Suriye Neresi?
Suriye için haritaya baktığımızda, güneyimizde takribi 900km sınırımız olan ve takribi 185 bin km2,halkının çoğunluğu Arap olan bir devlet deriz.Tarihe baktığımızda da bu güne kadar Romalılardan, Araplara, oradan Memluklulara ve sırasıyla Selçuklular ile Osmanlıların hâkimiyetinde kalmış bir bölge olduğunu görürüz.
Osmanlıların yıkılışından sonra, Fansız hâkimiyetine giren bölge-yirminci asrın milletleşme modasına uyarak-Suriye milleti olarak örgütlendirilmiş ve 1945 yılından sonra bir ölçüde Fransızların etkisinden kurtarılmak ve peyk devlet olarak yönetilmek üzere bağımsızlaştırılmıştır.
Fransızlar Osmanlıdan sonra bölgeyi düzenlerken, burasını kontrol etmek için yönetimi aslında çoğunluğu Sünni Müslümanlardan oluştuğu halde, Şiiliğin bir kolu olan Nusayrilere bırakmıştır.
Suriye’ye etnik olarak baktığımızda Araplardan sonra ikinci etnik grubu Türkmenler oluşturmaktadır. Halep, Lâskîye ve güneye doğru Hama, Humus ve Şam bölgelerinde olmak üzere 1,5- 2 milyon arasında Türkmen’in yaşadığı tahmin edilmektedir.
Yukarıda Suriye bölgesinin etnik, dini ve siyasi durumuna kısaca değinmeye çalıştım.
Gördüğümüz gibi, Suriye tarih boyunca çeşitli etnik ve dini kavim ve milletlerin yaşadığı, gelip-geçtiği ve kimin gücü yeterse zapt ettiği bir bölgeden başka bir şey değildir.
Önemi nereden gelmektedir?
Bugünkü önemi, hâkimiyetinin yukarıda da değindiğim gibi, Şii hâkimiyetinde olmasından dolayıdır. Zira İran’ın en büyük müttefikidir. Ayrıca İsrail’e karşı önemli bir savunma hattı oluşturan Lübnan’daki Hizbullah örgütünün İran ile birlikte destekçisidir. Suriye’nin el değiştirmesi demek İran’ın İsrail’e karşı ön savunma hattının çökmesi demektir.
Bu arada şunu da not olarak belirtelim; Mısırda “kanka” Mübarek rejiminden sonra gelen Müslüman Kardeşler ağırlıklı yeni yönetim İsrail’e karşı mesafeli durmaktadır. Dolayısıyla İsrail-Esat yönetimiyle düşmanmış gibi gözükse de- Suriye’deki yönetimin değişmesiyle yeni gelecek yönetimin tıpkı Mısır da olduğu gibi mesafeli duracağını hesap etmektedir.
Buraya kadar hepimizin bildiği konulardan bahsettim, bir ölçüde hatırlatma yaptım.
Bundan sonraki yazıma sorular ile devam etmek istiyorum… Suriye’yi yaklaşık 400 yıl kim idare etti? Osmanlı çekildikten sonra ancak 20 küsur yıl idare edebilen Fransızların bugün Osmanlının mirasçısı olan Türkiye’den fazla söz sahibi olmaları neden?
Sorularımıza devam edelim… Sınırlarımız içindeki Gaziantep’i kadim Türk şehri olarak kabul ettiğimiz halde, sınırımızdan takribi 50km ileride ve Osmanlıdan çıktığında %70i,şimdi ise %45i Türkmen olan Halep neden kadim Türk şehri sayılmaz?
Devlet kurulur ve bir müddet tarih sahnesinde kaldıktan sonra yıkılıp yerine bir başka devlet kurulur. Halklar ise-zorunlu bir göç olmadığı sürece- o bölgede yüzyıllarca yaşarlar. Nesiller boyu aynı coğrafyanın sahibidirler. Yani devletler geçicidir ve asıl olan halklardır.
Dolayısıyla sınırlarımızdan bir adım sonrasını yok saymak, ilgisiz kalmak tarihimize karşı bigâne kalmak demektir.
Elbette uluslar arası kurallara uymak gerekir ve devletler sınırlara karşı saygılı olmak zorundadırlar. Ancak sınırlarımızdan bir adım sonrasını yok saymak, sanki şimdiki sınırlarımız içerisinde yüzyıllardır içimize kapanık bir halde yaşıyormuşuz gibi ilgisiz kalmak, sanki daha doksan yıl önce o toprakların insanları bizimle beraber Çanakkale’de omuz omuza savaşmamışlar gibi yedi kat yabancı muamelesi yapmak kendi benliğimize, milli ruhumuza ve özellikle onlara karşı ihanet değimlidir?