content

03 Mar

Sulardaki Flor ve Klor

Her türlü içme sularında flor (florürün) fazlası istenmez ve insan sağlığına aykırıdır. Şehir şebeke su tedariki için yapılan barajlardaki sularda genellikle flor miktarı olması gereken seviyenin altındadır.

Bu barajları ırmaklar, yağmur suları besler. Bu yüzden şehir şebekelerine su sağlayan barajlardaki flor miktarı  genellikle olması gereken seviyenin altındadır.

Geçtiğimiz günlerde Isparta Sağlık Müdürlüğü’nün ‘’Isparta şehir şebekesindeki fazla flor (florür) miktarı giderildi ‘’ haberleri yukarda yaptığımız genelleme için hariç tutmak gerekir.  Yüzey sularında genellikle flor miktarı olması gereken seviyedir.

İsparta’da da doğru yöntemle barajı besleyen akarsulardaki flor miktarları ayrı ayrı analiz edilmesi sonucunda flor miktarı yüksek olan akarsu tesbit edilmiş ve o akarsuyun şehir şebeke barajına akmasının engellenmesi sonucunda şehir şebekesindeki flor miktarı düşürülmüştür.

Ülkemizin hiçbir şehrinde şehir şebeke sularında flor yokluğu yüzünden flor pompalanması uygulaması yoktur. Klor pompalanması uygulaması vardır. Isparta şehir şebekesinin barajına gelen diğer su kaynakları yeterli olduğundan dolayı florlu akan akarsudan vazgeçilebilinmiştir. Ya diğer kaynaklar da florlu olsaydı?

Isparta mevcut konvansiyonel su arıtıma sistemi (havuzlarda çökertme-dinlendirme )sistemi yerine Reverse Osmosis Su Arıtma Sistemi’ ni kullanmak zorunda kalacaktı.

Reverse Osmosis Sistemi çok pahalı bir sistemdir. Yüksek basınçlı elektrik motorları ile suya yüksek basınç kazandırılarak ters filitrelerden suyun geçirilerek suyun arıtılmasıdır. Tuzlu deniz suyu da bu yöntemle arıtılmaktadır.

1990’lı yıllarda Kırıkkale İlimizin su sıkıntısı var idi. Yanıbaşından akan Kızılırmak’ın suyundan yararlanmak istedi. Suyu analiz ettirdiğinde kükürt miktarı 234 ppm çıktı. Bu suyu Konvansiyonel yöntemle arıtması imkansızdı.  Dünya Sağlık Örgütü’nün değerlerine göre 234 ppm kükürt yüksek bir değerdi! Kırıkkale Belediyesi Kızılırmak Suyunun REverse Osmosis Yöntemi ile arıtılmasının fiyat etüdünü yaptırdı. Çıkan fiyatı kendisine uzak da olsa yer altı suyu ve diğer suların yer altı boruları ile taşınmasının da fiyat etüdünü yaptırdığında Kızılırmak’ın suyunu tercih edmedi pahalı geldi.

Geçtiğiğimiz yıllarda (2008) ülkemizin diğer yerlerinde olduğu gibi Ankara’da da kuraklıktan dolayı şehir şebekesi suyu sıkıntısı baş gösterdi. Ankara Belediyesi yıllardır Gerede tarafından su getirmek için baraj yapmamış olduğundan Kızılırmak suyunun Ankara’daki şehir şebeke suyu barajına taşınmasını gündeme getirdi. Sivil Toplum Kuruluşları Kızılırmak suyunu hemen analiz edip basın toplantısında ‘’ 234 ppm su içilemez ‘’ dediler. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek ise ‘’ Dünya Sağlık Örgütü 234 ppm suyu içilebilir buluyor ‘’ dedi.

Evet, Ankara halkı Melih Gökçek’in değil Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nun azizliğine! Uğradı. 2000’li yıllarında sonra Dünya’daki şehir şebeke suları tedarikindeki daralmadan dolayı WHO 234 ppm kükürtlü suların şehir şebekelerinde kullanımını ‘’ kabul edilebilir değer olarak değiştirdi.   Kızılırmak’ın 234 ppm kükürtlü suyu Ankara’ya su sağlayan konvansiyonel su arıtma tesislerine akıtılmaya başlandı. Konvansiyonel arıtma ile kükürt asla arıtılamaz. Kükürtlü suyu arıtmanın yöntemi R.O.S. (Reverse Osmosis)dir.

Şimdi gelelim sularda klor kullanımına! Sularda klor kullanımı ile sulardaki fazla flor konusu kamuoyunca karıştırılmaktadır. Şehir şebekelerine flor değil klor pompalanır.

Şehir şebekelerinde klor; Mikrobiyal endişeler ile veya mevcut mikrobiyallikten dolayı kullanılmaktadır. Aslında gıda konusunda bir başka ülke veya ülkeleri örnek vermek hiç de hoşuma gitmiyor ama Gelişmiş ülkeler artık şehir şebeke sularında klor kullanımından vazgeçerek Ozonizasyon işlemine geçmektedirler.

Ozonizasyon yöntemi, oksijen üreten ozon makinaları ile suyu ozonlamaktır. Kanserojen olan klordan daha iyi yöntemdir.

‘’ Ambalajlaı Sularda Tüketicilerin Aldatılması ‘’ I ve II başlıklı yazılarımızda ambalajlı sularda ozonlama yöntemine karşı çıkışımızın sebebi yöntemin kötü bir yöntem olduğundan değil ‘’ kaynak Suyu ‘’ adı altında ozonlanmış suyun ambalajda satılarak tüketicilerin aldatılmasıdır.

Ozonlanmış ambalajlı su kaynak suyu değil sofra içeceğidir.

Reverse Osmosis yöntemi kullanılarak elde edilen ambalajlı su da kaynak suyu değil sofra içeceğidir.

Kaynaktan gelen suyun içerisindeki hangi madde hangi yöntem ile azaltılırsa azaltılsın o su kaynak suyu olamaz ‘’ sofra içeceği ‘’ olur.

Ambalajlı suların ambalajlarında ‘’ oksidasyon veya ozonlama yöntemi kullanılmıştır ‘’ benzeri yazılar bulunan sular asla kaynak suları olamayacağı gibi ambalajları üzerinde de ‘’ kaynak suyu ‘’ yazamaz. Kaynaktan elde edilmiş olsa bile!

Bu ülkede ‘’ Reverse Osmosis Yöntemi ile suyu arıtıp, ambalajlayıp ‘’ kaynak Suyu ‘’ adı altında satıldığını da gördük!

Kaynak sularında niçin Reverse Osmosis Yöntemi kullanılıyor sorusunu gündeme getirecek olur isek o su kaynak suyu da olsa , yer altından elde edilen su da olsa içindeki değerler (ağır eriyik metaller, mağnezyum, kükürt, flor ) oranı kaynak suları değerlerinin üstünde oluşundan dolayıdır.

1990’lı yıllarda kaynak sularının sertlik değeri 10 fransız sertlik değeri idi. WHO ve WHO’yu takip eden ülkemiz, sofra  sularında çıtayı yükselterek 2000’li yıllarda 20 fransız sertliğine getirdi.

Şimdi ambalajlı suların büyük bir kısmı aslında sofra suyu. Ambalajlandığında tüketici hepsini kaynak suyu zannediyor. Bu zannetme ambalajlı su üreticilerinin işine geliyor. Tüketici aldatılılıyor.

Yer altından pompa gücü ile yeryüzüne çekilerek şişelenip ve üzerine de kaynak suyu, doğal su yazılmasını engelleyen denetim maalesef yok!

Kaynak suyu; Hiçbir pompa gücü kullanılmaksızın kendi basıncından  yeryüzüne gelen, mikrobiyal endişe ve varlığı bulunmayan sertliği 10 fransız sertliğinin altında bulunan, içindeki değerleri kaynak suları değerlerinde olan sulardır. Böyle suların içinde bazen flor miktarı yüksek olabiliyor ve bu durmda flor Reverse Osmosis Yöntemi ile flor miktarı düşürülür ise bu su kaynak suyu değil ancak sofra suyu olarak satılabilinir. Millet tüm ambalajlı suları kaynak suyu zannettiği için para veriyor.

Bir müdahale sonucunda kaynaktan da elde edilse o ambalajlı suyun ambalajının üzerine büyük harflerle ‘’ Sofra İçeceği Su ‘’ yazılmalıdır. Kum filitrasyonu işleminin haricinde hiçbir müdahale görmeyen ve kaynaktan elde edilen suların ambalajlarının üzerine ise büyük harfler ile ‘’ kaynak Suyu ‘’ yazılmalıdır.

2008 yılında tüm ülkemizde görülen kuraklıktan dolayı şehir şebekelerinden suların bulanık akmasından ve diğer endişelerden dolayı ambalajlı su tüketimi % 30 arttığı ifade ediliyor. Sektörün % 30 büyümesi demek tüketicilerinde % 30 daha fazla sayıda aldatılması anlamına geliyor!

Ambalajlı suların etiketlerini okuyunuz, yukarıdaki bilgiler ve daha önce yazdığım ‘’ Ambalajlı Sularda Tüketicilerin Aldatılması ‘’ I ve II başlıklı yazılarımın ışığında satın alınız.

https://groups.google.com/group/cigsutureticileri

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank