Susma Orucu…
Zekeriya : "Rabbim, bana bir alamet ver," dedi. "Alametin, üç gün işaretle anlaşmanın dışında halk ile konuşmamandır. Rabbini çokça an, akşam sabah onu düşün." (3:41)
Ramazan ayı, hem medyada, hem de toplumda muhafazakarlığın tavan yaptığı dönemdir. Ve bu ay sözde Müslümanların paçalarından riya ve abartı akar, samimiyetsizlik, gösteriş tavan yapar...
"Dişimin arasında kalan yemek kırıntısı orucu bozar mı?" , "Sakız orucu sakatlar mı?" gibi soruları binlerce kez soran Müslümanlar ve bunları binlerce kez cevaplayan din alimleri, gece yarısından ertesi akşama kadar sürecek bir açlık-susuzluk üzerine kafa yorup dururlar...
Ramazan muhabbetlerinde, duydukça kanımı beynime sıçratan, en samimiyetsiz, en iki yüzlü soru ise, sözde orucun "sebebini" açıklayan soru ve cevaplardır...
"Fakirlerin halini anlamış oluruz..." Haydi canım, fakirler bütün gün yemeyip-içmeyip, akşam olduğunda çatlayana, şişene kadar en az beş çeşit yemek yiyorlar çünkü değil mi?
"Yılda bir kez midemizi, vücudumuzu dinlendiririz." Bunların inandığı Tanrı diyetisyen, kutsal kitapları da Posta'nın sağlık sayfaları...
Allah tarafından verilen bir emrin, sebebini, nedenini aramak, ona kendince sebepler uydurmak nasıl bir Müslümanlık? İman, kayıtsız-şartsız teslimiyetse, bu kadar beyin jimnastiği yapmanızın sebebi ne?
Namaz da jimnastik, aeorobik zaten... Zekat, eh işte, vergi... E hac da, Arap kardeşler para kazansın diye, turistik gezi...
Hani, şimdi ismini hatırlamıyorum, "mübarek zatlardan" biri, "Tanrı'nın varlığı-yokluğu" tartışmasında karşısındakine "Tanrı varsa kıldığım namazlarla cennete giderim, yoksa spor yapmış oluyorum. Ne zararı var?" demiş ya... İşte o hesap bunlarınki... Tanrı varsa cennete gidecekler, yoksa diyet yapıyorlar.
Orucun asıl faydası (haydi "o lisanla" söyleyeyim; hikmeti...) asla konuşulmaz, dile getirilmez. Eline batacak iğnenin orucuna etkisini saatlerce tartışanlar, irade kontrolünü, ego törpüsünü ağızlarına almazlar.
Zamanında bu konuyu uzun metinlerle masaya yatırmıştım. 1
Oruç, aç-susuz kalmak değildir. Oruç, sigarasızlığa tahammül etmek değildir.
Oruç, insanın egosuyla, iradesiyle savaşmasıdır. Orucun şeklinden daha önemli olan yanı budur.
Sadece açlık-susuzluk; işin ritüelidir. Buz dağının su üzerindeki kısmıdır.
Defalarca haklarında yazdığım, üzerlerine kafa yorduğum, kendilerine antikapitalist, devrimci Müslümanlar diyen grup (yakında bu konuda tekrar bir yazı yazarak, işin siyasi yönlerini bir kez daha tartışacağım...) orucun, tüketimle, kapitalizmle, lüksle imtihanını dile getirmişler.
Doğrudur.
Ben bir adım daha atıyorum. Oruç, aynı zamanda ego terbiyesidir. Vücudunuzu değil, egonuzu aç bırakın!
Sizi böbürlenmeye, övünmeye, yüksekten bakmaya, karşındakini küçük görmeye, hakir görmeye düşüren her şeyden uzak durun.
Sadece sudan, ekmekten değil, küfürden de el çekin. Dedikoduyu bırakın. Gıybeti kesin.
Bunları yapamıyorsanız, oruç tuttuğunuz müddetçe susun. Ağzınızı açmayın, kimseyle konuşmayın! Yazmayın...
Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts
---
1 : "Tolerans" ve "Ey Oruç Tut Onları" yazılarımı okumak için : http://bit.ly/PLrL7p