‘’ görememekte midirler yoksa ülke hayvancılığını yok etme pahasına tüketicilerin ‘’ pahalı et ‘’ sendromunun seçimlere yansıyacağından mı korkmaktadırlar. Pahalı yeme rağmen biz ucuz et üretmesini biliyoruz. Yeter ki hayvancılığımızın önündeki ‘’ süt ve süt sanayicileri engeli ’’ni ve ‘’ ithalat ‘’engeli kaldırılsın, kıymayı yine 2008 yılındaki gibi 11 TL’den yedirelim.
Yerli Üreticiler yabancı üreticiler karşısında ‘’ engelli ’’dir. Et, canlı hayvan, besi danası ithalat kapılarının açılması, engelli ile engelsizlerin aynı platforma koşturulması ‘’ fikri engellilik ‘’ tir. Yerli üreticilerimizin birinci engeli süt sanayicileri iken 2010 Ağustos ayında sıfır gümrüklü ithalat politikalarıdır.
Çiğ süt satın alımları 75 kuruşa çıkmaz ise et, kasaplık canlı hayvan, besi danasında ithalat gümrük oranları tekrar % 135 seviyelerine getirilmez ise üç ay sonra süt inekleri yine 2008 yılındaki gibi kasabın yolunu tutacak.
Ülkemiz hayvancılığımızı , sektörün genel yapısal sorunları değil ‘’ çiğ sütte fiyat terörü ’’, Et ve Sütte Tarım Desteklemelerinin Süt sanayicilerine transferi ‘’ çökertti. Hayvan sahiplerine, çiğ süt litre başına verilen destekler süt sanayicilerine transfer olmaktadır. Üretici aldığı gözleyip aldığı desteği alır almaz yem borcuna diğer işletme borçlarına vermektedir. Hayvan başına, çiğ süt litre başına, yem bitkileri, yonca, üçgül vb, sılaj mısır destekleri üreticiler için değil süt sanayicileri için gerçekleştirilmektedir. Üreticiye süt sanayicileri tarafından ettirilen zarar hayvancılık destekleri ile kısmen sağlanmaktadır. Hayvancılığın kalkınması için bu desteklerin artırılmasını öne sürmek süt sanayicilerinin yararınadır, geri dönüşümsüz bir desteğin daha da çoğaltılması, ülke imkanlarının daha da israf edilmesidir.
Hayvancılığımızın ana sorunu çiğ sütte fiyat istikrarsızlığıdır. Ana sorun; Çiğ süt fiyatlarının olması gereken seviyelerde tutulması gereken politikalara Tarım Bürokrasi’sinin , Tarım Politikacılarımızın akıl erdirememesidir dersek haksızlık etmiş olurmuyuz?
ÇAPAR BEY,
ÇİĞ SÜT FİYATI İÇİN HERBİR İLÇEDE İLÇE TARIM MÜDÜRLÜĞÜNÜN BELİLEYECEĞİ ŞEKİLDE
"MALİYET + %30 ÇİFTÇİ KARI" ŞEKLİNDEKİ ÖNERİ KONUSUNDA GÖRÜŞÜNÜZ NEDİR?
SELAMLAR
Mayıs 17th, 2011 at 00:05Sayın Ahmet Uzun
Mayıs 17th, 2011 at 00:35Ülkemiz bildiğiniz gibi liberal ekonomik sistem ile yönetilmektedir. Temel gıda olan sadece ekmeğin satış fiyatında Belediyeler söz sahibidir.
1980 24 Ocak Kararları icabınca liberal ekonomik sisteme geçilmiştir. 1963 yılında kurulan İktisadı devlet teşekkülü olan SEK (Süt Endüstrisi Kurumu) süt sanayicilerinin karşısında çiğ süt fiyatlarını sanayicilerden fazla değere alarak piyasayı dengelemekte idi. SEK’in varlığından dolayı süt sanayicileri fiyatları düşüremiyordu. SEK, çiğ sütü satın almada gerçekçi bir rekabet ortamı yaratmakta idi.
SEK özelleştirilip fabrikaları özel sektöre devredildikten sonra süt sanayicileri piyasayı boş bularak, aralarında anlaşarak fiyat düşürmekteler.
İl, veya ilçe tarım müdürlüklerinin veya Tarım Bakanlığının süt sanayicilerinin satın almakta oldukları çiğ sütün fiyatını dikte edebilmeleri veya ‘’ narh ‘’ koyabilmeleri liberal ekonomik sistem gereğince mümkün değildir.
İşte bu yüzen üreticiler olarak Yeni yapıda yeniden piyasa düzenleyici bir, çiğ sütü sanayiciler karşısında satın alıcı bunu işleyici ve tüketicilere satan gerçek rekabet oluşturan bir ‘’ kurum ‘’ kurulması gerekmektedir.
Yazıma katkı sağlayan yorumunuz için teşekkür ederim
Çapar Kanat
Sayın Kanat,
Mayıs 17th, 2011 at 10:29Elinize, kaleminize sağlık.
Sanırım bazı tarihleri yanlış yazdınız.(6 Ekim 2011’de 2000 tonluk süt çamuru (Süt konsantresi), 2500 tonluk tereyağı sıfır gümrükle özel ithal izni bir firmaya verildi. Ambalajlı Süt Sanayicileri’nin ve ne gariptir ki aynı zamanda Ulusal Süt Konseyi’nin Başkanı olan zat basına verdiği demeçte ‘’ 2000 tonluk süt tozu (süt çamuru ), 2500 tonluk tereyağın sıfır gümrükle ithalinin çiğ süt alım fiyatlarını, piyasayı bozmayacağını maalesef söyleyebiliyordu. Ulusal Süt Konseyi Üyesi Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği yaptığı 6 Ekim 2011 süt tozu ve tereyağı tebliğine karşı çıkışında ‘’ 2009-2010 Ekim döneminde çiğ sütte % 19’luk bir üretim artışı var iken süt tozu ithalatının yapılmasının çiğ süt fiyatlarına darbe vuracağını ‘’ söylüyordu.
2009 yılında süt sanayicilerinin topladığı çiğ süt 5 milyon 75 bin ton idi. % 19’luk bir artış 2 milyon tonluk bir çiğ süt artışına tekabül ediyordu. Bu 2 milyon tonluk artış ülkede süt ineği artığından değil önceki yıllarda çiğ sütün fiyat düşüklüğünden dolayı açık perakende çiğ süt sektöründen sanayicilere yönelişinden kaynaklanmakta idi.
2011 Ekim ayında Çukurova’daki bölgesel alıcılar tekrar toplandı. Karar: 60 kuruş olan çiğ sütün 50 kuruşa indirilmesine.)Diğer satırlardaki tarihlerde de hatalar var sanıyorum. Önemli değil. Anlayan anlıyor zaten.
Ekonomik yapıların ve üretim ilişkilerinin parçalanması, dağılması ve belirli ellerde toplanması kapitalist-liberal ekonominin doğal sonucudur. Ekonomi politiğin eleştirisini de iki farklı-taban tabana zıt - görüş ifade etmektedir. Liberal(Kapitalist) görüş ve Marksizmdir. Öte yandan bu iki temel görüşün yelpazesini oluşturan ve ikisi arasında gidip-gelen onlarca görüşü de belirtmeye gerek yok.
Küçük çiftçinin, üreticinin, emekçinin, küçük esnafın görüşlerini sahip çıkmak, aynı üretim ilişkileri içinde sorunlarına çözüm bulmak, tusunami önüne set çekmeye benziyor.Bu anlamda burjuva - liberal ekonomistler kendi görüşleri doğrultusunda üretim ilişkilerinin yasalarına uygun değerlendirmeler yapıyorlar yada sessiz kalıyorlar. Yada sosyal demokrat ekonomistler gibi "tusunami" önünde set olmaya çalışarak sermayenin önünde durmaya çalışıyorlar.Sermaye de onları ezip geçiyor.
Ülkemizdeki üretim ilişkileri dünyadaki üretim ilişkilerinden ayrı ve kopuk değildir. Tam tersine sizinde belirttiğiniz gibi Liberal-burjuva işbirliği anlaşmaları, kanunları, yönetmelikleri, anayasaları uyarınca ve ekonomik kurumlarınca (DTÖ,IMF,Dünya Bankası, BM... vb)yönlendirilmekte ve yönetilmektedir. Hükümetler ve Bakanlar da bunlarla işbirliği ve dayanışma içerisindedir.
Dolayısıyla "çözüm" burjuva üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü hiç bir biçim altında "mümkün" değildir. Çünkü burjuva üretim ilişkileri içinde hüküm süren sermayenin "değer" yasası eninde sonunda kendini gösterecek ve kendi kurallarına egemen kılacaktır.Yani sizin söylediğiniz (Ahmet Uzun'a verdiğiniz yanıtta)ve önerdiğiniz "İşte bu yüzen üreticiler olarak Yeni yapıda yeniden piyasa düzenleyici bir, çiğ sütü sanayiciler karşısında satın alıcı bunu işleyici ve tüketicilere satan gerçek rekabet oluşturan bir ‘’ kurum ‘’ kurulması gerekmektedir." görüşlerde ayağı yere basan görüşler değildir. Çünkü önerdiğiniz bu yapıda da aynı yasalar işlemesini sürdürecektir...
Gerçekçi çözüm: toplumsal üretim araçlarının ortaklaşa kullanılması ve toplumsal ihtiyaçların ortaklaşa karşılanmasıdır...
Saygılarımla.
Sayın Veli Güner
Mayıs 17th, 2011 at 13:002009 yerine 2010 tarihinde yanlışlığımı düzeltmenize ve yazıma katkı sağlayan yorumunuz için teşekkür ederim.
Çapar Kanat
Değerli yazar. Yazınızı ve yorumları okudum. Özetle biz ne kapitalist olmuşuz ne kominist. Her şeyi devletten bekliyoruz ama alabildiğince de tüketmek istiyoruz. Öncelikle şükredeceğiz. Sonra çalışacağız ve israf etmeden harcayacağız. Bir kere ben 3 gün önce Viyanadan döndüm. Kıyma 4.5 yüro et 5 yüro. Yazık değilmi vatandaşa. Köylü memnun. Ama alabildiğine kar etmek isteyen besiciler memnun değil. Kardeşim Viyanadaki market 4.5 yüroya kıyma satıyor kar ediyorda biz neden 25 tl ye et yiytoruz. El insaf. Her şeyde devleti suçluyoruz. Bu işin kolayı şu. Önce yemi üreteceksin. Süt hayvanınndan süt alırken, danasınıda et için yetiştireceksin. Bu dğal döngüyü bozarsan böyle bağırısın. Sonrada işi siyesete döker Tayyibi suçlarsın. Bunu yapacağına örgütlen. Tüketiciyi uyandır. reklamını yap. Bak bakalım süt tozondan mamülü üretici kullanıyormu.
Mayıs 21st, 2011 at 23:42