Suriyelilere Vatandaşlık Hesapları
Türkiye’de beyin göçü yaşanmıyormuş da, sanki Türkiye’nin seçkin, kalifiye beyinlerine sahip çıkılıyormuş da, şimdi de Suriyeli sığınmacıların kalifiye olanlarına sahip çıkılacakmış!
Ne zamandır Suriyelilere vatandaşlık verileceği açıklaması bekleniyordu.
Beklenen açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan “Biz o mağdur, o mazlum kardeşlerimize bu ülkede inşallah hükümetimizin ortak çalışmasıyla vatandaşlığı vereceğiz… Bunların (sığınmacıların) içinde çok kalifiye insanlar var, kariyer sahibi insanlar var. Biz almayalım da İngiltere'ye, Kanada'ya, şuraya, buraya mı gitsinler” diyerek yaptı.
Ancak bu açıklama, AKP’nin yetkili çevrelerinin dahi beklemedikleri bir tepkiyle karşılandı. Konuya dair ilk elde yapılan anket çalışmalarında AKP’li seçmenlerin çok büyük bir bölümünün bile, Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı çıktığı görülmekte.
Öncelikle birkaç noktayı belirteyim.
Türkiye’nin Suriye politikası son derece yanlıştı ve başımıza türlü belaları açma potansiyellerini (IŞİD vb) içinde taşıyarak ve hatta belalar açarak iflas etti. Ancak Suriye iç savaşında Türkiye’nin ne ölçüde dahli olduğu sorusunu unutmadan, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara kapılarını açmasını (belki bir zorunluluktan da olsa) takdir ediyorum.
Bu insanlar iç savaş nedeniyle yerlerinden yurtlarından edildiler. Empati kurmak gerekiyor. Türkiye’de olası bir iç savaşta kimler nerelere sığınır acaba?
Bu insanları kimliklerinden, kültürlerinden dolayı aşağılamak, ötelemek, suçlamak bırakalım bunun siyasetini, son derece gayr-ı insani. Milyonlarca sığınmacının içerisinde hırsızı da, arsızı da, katili de bulunabilir. Bu tekil örneklerden hareketle bir halk yargılanamaz.
O insanlar karınlarını nasıl doyurabiliyor ya da doyurabiliyorlar mı? Çocuklar, hele o çocuklar; çocukluklarını yaşayamadan, düşmüşler bir yangının ortasına! Dilenen insanlar, kadınlar! Türkiye’deki işverenlerin çoğu ellerini ovuşturarak bu insanları üç kuruşa çalıştırıyorlar! Parası olanlar kendi işlerini kuruyorlar ama sığınmacıların çoğunluğu perişan.
Sığınmacılara vatandaşlık verilmesine milliyetçilik, inanç, kültür vb. nedenlerle karşı çıkılmasını kabul etmiyorum. Bütün bunların altında ırkçılık yatıyor.
Bugün Türkiye nüfusunun önemli bir kısmının Balkanlardan, Kafkaslardan geldiğini unutmayalım. Yani Türkiye bir göçmenler, sığınmacılar ülkesidir aynı zamanda. O sığınmışların torunlarının Suriyeli sığınmacılara etmedikleri laf kalmıyor, ne yazık!
Elbette toplumsal doku ve ekonomik duruma ilişkin belli korkular, kaygılar taşıyarak bu vatandaşlık işine karşı çıkanları da (ki azımsanmayacak sayıda olduklarını sanıyorum) anlamak gerekir.
Ancak sığınmacılara vatandaşlık verilmesini insan hakları, enternasyonallik, halkların dayanışması, emek vb. nedenlerle/gerekçelerle savunanlara da karşı çıkıyorum. Bu yaklaşımın konuya dair isabetli bir yanı yok. Çünkü bu iş, Avrupa’ya siyasal nedenlerle sığınanların vatandaşlık taleplerine benzemiyor! Ütopya değerlidir, ama yeri burası değil!
Görüşüm mü?
Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesin ve Suriye’de durum normale döndüğünde (Bu normalleşmede Türkiye de üzerine düşeni yapmalı, ama bunu yapacağına dair bir işaret de gözükmüyor!), bu insanlar ülkelerine gönderilsinler. O güne kadar bu sığınmacılara gerekli destek sağlansın. Bunun için de sığınmacılara mülteci statüsünün verilmesi yeterlidir. Bu yolla ilk elde yaşanan bir kısım sıkıntılar, yasal olarak da çözüme kavuşturulmuş olur.
Vatandaşlıktan Erdoğan’ın Muradı ne?
Erdoğan’ın Suriyelilere vatandaşlık verme isteğinin altında yatan nedir, ona bakalım.
Ülkemizde kayıtlı/resmi olarak 2 milyon 750 bin Suriyeli sığınmacı var. Bu rakamın seçmen sayısı en az 1 milyon 500 bin olarak tahmin ediliyor. Ancak resmi makamların da kabul ettiği üzere, Suriyeli sığınmacıların tümü kayıtlı değil. Yani bu 2 milyon 750 bin rakamından daha yüksek sayıda sığınmacı var. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayı olarak 3 milyon 500 bin gibi rakamlar telaffuz edilmekte.
Demek ki ortada yaklaşık 2 milyon Suriyeli seçmen var!
Bir kere mağdur ve mazlum kardeşlerim retoriğinin inandırıcı hiçbir tarafı yoktur! Erdoğan tam bir faydacılık anlayışıyla hareket ederek Suriyeliler üzerinden iki kuş vurmaya çalışıyor.
Bunlardan birincisi, yukarıda rakamlarla ifade ettiğim üzere hazır bir seçmen kitlesi hedefleniyor! Erdoğan, Suriyeli seçmenleri çantaya atılmaya bekleyen hazır keklikler olarak görüyor! Hele başkanlık için olası bir halkoylamasında bu azımsanmayacak seçmen kitlesine ihtiyacın çok gerekli olduğu ortadayken…
İkincisi, Erdoğan kendine muhalif toplumsal kesimlerin bulunduğu bölgelere Suriyelileri yerleştirerek bu kesimler üzerinde bir baskılama oluşturmayı hedeflemiş durumda. Suriyelilere vatandaşlık vererek, Suriyelilerin yerleştirilmelerine karşı çıkışın meşruiyetini yok etmek ve yasal olarak önünü kesmek istiyor. Öyle ya! Onlar da T:C. Vatandaşları.
Anadolu’daki Alevi yerleşim yerlerinin yanı başlarına yerleştirilen Suriyelilerin Sünniliğinden ve kimi Kürt bölgelerine (örneğin, ihtimal dahilidir ki Sur’a) yerleştirilmesi hedeflenen Suriyelilerin Araplığından faydalanarak oradaki muhalif yapıları baskılamak için toplumun demografisiyle oynamak, ateşe barutla gitmektir.
Bunun en ufak bir insani yanı yoktur! Tamamen siyasal çıkarlar için oradaki halk ile oraya yerleştirilen Suriyeli halkı birbirine kırdırmayı amaç edinen bir siyasal oyundur. Olanlar halklara olsun, ama yeter ki iktidara zeval gelmesin!
Bu hesapların ne demokratik siyasetle ne de insanlıkla ilgisi var!
Bir de vatandaşlık verme gerekçesi olarak kalifiye Suriyelilerden söz edilmiyor mu?
Neymiş, bunları biz almayalım da İngiltere’ye, Kanada’ya şuraya buraya mı gitsinlermiş!
Hele bak, hele...
Türkiye’de beyin göçü yaşanmıyormuş da, sanki Türkiye’nin seçkin, kalifiye beyinlerine sahip çıkılıyormuş da, şimdi de Suriyeli sığınmacıların kalifiye olanlarına sahip çıkılacakmış!
Üniversiteleri tırpanlayan siz, TÜBİTAK’ı tamtakır eden siz, eğitimi dini sahanın tahakkümüne sokmaya çalışan siz, istediğiniz çevre, sağlık vb. raporları vermeyen bilim insanlarını süründüren siz, tıp alanında yüz akımız olan üniversite hastanelerini batıran ve kadrolarını dağıtan siz, bilimi yol ve köprü yapma mühendisliğiyle sınırlayacak (zinhar felsefe ve biyolojiye yer olmaya!) kadar bilim dışı olan siz…
Hem bunları yapıp hem de kalifiyeli Suriyelilere sahip çıkacağız diyen de siz!
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Siz var ya, siz...
Hele şuna ne demeli?
AKP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyelilere vatandaşlık verileceği açıklamasına ilişkin yöneltilen bir soru üzerine:
"(Erdoğan’ın) Kast ettiği bütün Suriyelileri vatandaşlığa kabul etmek değil. (Tepkilerin yoğunluğu üzerine Şentop, böyle diyerek işi yumuşatmaya çalışıyor olsa gerek). Kast ettiği halen Türkiye’de eğitim öğretim alanında, mühendislikte faydalı olacak bazı Suriyeliler var. Bunlar zaten istihdam ediliyor. Ancak Türk vatandaşı olmadıkları için bazı imkânlardan faydalanıyorlar, ama vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getiremiyorlar. Mesela vergi ödemek gibi yükümlülükleri yerine getiremiyorlar.” cevabını verdi.
Vergi almak için vatandaşlık verelim(miş)!
Demek vergi kaçırma cenneti Türkiye’de vergi toplamak için kala kala Suriyelilere kalınmış! Maliye Bakanlığı açıklasın bakalım Türkiye’de kaç yüz milyar TL vergi tahsil edilememiş. SGK açıklasın bakalım kaç yüz milyar TL SGK prim alacağı var? Dikkatinize; tahakkuk edilip de tahsil edilememiş vergiden ve SGK priminden söz ediyorum; kaçırılmış olanlarından ve yandaşların silinen vergilerinden değil!
Bunlar bizim aklımızla dalga geçiyorlar!
Her zaman olduğu gibi yine bizi kandırmaya soyunmuşlar?
Bütün gerekçeler yalan, yanlış.
Makyavellikte Makyavel’e taş çıkartır bunlar! (HŞ/HK)