Suriye’deki Ölüm Fırtınası ve Türk/Rus Kavgası
Yeni Osmanlı palavrasından, acı gerçeklere doğru yol aldığımız şu günlerde, Türkiye Rusya ilişkileri yeniden gündem yapıyor.
Tıpkı Kurtuluş Savaşından önceki günlerde, Osmanlının Batıdan gelecek saldırıları savuşturmak için yeni arayışlara girdiğimiz günlerdeki gibi…
Atlantik ötesinden ve Avrupa’dan gelen saldırıları göğüsleyebilmek için yeni ittifaklara ihtiyacımız olduğu çok açıktır.
Osmanlının yıkılış günlerinde, Osmanlı Hanedanı, Osmanlının kurtuluşu için Batıdan(Avrupa), uzun süre, hep bir “Hakkaniyetli Barış” bekleyişindeydi. Şimdilerde AB üyeliği için adil davranış beklediğimiz gibi…
O barış hiçbir zaman gelmedi. Gelmediği gibi, kapalı kapıların arkasında, Osmanlıyı paylaşım pazarlıkları yapmaktaydılar.
Amerika, Türkiye’yi tam bir kuşatma altında tutarak, içeriden yıkma uygulamaları içindedir.
Irak ve Suriye sınırımız (950km) tamamen Amerikan denetimindedir.
Amerika’nın bölge denetim gücüne güç katmak için Amerika’ya tahsis ettiğimiz İncirlik, Diyarbakır, İzmir Hava alanlarını da katarsak, Amerika bölgeyi Türkiye eliyle denetliyor diyebiliriz.
Mevcut, uyguladığımız siyasetleri sürdürürsek, Suriye’deki ölüm fırtınasının Türkiye’nin içine dalmasına az kaldı diyebiliriz.
Türkiye’ye doğrudan tehdit Amerika’dan gelmektedir. PKK’nın elindeki silahların Ruslardan geldiğini söyleyen Erdoğan’a Rusya’dan cevap gecikmedi. “Elinde belge olmadan konuşma… Belge göster”
PKK, YPG, SDG’nin elindeki silahlar nereden geliyor? Nereden gelecek? İncirlik Üssünden kalkan Amerikan uçaklarından…
Halep’te Suriye devletine karşı terör eylemleri sürdüren, Abdülhamit Tugayları(Abdülhamit’i çok severiz ya), Ahrar-u Şam ve El Nusra’ya verdiğimiz destek durmadan, Suriye’deki ölüm fırtınası sona ermez.
Sözün kısası; Suriye’de Amerika’ya verdiğimiz askeri, siyasi ve istihbarı destek bitmeden Suriye’ye barış gelmez.
Halep’te söz sahibi olacağız, yeni Osmanlıyı kuracağız derken, Diyarbakır’dan olma gibi bir konuma evrildik.
Güneydoğumuzdan, Amerika’dan Türkiye’ye gelecek bir saldırıda, Suudi Arabistan ve Katar bize destek olur mu? İran’a karşı bir düşmanlık olsun diye Katar’a kurduğumuz askeri üsten Türkiye’ye bir fayda gelir mi?
Savunma stratejimiz, savunma mantığımız Sünni İşbirliği noktasına dayandırılabilir mi?
Türkiye’nin savunma mantığını, NATO’ya bağlamak ne kadar yanlışsa, Sünni İşbirliği stratejisine bağlamakta o kadar yanlıştır.
Bu strateji; ABD’nin planladığı Sünni/Şii çatışmasında, Sünni ayağını oluşturmaktan başka bir şey değildir.
Atlantik ve Batı gözünü ve umudunu Sünni- Şii savaşına dikmişken, Amerika’nın ekmeğine burada da yağ sürmüş oluyoruz.
Türkiye’nin Rusya düşmanlığı sadece Amerika’nın ve İsrail’in işine yarayan bir araçtır.
Rusya’dan kaçtıkça, Amerika’nın kucağına oturulur. Bu durum Amerika’nın Türkiye’ye şantaj yapmasını kolaylaştırır. Ve SDG ve YPG’yi desteklemesini kolaylaştırır.
Dengeyi kuramayan bir Türkiye, kendisini istemediği bir savaşın içinde bulabilir.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr