content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

01 Ağu

Suriye’de Kürt Baharı

Suriye Kürtleri yaşadıkları bölgeyi; Bin Xete (Hat Altı/Sınır Altı), Türkiye Kürtlerinin de yaşadığı Güneydoğu Anadolu Bölgesini ise; Ser Xete (Hat Üstü/Sınır Üstü) diye isimlendirmişlerdir. Buna karşılık yazar Faik Bulut’a göre Kürt Mahallesinde; Suriye Kürtlerinin de yaşadığı bölge, “Cep Kürdistan” nitelendirilmiştir. Ancak Kürt Milliyetçilerinin görüşüne göre bölgenin adı; “Batı Kürdistan” dır. Kürt milliyetçi yayınlarını referans alan kaynaklarda da bölgenin adı çoğunlukla Batı Kürdistan şeklinde belirtilmektedir. Suriye Arapları ise bölgeyi; “Cezire” diye adlandırmıştır.

18 Temmuz 2012’de başkent Şam’da Milli Güvenlik toplantısına yapılan başarılı bir devrimci eylemle Suriye kabinesinden iki bakan, bir bakan yardımcısı ve istihbarat şefinin cezalandırılmasından sonra Türkiye sınırına yakın bazı yerleşim birimlerinde PKK’ya bağlı PYD’nin bayrak göstermesi ile birlikte bu bölge birden siyasi tartışmaların odağı haline geldi.

Türkiye Suriye sınırı bilindiği gibi 910 km’den oluşmaktadır. Bu sınır boyunca Türkiye tarafında, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illeri sıralanırken, Suriye tarafında ise; Haseki, Rakka, Halep, İdlip ve Lazkiye illeri bulunmaktadır.

Kürt nüfusu Irak’takinin aksine oldukça dağınık şekildedir. Nüfus oranıyla kıyaslanmayacak ölçüde bir dağılma görülmektedir. Suriye’nin güney, orta ve kuzey bölgelerinde Kürt nüfusu bulunmakla birlikte daha çok kuzeyde Haseki, Rakka ve Halep’te meskun durumdadır. Suriye Ulusal Konseyi (SUK) üyesi Mahmut Osman’ın iddiasına göre, Suriye’deki Kürtler bu üç ilin (Haseki, Rakka ve Halep) hiçbirinde çoğunluk oluşturmazlar. Suriye’de Etnik toplulukların nüfus oranları bilinmemektedir. Ancak Kürt nüfusunun 2 milyon kadar olduğu genel kabul gören bir görüştür. Suriye nüfusunun 24 milyon olduğu düşünüldüğünde, Kürt nüfus oranının ülke nüfusunun yaklaşık % 10 kadarını oluşturduğu kabul edilmektedir.

Suriye’nin kuzey bölgesi, tarihen  bir Kürt nüfus bölgesi değildir. Ancak Büyük Selçukluların bu bölgeyi kapsamasından sonra Kürt aşiretleri de Suriye’nin kuzey bölgesine doğru takip eden dönem içinde kısmen yayılma imkanı bulmuştur. Bölgeye gelen Kürt nüfusu da hiçbir dönemde çoğunluk oluşturmamıştır. Çünkü Kürtlerin yayıldıkları alan daha çok Türkiye’nin güneydoğu bölgesi yönünde olmuştur.

