Sürmeli Şiir Akşamları
Bugüne kadar pek çok ilde ya da ilçede şiir programlarına katıldım. Konu şiir olunca mısraları paylaşmak adına mesafeleri bir çırpıda aştım. Bu programlarda yeni dostluklar edindim, yeni ufuklara doğru yelken açmanın keyfini yaşadım. Sürmeli Şiir Akşamları için davet alınca sevincim ve heyecanım bir kat daha arttı. Çünkü ben de bir Yozgatlıydım ve sevgili şehrimde ilk defa böyle bir program yapılacaktı. Daha önce çeşitli mahfillerde bu isteğimi dile getirmiştim. Demek kısmet bu güne imiş. Sağolasın Ahmet Sargın, sağolasın Durali Doğan, sağolasın Kadir Öğren...
Aslında İstanbul'da ikamet etmeme rağmen eşimin memleketi Elazığ'dan çıktım yola. Meşakkatli ve iki aktarmalı bir yolculuktan sonra sabah 7.30 sularında indim Yozgat'a. Bir şiirimde belirttiğim gibi: "Soğuk aynı soğuk / Yozgat aynı Yozgat / Cilâlı devrimizdi kaybolan / Gitti gelmez çocukluk." Demek geldi içimden. Doğalgaz hazırlıkları yüzünden alt üst edilen caddelerde, daracık sokaklarda Şekerpınar'a doğru ilerlerken o günleri düşündüm. Geride kalan ve bir daha hiç gelmeyecek o günleri... Zihnime mısralarını geldi yine: "Gözümde yeşerir çimenle çiçek / Bilirim o günler hiç gelmeyecek!" Evet, o günler hiç gelmeyecekti ama ben gelmiştim işte. Her yaz birkaç günlüğüne de olsa geldiğim, annemin elini öpüp babamın mezarında bir Yasin okuduğum Yozgat'a bu sefer şiir okumak üzere gelmiştim. Aslında bir şiir okumak için insanın yüzlerce kilometrelik yolu kat etmesi akıl kârı değil. Ama neylersin serde şairlik var ve şairler biraz da akıl almaz işleri başarabildikleri ölçüde şair sayılırlar
Sürmeli Şiir Akşamları, 28 Temmuz 2006 akşamı Kültür Müdürlüğü Konferans salonunda Yozgat Valisi ve Belediye Başkanının nazik katılımlarıyla başladığında çok da büyük olmayan salonun bir kısmı boştu; ama ne gam, bu tür etkinliklerin halka mal olması zaman alırdı. Bir Yozgat sürmelisi eşliğinde izlediğimiz Yozgat'ın tanıtım filmi, doğrusu güzel hazırlanmıştı. Sıra şiire geldi. Kürsüde bir bayan sunucu... Misafirini davet etti. Dostum Abdülvahap Akbaş çıktı şiirini okudu ve alkışlar eşliğinde yerine oturdu. Bu sefer bir erkek sunucu geldi sahneye. Davudi sesiyle bir şiir okudu.
Şiir, sürmeli kültürünü anlatıyordu; bir Yozgat güzellemesiydi adetâ. Ama bu ses, bu üslup, bu boy, bu endam bana hiç de yabancı değildi. Evet, bu güzel insan, benim 30 yıl öncesinden öğrencim Yusuf Özcan'dı. Daha önce birkaç defa haberleştiğimiz, bana şiir kitabını gönderen sevgili adaşım Yusuf... Benim için söylediği övgü dolu sözleri hak ediyor muyum bilmem ama bildiğim bir gerçek varsa, şu anda biz sahnede sarmaş dolaş olmuş, bir duygu seline kapılmıştık.
Benim şiirim, bir destandı: Çanakkale Destanı. Bu şiiri, ilk mısrasından dolayı seçmiştim: "Ben Yozgatlı Murat... Bir minik kuzu." Çanakkale Destanı şiirim Yozgatlı kınalı Murat'ın hikâyesiyle başlıyor ve şöyle bitiyordu: "Elde kopuz, başlayalım türküye / Haşre kadar hür yaşasın Türkiye!"
Saatler 23.00' a yaklaştığında şairlerin ve ozanların bir kısmı sanatlarını icra etmişler, önemli bir kısmına sıra gelmemişti. 0 kadar çoktu katılım! Gece için Yozgat Lisesi bünyesindeki Kız Yurdu'na gidilirken ben izin isteyerek evimize, annemin yanına, gittim.
Ertesi gün yapılan şehir turu Çamlık'ta testi kebabı ziyafetiyle devam etti. Sevgili Ahmet Sargın, üç testiden birini kırma işini bana tevdi edince doğrusu çok heyecanlandım. İtiraf edeyim, bugüne kadar kebap dolu bir testiyi hiç kırmamış bir Yozgatlıydım. Testiyi kırmadan önce bir söz istediler benden. Şairin sözü şiirden başka ne olur? Ben yazmayı düşündüğüm şiiri bir de yazıyla süslemeye söz verdim. (İşte okuduğunuz bu yazı, o sözün yerine getiriliş vesikasıdır.) Kulağıma fısıldandığı gibi güzelce kırdım testiyi. Yemekte aramıza Tokat'tan gelen dostlar katıldı.
Kendisini eserleriyle tanıdığım Mehmet Ulu Bey'le selâm gönderdim Tokatlı dostlara.
Nihayet Sorgun'dayız. Hava serin... Program açık havada yapılacak.Önce sayın Belediye Başkanı nezaket gösterip şairleri makamında ağırladı. Sonra, Sorgun Belediyesi Mehter Takımının harika gösterisini izledik. Hava gittikçe soğuyor. Yozgat'ı tanımayanlar belli oluyor. İncecik kıyafetleri yetmiyor onlara. Sorgun'dan kıyafet alanlar oluyor. Saat 22.30 sularında bitiriliyor program, neredeyse sadece birer dörtlük okutuluyor bir kısım arkadaşımıza. Katılımın çokluğundan bir kısım arkadaşımıza ise ancak yarın Yerköy'de sıra gelecek.Yüreklerdeki burkuntuyu hissedebiliyorum.
Sevgili Durali Doğan, programın bitişiyle rahatlıyor. Sürmeli Şiir Günleri'nin Sorgun ayağında dikkatimi bir şey çekiyor: Sayın Kaymakam ve Belediye Başkanı, programı başından sonuna kadar takip ettiler. Kendilerine bütün katılımcılar adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Gece, Kız Yurdu'nda Yozgat şiirleri yarışmasına gelen birkaç şiirin değerlendirilmesi yapılacak. Gelecek yıllarda, tıpkı katılımcı sayısının azaltılacağı gibi, bir yarışma açılacaksa bunun aylar öncesinden duyurulmasını ve program başlamadan sonuçlandırılmasını ümit ediyorum.
Çok önemli bir mazeretim dolayısıyla Sürmeli Şiir akşamlarının son gününe katılamadım. Bunun için sevgili Yerköylü kardeşlerimden özür diliyorum. Ancak öğrendiğim kadarıyla oradaki program da güzel olmuş.
Elazığ'a dönmek için Kayseri'ye hareket ederken Sürmeli Şiir Akşamlarına katılan 70 kadar şair (ve ozan) birer birer canlandı gözümde. Abdülvahaap Akbaş, Bayram Durbilmez, Durdu Şahin, İsmet Bora Binatlı, İbrahim Sağır, Ozan Nâçâri, Gündüz Aydın, Muhterem Şahin, Ali Parlak, Nusret Turan, Cemile Düzgün, Reyhan Tataroğlu, Emine Sönmez'i (ve buraya isimlerini alamadığım için üzgün olduğum bütün GÖNÜL DOSTLARINI) tatlı birer yorgunluk içinde bana el sallarken gördüm. Hepsine sevgilerimi sunuyorum.
Sürmeli Şiir Akşamları, Yozgat'ta bir ilki gerçekleştirdi. İnsanların güler yüzü ve iyi niyeti damgasını vurdu programa. Gerisi gelir. Yeter ki birlikte hareket edilsin ve iyi niyetli eleştiriler dikkate alınsın. Programın bütün sorumlularına, arka plânda cansiperane çalışan kardeşlerime, program için maddî manevî desteklerini esirgemeyen zevata... teşekkürlerimi sunuyorum.