Şu İşe Bakın Yahu!
Bizim ülke garipliklerin, enteresanlıkların yaşandığı ve bunlar yaşanırken de bön bön seyredildiği bir ülkedir. Tuhaftır anlayacağınız.
Habere bir bakın…
Uludağ’daki otellerin kaçaklığı…
“Uludağ’daki otellerin büyük bir bölümü kaçak” diyor. Kaçaksa yıkın. Niye yıkmazsınız? Yıllardır biliyorsunuz da, neden göz yumuyorsunuz? Niye seyirci tribününde oturuyorsunuz? Şu işe bakın yahu. Böyle komedi, böyle saçma sapanlıklar acaba hangi AB ülkesinde var? Bu kafa ile AB ye girecekler. Yıkmazlar çünkü bunu bilen ve gören devlet erki, elindeki gücü başka amaçla kullanmıştır şimdiye kadar. Vatan millet Sakarya, bizim torbaya da akar ya.. Anlarsın ya…. Neyse…
ŞEHİT Annesinin isyanı!
“Şehit annesinden açılım tepkisi” başlığı ile bir haber verilmiş. Kürt açılımı meselesi… Doğru yanlış, işin o tarafında değilim. İşin ŞEHİTLİK ve şehit aileleri açısından olaya bir bakıyorum. Çok üzülüyorum. Madem bu durum bu hale gelecekti. Madem İmarlıdaki bebek katilinin fikri bile alınacaktı. Ve PKK dağdan insin aramıza karışsın, sütten ak pak olsun denecekti, ne diye bu çocuklar öldü ki? Bu çocukların suçu günahı ne idi? Devleti, milleti, vatanı sevmek ve bu değerler uğruna can vermek boşuna mıydı? Şimdi gelin bunu bu ailelere izah edin hadi. Ciğeri yanan, ocağı sönen ailelere ne diyeceksiniz? Mutlaka diyecek bir şeyleriniz vardır. Ama bundan sonra bu millet size nasıl bakar, devlete nasıl bakar, Askere nasıl bakar, polise nasıl bakar, Canla başla gidip askerlik yapar mı? İyi bir düşünün. Yazık, yazık. Olan devlete oluyor. Dolayısıyla millete oluyor. Şehit anası haksız mı?
Güler Zerre olayı!
Hapiste yatan Zere için çalmadık kapı bırakmadılar. Tanımam etmem. Basından olayı takip ediyorum. Vicdanım sızlıyor. Çünkü insanım. Suçu ne olursa olsun. Eğer KANSER teşhisi ile tedavi görüyorsa, onu tahliye etmeleri gerek. Gerekli tıbbi yardımı yapmak gerek. Bu devlet kendine silah sıkan 30 bin insanı sebepsiz yere öldürenleri kucaklamaya çalışıyor. İtiraf yasaları çıkartıp, itiraf et kurtul deniyor. Yıllardır PKK dağdan insin diye ne numaralar çekildi. Birçok suçlu çeşitli nedenlerle af edildi. Ve daha çok değil birkaç ay içinde hastalık sebebiyle tahliye olan çok sayıda kişi basına yansıdı. Eğer bu kız hakikaten devlet, millet için zararlı biri ise, sen devletsin, tahliye et, başına görevli tahsis et takip et, yurt dışına çıkışını yasakla ne bilim denetim altına al ama yaşama hakkını elinden alma. Tıbbi yardımını alsın. Neticede insan. Ve senin vatandaşın… Bilemiyorum, daha fazla bir şey yazmak ve söylemek istemiyorum. Ama doğru bulmuyorum. Vicdani bulmuyorum. Adil bulmuyorum. Bunu belirtmek istiyorum.
Urfa’da Fırat’ın kenarındaki kuzu adaletine ne oldu?
Urfa’dan bir haber düştü. Aşevinden yemek almaya gelen fakir fukara halktan kadın ve kızlarımız, çocuklarımızın görüntüsü yansıdı. Utana, sıkıla alıyorlar, yüzlerini gizliyorlar. Tabiî ki Gazeteci’de başlığı atmış. Başını eğme kızım, asıl onlar utansın diyor. Doğru diyor. O garip insanlar utana sıkıla gelip yemek alırlarken, protokol mensuplarına da bir sofra kurulmuş. Kavurmalar yeniyor. Onlar önde protokol ise arkada tarafta yiyor. Diyor ki gazeteci yoksula çorba, protokole kavurma. Buyur buradan yak şimdi. Adalete, hakkaniyete, Hz. Ömer adaletine bak. Fıratın kenarındaki kuzu anlayışı ne oldu? Milletin aslı sefalet içinde çorbaya talim edecek, bulursa tabi, protokol ise kavurma yesin abi. Afiyet olsun diyemeyeceğim. Çünkü benim yüzüm kızardı.
Hayvancılık sektörü bitti!
Hayvancılık neredeyse bitti diyor bir başkası. Günaydın diyorum bende. Çoktan bitti ve bitirildi. Bilinçli ve sistemli bir şekilde ülkemizin havyacılık sektörü bitirildi. Dışardan et ithal ediyoruz. Hem de korkunç boyutta. Ne eti yiyorsunuz biliyor musunuz? Allah rızası için ilgilisi, yetkilisi, bu işle iştigal edeni çıksın ortaya da adam gibi açıklasın. Bize ne eti yediriyorlar, nasıl yediriyorlar, piyasada ki etin ne kadarı ithal, nerelerde satılıyor, kim ithal etti, kim piyasaya sürdü şunu açıklasınlar da millet bilsin.
Sabit ücret soygunu devam ediyor !
Sabit ücret komedisi devam ediyor. Tüketici hangi kapıyı çalacak, ne yapacak şaşırdı. Ortada tüketici yasası var. Gidiyorsunuz tüketici hakem heyetten haklı kararı alıyorsunuz. Yâda tüketici mahkemesinden ama sonuç alamıyorsunuz. Telekom itiraz ediyor bozduruyor. Ve işin garibi artık Telekom devletinde değil. Özelleşti. Ama sabit ücret alımı bitmedi. Devlet bunun alınmaması için bir tek çaba sarf etmiyor. İki maddelik bir kanun tasarısı işi çözecek. Ama yapmıyorlar. Tüketici boşu boşuna sabit ücret ödemeye devam ediyor. Yazık günah bu millete.
Kastamonu Belediyesi
Kastamonu belediyesi ilginç bir uygulamaya başlamış. Bakmış temizlik ile baş edemiyor ne yapsın adam. Helal olsun. Hoşuma gitti valla. Şehrin muhtelif yerlerine tabela asmış. ''Yola-yere çöp atana lanet, atmayana Allah'tan sağlık-servet'' diye yazmış. Ne yapsın adam. Örnek olsun tüm ülkeye yayılsın. Bizim millet başka türlü anlamaz çünkü. Yer içer sokağa atar. Sokağa çişini kakasını bile yapar. Yürürken yoldaki ağacın dalını kopartır. Parktaki devlet malını kırar, illa zarar verir. Yıkıp yok etmek üzerine usta bir millet olduk çıktık. Çevreyi, doğayı bu denli hor kullanmaya gerek var mı? Niye biz böyleyiz? Çevre ve doğa yaşamın ta kendisi. Yaşamı yok ediyorsunuz farkında değilsiniz. Adamda çok güzel izah etmiş işte. Yeşili yok olmuş, etrafı pislik içinde olan bir yerde yaşarsanız zaten lanetlenmişsiniz. Tertemiz bir kentte, yemyeşil bitki örtüsü ile, doğaya ve doğadaki canlılar ile uygarca yaşıyorsanız zaten cennettesiniz. Ama hani nerde?
Eskişehir Tepebaşı Belediyesi
Geleyim ikinci örnek belediye çalışmasına. Eskişehir Tepebaşı belediyesi… Sokak hayvanları için kapımızın önünde bir kap su bulunduralım ifadelerinin yer aldığı afişler yapıp uygulamaya geçmiş. Helal olsun onlara. Biz Dernek olarak iki yıldır bu uygulamayı yaz aylarında özellikle arttırıp sürdürürüz. Ama ne yapsak boş.. Bu toplumsal bir bilinçtir ve aydınlıktır. Fakat bizde su koymayı, yiyecek koymayı bırak, eziyet ederiz hayvanlara. Öldürürüz. Yok ederiz. Sanki bu dünya ve doğa sadece bizim. Onların yaşama hakkı yok. Ne desem boş… Ama ben Tepebaşı belediye başkan ve yetkililerini kutlarım. İnşallah diğer belediyelerimize ve yöneticilerimize bu çalışma örnek teşkil eder.
Ptt hakkında
Şimdi sıkı durun. Burada PTT yetkililerini sesleniyorum. Ben bu kuruluş için hep iyi şeyler düşündüm. Yazdım. Sahip çıktım. Halen bayramda yeni yılda millet gsm mesajı atarken ben o kuruluş kazansın, o özlem devam etsin diye kart atarım sevdiklerime. Memleketim Mersin’de PTT eğitim tesisleri elden gitmesin kuruluşun kendisi oraya sahiplensin diye ne mücadeleler verdim. Neyse. Şimdi bu yazıyı üzülerek yazdığımı bilmenizi istiyorum. Nedir kardeşim bu PTT araçlarının soyulması, gişelerinin, şubelerinin soyulması? Bu kadar aciz bir kuruluş musunuz siz? Bugün yine bir haber Para taşıyan aracı kaçırmışlar çuvalla para ile gitmişler. Sizin güvenlik teşkilatınız yok mu? Güvenlik kameranız yok mu? Bu araçlar yolda seyir halendeyken yani paraları naklederken neden beli silahlı güvenlik görevlileriniz yok? Varsa onu da bilelim. Varda bunlar soyuluyorsa bu nasıl güvenlik? Cicili bicili janjanlı şubeler ve binalar yapmayı biliyorsunuz. Onları korumayı, içinde çalışanın güvenliğini sağlamayı, kazandığınız paraları korumayı bilmiyor musunuz? Bu nasıl bir anlayış ya? Ya bi tane Allahın kulu çıkıp ne oluyor burada kardeşim, ne yapıyorsunuz siz, nasıl gidiyor bu işler demeyecek mi? Ve her şeyden önemlisi bunca zamandır bu kadar PTT şubesi soyuldu, şimdi aracı soyuluyor, bu işlerin başındaki idareci istifa etmeyi düşünmüyor mu acaba? Hayret bir şey ya…
MUSTAFA GÖKTAŞ
mustafagoktas006@gmail.com