Fransız Manda idaresinden itibaren Suriye Kürtlerinin son yüz yıllık tarihleri şöyle özetlenebilir. Fransız Mandası altındaki Suriye Kürtleri, 1929’da “muhtariyet” isteği ile Fransız makamlarına müracaat ettiklerinde, “özerk yönetimlerin inanç esaslarına göre belirlendiği Kürtlerin Alevi ve Dürziler gibi bir dinsel azınlığı oluşturmadıkları ve belirli bir bölgede yoğunlaşmadıkları” gerekçesiyle  reddedilmiştir. Aynı dönemde Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgede; Kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olarak kullanılması için yapılan müracaatı Fransız Manda İdaresi her ne kadar kabul eder görünmüş ise de bu isteği Suriye’den çekildikleri 1946’ya kadar hiçbir şekilde uygulamaya koymamıştır. Hatırlanmalıdır ki Fransız mandası altında Suriye; Halep Sancağı, İskenderun Sancağı, Dımaşk Sancağı, Cebel Dürzi Bölgesi, Büyük Lübnan, Alevi Bölgesi (Lazkiye) diye altı idari bölgeye bölünmüştür. Kürtler o dönemde Halep Sancağı diye adlandırılan idari bölge içinde kalmıştır. Milli Aşiretinden Mahmut bey, heverkan Aşiretinden Haco bey Kamışlı’nın Hıristiyan Mişel Dome ile ittifak ederek Şam hükümetine karşı Türkiye’ye katılmayı savundular ama bundan da bir sonuç alamadılar. Kısa bir süre sonra da Kamışlı çevresinde Kürtler ve Hıristiyanlar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Kürtlerin Suriye’de muhtariyet isteği kabul edilmemişti. Ancak 1925 Şeyh Said İsyanından sonra çok sayıda Kürt ve Zazanın siyasi mülteci olarak Suriye’ye gelmesi, 1926’de “Türkiye sınırları içinde bağımsız bir Kürdistan” fikrini savunan bu amaçla Ağrı İsyanını hazırlayan Hoybun Cemiyeti burada kurulmuş, Kürt milliyetçi çevreleri tarafından çok önemli sayılan Ronahi ve Hawar dergileri Celadet Ali Bedirhan tarafından burada çıkarılmış,  İkinci Dünya Savaşı esnasında Fransız Radyosu Levant’ta Kürtçe yayınının başlaması iledir ki Suriye Kürt milliyetçiliğinin önemli bir merkezi haline gelmiştir.

1943’te Fransız Mandası altında yapılan seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı Şükrü El-Kuvvetli olurken, Başbakanda Hama Berazi Kürt Aşiretinden Muhsin Berazi olmuştur. 1946’da bağımsız olan Suriye, “Suriye Arap Cumhuriyeti” adıyla BM’ye üye oldu ve Lübnan dışında Halep, Alevi, Cebel Dürzi, Dımaşk sancaklarını kapsamış oldu. Bu dönemde Suriye çok sayıda askeri darbeye sahne oldu. Bunlardan birisi de Kürt asıllı edip Çiçekli tarafından yapıldı. Edip Çiçeklinin 1954’te devrilmesinden sonra Suriye’de Kürt aleyhtarı (Kürtçe yayın ve müzik plaklarının yasaklanması gibi) bir hava başladı. Baas Partisi öncülüğündeki Arap milliyetçiliğinin etkisiyle 1958’de şehirlerde Kürtçe resmen yasaklandı. 1957’de ise Suriye Kürt Demokrat Partisi kuruldu. Parti Kürtler için kültürel hakları talep etmişti.

İkinci Dünya Savaşından sonra Suriye Kürtleri arasında sınıf mücadelesi görüşü diye özetlenen Sosyalist akım giderek etkisini genişletti. İlginçtir bu dönemde ortaya çıkan Suriye Komünist Partisi başkanı Halit Bektaş’da  Kürt asıllı idi. Kürt İsyanlarının sonucu olarak Irak ve Türkiye’den Kürt mülteciler belirli dönemlerde Suriye’ye gelmeye devam ettiler. Suriye istihbaratı bu dönemde “Kürtlerin bir isyan hazırlığı içinde oldukları ve İsrail’in bu hazırlığı desteklediği” görüşünü kabul etmiştir. 5 Ekim 1962’de alınan bir kararla 1945’ten önce Suriye’de yaşadığını yazılı bir belgeyle ispatlayamayan Kürtlerin vatandaşlığı, kendileri “ecanip/ecnebi/yabancı” veya “maktumin/kyıtsız/yazısız” sayılarak, iptal edildi. Bunlar arasında bakanlık yapmış Abdülbaki Nizameddin ve orduda kurmay başkanlığı yapmış Tevfik Nizameddin gibi tanınmış isimler de bulunmaktadır.

1963’te Haseki Emniyet Müdürü Muhammed Talip Halit tarafından “Cezire Bölgesi Çalışması” diye hazırlanan raporda, Türkiye sınırı boyunca daha fazla Arap aşiretlerinin yerleştirilerek bir emniyet şeridinin oluşturulmasını öngörmüştür. Sınırda 375 km boyunca bir Arap emniyet şeridi 1970’lerde Tapu ve Kadastro çalışmaları ile birlikte oluşturuldu. Tabga Barajı nedeniyle yerinden olan Bedevi Arapları da bölgeye iskan edildi. Ancak 1976’dan itibaren Hafız Esad, sorun yaşadığı Türkiye ve Irak’ın istikrarını Kürtler aracılığı ile bozmak için Baas Partisi’nin Kürt politikasını değiştirerek özellikle Irak ve Türkiye’den mülteci olarak gelen Kürt gruplarına her türlü desteği vermeğe başladı. Temmuz 1979’da Suriye istihbaratının bir operasyonu ile Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK’da Suriye’ye taşınmış ve 1979-1998 arasında 20 yıl PKK her türlü faaliyetini Suriye’den yürüttüğü gibi Suriye’de Kürt milliyetçiliği için yeni bir merkez olmuştur. 1985’te Kürt tutukluları için af çıkarılmıştır. Beşar Esad döneminde de Kürtlerin ve Kürtçenin üzerindeki baskıların kaldırılması doğrultusunda siyasetler gelişerek devam etti. Bu dönemdeki en önemli olay 12 mart 2004’te Kamışlı kentinde el-fetva adlı Arap futbol takımı ile Kürtlerin El-Cihad adlı takımı arasındaki futbol maçının ardından seyirciler arasında başlayan olayların sonunda 150 kişi hayatını kaybetmiştir.

Suriyeli Kürtler, kuzeydoğudaki Kamışlı’dan başlayarak Hama’ya kadar hemen her yerde yaşıyorlar ama en çok yaşadıkları yerler : Malikiye, Kamışlı, Ras’alayn (Amude), Aynelarap(Kubani), Afrin gibi yerleşim yerleridir. Bu yerler Türkiye’nin güney sınırı boyunca uzanmaktadır. Yerleşim yerlerinin etrafı çoğunluğu Arap bir kısmı da Türkmen olan nüfus tarafından çevrelenmiştir. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi bu bölgede bütünüyle veya çoğunlukla Kürt nüfus yoktur. Bir bölgesel Kürt otonomisi kurulması halinde Kürt olmayan nüfus çoğunluğu bu yönetimin altında kalacaktır. Bu yüzden Suriye’nin kuzeyini Malikiye’den Afrin’e kadar uzanan çizgi boyunca idari bir Kürt bölgesinin kurulması da yaşaması da rasyonel bir seçim değildir.

Afrin ve Kubani gibi yerlerde PKK’nın Suriye’deki kolu sayılan PYD’nin fiili bir otorite oluşturması belli ki Esat yönetiminin tercihidir. Çünkü Esat yönetimi bu yerleri tek kurşun atmadan PKK’lılara devretmiştir. Suriye Kürt partilerinden hiç birisinin silahlı kanadı yoktur. Bu yüzden PKK/PYD ile bu konuda rekabet etmeleri de mümkün değildir. Suriye’de muhaliflerin hükümet güçleri ile çatıştığı dönem boyunca PKK/PYD’liler son derece rahat bir faaliyet ortamı bulmuştur. Bu ortamı elbette onlara Baas yönetimi sağlamıştır.  Bu dönem içinde PKK/PYD’liler kendilerine muhalif olan, geleceğin Hareketi Partisi Meşal Fazıl Temo’yu, yerine geçen yeğenini ve bir çok şahsı öldürmüştür. Yine Kamışlıdaki Bedro Aşiret lideri Abdullah Bedro’yu evine baskın düzenleyerek ağır şekilde yaralamışlardır. Baas yönetiminin izni ve bilgisi içinde PKK burada bir çeşit alan hakimiyeti temin ederken, ilginç olan Türkiye’nin hiçbir önleyici müdahalesi, tepkisi olmamıştır. Şimdi Afrin ve Aynelarap gibi yerlerde fiilen PKK bayrak gösterince, Türkiye’den yükselen tepkinin de çok fazla tutarlılığı yoktur. PKK’nın bu bölgede birkaç ilçeyle de sınırlı olsa bile bir alan hakimiyetine sahip olması PKK için önemli bir gelişmedir. Ancak bu gelişmeyi “ikinci bir Kürdistan” yada Emre Uslu’nun nitelendirmesiyle “PKK Cumhuriyeti” diye ilan etmek büyük bir abartıdır. Ya da PKK’nın bazı ilçelerde yönetimi ele geçirmesini bir “Kürt baharı” olarak görmek aşırı bir abartıdır ve daha çok bir isteğe işaret etmektedir. Çünkü bir Kürt idari bölgesini temin edecek, yaşatacak ve homojen bir Kürt nüfus çoğunluğu bu bölgede yoktur. Kürtlerin Suriye’de vatandaş bile sayılmadıkları iddiaları da hiçbir mesnede dayanmaz. Çünkü Irak ve Türkiye’den gelen ve siyasi mülteci konumunda olanlar için yapılmış bu uygulama Suriye Kürtlerinin çok az bir bölümüne yaklaşık 200 bin kadarını kapsamaktadır. Ancak 1979’dan itibaren Suriye Kürtleri içinde yalnızca PKK’nın faaliyetlerine izin verilmiş olmasına rağmen bu dönem de PKK’nın Kürtler üzerindeki baskıcı uygulamalarına hiçbir itirazı olmamıştır. PKK içindeki Suriyeli Kürtlerin önemli bir sayı oluşturması bile Suriyeli Kürtler arasında PKK’nın ciddi bir tabanı olduğunun işaretidir. 

Kürt milliyetçileri ve PKK tarafından batı Kürdistan diye adlandırılmasına karşılık bu bölge Kürtlük özelliği bakımından en zayıf halkadır. Kürt Federe Yönetim Başkanı Barzani’nin Suriyeli Kürt Partileri Erbil’e toplayarak ortak hareket etme kararı aldırtması, Suriyeli Kürt gençleri eğittiklerini ilan etmesi PKK ile rekabetinin bir sonucu olmalıdır. Barzani’nin Suriye’deki Kürtler aracılığı ile yahut Kürdistan’ın bu bölge nedeniyle Akdeniz’e ulaşacağı gibi görüşler de somut bir veriye dayanmaz. Yalnızca bir isteğin karşılığı olmalıdır.

S E Ç İ L M İ Ş   K A Y N A K Ç A

Hüseyin Orpuklu, Atatürk Dönemi Türkiye Suriye İlişkileri,  Yük. Lis. Tezi, İzmir 2006.

Ömer Faruk Abdullah, Suriye Dosyası, Çeviren: Hasan Basri, İstanbul,

İlhan Arsel, Arap Milliyetçilği ve Türkler, İnkılap Kitapevi, İstanbul 1987.

Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C.II/III, TTK, Ankara, 1991.

Erdem Erciyes, Ortadoğu Denkleminde Türkiye Suriye İlişkileri, İstanbul 2004.

Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk Arap İlişkileri, İstanbul 1992.

Bernard Lewis, Ortadoğu, Çeviren: Selen Y. Kölay, Ankara 2003.

Yılmaz Türel-Mehmet Şahin, Ortadoğu Siyasetinde Suriye, Ankara 2004.

Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye (1908-1938), Ankara 2004.

Zafer Sağlam, Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeostratejik Konuları İtibariyle  Türkiye Suriye İlişkilerinin İncelenmesi,  Yük. Lis. Tezi, İstanbul 2006.

Erol Kurubaş, Etnik Sorun-Dış Politika İlişkisi Bağlamında Kürt Sorununun Türk Dış Politikasına Etkileri, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.8, N.I, Ankara 2009.

İbrahim Halil Baran-Seevan Saeed, Suriye ve Kürdistan Raporu (1916-2004), Bağımsız Araştırmalar ve Politikalar Merkezi, 2004.  

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank