Şu Garip Ülkem’den, “Manzaralar..”
Rabbim, hepimize sabır versin. Aklımızı korusun. Bu arada; Ankara’dakilere de, insaf/basiret ve Vatan Sevgisi lütfetsin.
1- Ekonomi perişan, işsizlik trajik boyutlarda. Ve varlık içinde yokluk çekmeye devam ediyoruz. Uzun vadeli ve milli çıkarlara uygun; tarım/sanayi madencilik vb. politikalar, halâ ufukta görünmüyor. (2.5 trilyon Dolarlık maden rezervleri değerlendirilmiyor)
- Tek mutlu kesim, bankacılık sektörü. Herkes batarken, onlar abâd oldu. 2009 yılında, Türkiye en hızlı küçülen ülke olurken, banka kârları tavan yaptı, %41 arttı. (Bu arada; 8,5 yıllık dönemde, yurt dışına, 35.3 milyar dolarlık kâr transferi yapıldı. )
2- Tam anlamı ile üretmeden-tüketen, her şeyi Devletten bekleyen bir toplum olduk;
a) Sadece, İstanbul ve Urfa’daki elektrik kaçağı (6 milyar kw/h), Keban Barajına denk düşmektedir. Özellikle Güneydoğu’daki durum, tam bir rezalettir. Kimse elektrik parası ödememektedir. (Kayıp oranı %70’in üzerindedir)
b) Bu yıl, günde 156 milyon TL faiz ödenecektir. (Yılda 56.750 milyon TL) Niçin? Vergi ödemeyen bir millet olduğumuz için, kara delikleri devamlı büyüttüğümüz için. (Sosyal Güvenlik Kurumları’nın açığı 31,8 Milyar TL’dir. Kurum’da; gerçekten, çok değerli/ kapasiteli ve vatansever insanlar çalışmaktadır. Büyük bölümünü, yakından tanıdığım, bu evlatlarımız fedakârca çırpınırken, şimdi de 8 Milyar TL’lik ilave bir yük tehlikesi çıkmıştır. Eğer Anayasa Mahkemesi; Ülke gerçeklerini göz ardı eder, ekonomiyi umursamazsa, sistem iyice batacaktır) (Medya, devamlı olarak, emekli kesime yalakalık yapmakta, konuyu saptırmaktadır. Niçin, SSK/Bağ-Kur ve Emekli Sandığı üyeleri, aynı statüde olsun? Çalışma dönemlerinde, aynı miktarları mı yatırdılar? Herkes, verdiğine göre, almalıdır. Eşitlik budur)
c) Bütün bu sıkıntılar yetmezmiş gibi, bir de Uzan Ailesinin , 21.5 Milyar Dolarlık talepleri var. Rabbim, gözlerini doyursun. Ülkeyi soymaktan bıkmadılar. ( Hiç sıkılmaları yok. Lüks yaşantıları sürüyor. Bizim paralarımızla, Chez Benoit Restoranda ziftleniyor; geceliği 20 bin Avroluk, kral dairelerinde, Eiffel manzaralı rezidanslarda, sefa sürüyorlar. Cenab-ı hak, bunları sizin yanınıza bırakır mı? Her iki Dünya’da hesap sormaz mı? Burnunuzdan fitil fitil getirmez mi?)
En hazmedemediğim husus, milletin bu adama, bu kadar oy vermiş olmasıdır. Bu, ne basiretsizlik ve dejenerasyondur. ( Hele İzmir. Bu konuda, en kötü örnek olmuştur. Bir de, “demokrasinin beşiği İzmir” masalı anlatılır.)
d) Hayret, ibret ve dehşetle görüyoruz ki; bu beleşçilik kampanyasına, Diyanet İşleri Başkanlığı da katılmış. Bütün camilere, halkın sağlığını hiçe sayarak, baz istasyonu takma izni vermiş.
Böyle basiretsizlik olur mu? Bunun hesabını, Cenab-ı Hak’ka verebilir misiniz? Halkın sağlığını tehlikeye atmanın vebalini idrak etmiyor musunuz?
Kaldı ki, camileri yapan halktır. Sizin malınız değildir. Size bir emanettir. Ve fütursuzca, bu emanete- üç kuruş için- ihanet edilmiştir.
Para lâzımsa, Diyanet Vakfı’nın hesapsız servetini kullanın.
3) Bu kadar sıkıntı içinde, bir de Anayasa değişikliği paketi, kavgası başladı. Herkes konuşuyor, çok azı samimi;
a) Aslında; Mevcut faşist/ darbeci/ halkı hiçe sayan/ anti-demokratik Anayasa’nın tümü ile çöpe atılması gerekir. Gerçek anlamda demokratik, en fazla 40-50 maddelik, yeni bir Anayasa yapılmalıdır.
b) CHP, her zaman olduğu gibi, muhalif davranmaktadır. Öneri getirmeyip, boş lâf üretmektedir. (Kendince de haklıdır. Zira 100 seçim olsa, Türk halkı, CHP’yi iktidar yapmaz. Bunun için de, CHP daima darbelerin ve oligarşinin yanında yer alır. Halkın vermediği yetkileri, yargı ile yaptığı işbirliği sayesinde kullanır. Her şeye engel olur. Halk, demokrasi umurunda değildir. Lâikçilik edebiyatı ve Atatürk istismarı ile yıllarını geçirir, durur)
c)MHP nin tutumunu anlamak mümkün değildir. AKP ye muhalif olmak, mevcut rezil düzenin devamına rıza göstermek, olmamalıdır.
d) Yüksek Yargı, zaten beklenen tepkiyi göstermektedir. Zira, mevcut avantajlı statü, oligarşik düzen, riske girmektedir.
Ancak, elimizi vicdanımıza koyalım; Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu; adil/tarafsız/ politize olmamış/ ırk-mezhep vb. faktörlerden arınmış bir Yüksek Yargıya sahip olduğumuzu, iddia edebilir miyiz?
Bunu iddia edenler; 27 Mayıs/ 12 Eylül ve 28 Şubat rezaletleri başta olmak üzere, tüm darbelerde takınılan tavrı, nasıl açıklayacaklardır?
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki hukuk rezaletini ve taraflı tutumu, nasıl izah edeceklerdir?
Sabih Kanadoğlu denen, emekli kişinin, nasıl olup da, bu kadar etkili olabildiğini, nasıl savunacaklardır?
Netice olarak; tüm oligarşik sınıfların (Asker, Yargı, Medya, Bürokrasi, Holding Patronları, Toprak Ağaları vb.) hakim olduğu, mevcut faşist/ çağ dışı/ insanlık dışı/ anti – demokratik düzen, sona ermelidir. Tayinle gelenlerin, seçimle gelenleri yönettiği, baskı/ şantaj/ darbe sistemi bitmelidir. TBMM üzerinde hiçbir güç olmamalıdır. Bugüne kadar, hep küçük görülen/ ezilen/ horlanan halkımız, olması gereken düzeye çıkartılmalıdır.
AKP’nin icraatlarını en fazla tenkit edenlerden biri olsam da, demokrasinin önünü açacak, her icraatın destekçisiyim…
Sayın ÖZFATURA;
Aralık 23rd, 2010 at 01:31Şerefyab olduk. Böyle bir şahsiyetin kalemini burada görmek büyük mutluluk...
Sefalarla geldiniz.
BURHAN hocamız gibi bir politikacıyı ve yazarı aramızdan görmekten onur duyduk. Hocamızın yazılarıyla aydınlanacağız inşallah.
HOŞGELDİNİZ ARAMIZA HOCAM..
Aralık 23rd, 2010 at 01:48SAYGILAR
Valla Hocam,
bu halk ne yapsın..
"Lâikçilik edebiyatı ve Atatürk istismarı ile yıllarını geçirir, durur")
Bizim gibi insanlar da ezilir durur. çOCUKLAR ÖLDÜRÜLÜR.BAŞ ÖRTÜMÜZE EL ATILIR.
fitne/fesat olur. Ama baştakilerin çocuklarına bi şey olmaz.
Akıllı olmak yok bu devlete, akıllı olursan deli, deli olursan akıllı derler.
Bizde şaşırdık. nerde dursak ne yapsak diyee..
benim kaybettğim yıllar, süre gelen sistemin baş aktörlerine HARAM OLSUNNN....
Hoşgeldiniz...
Aralık 23rd, 2010 at 02:14a) Sadece, İstanbul ve Urfa’daki elektrik kaçağı (6 milyar kw/h), Keban Barajına denk düşmektedir. Özellikle Güneydoğu’daki durum, tam bir rezalettir. Kimse elektrik parası ödememektedir. (Kayıp oranı %70’in üzerindedir)
Burhan Hoca'm, çok güzel şeylerden bahsetmiş. Meselâ doğudaki kaçak elektriği çok iyi hesap etmiş. Fakat benim erak ettiğim, her telden makul ve mantıklı cümleler/eleştiriler getiren yazarımızn, bu ülkenin belini kıran Kürt soruna dair bir şey dememesidir. Hadi diyelim bahsetmek istemedi, olabilir. Ama o zaman elekriğin kaçağından da bahsetmemeliydi!
Elekriğin kaçağından çok çok daha önemli şeyler var zira doğuda...
Hoş geldiniz sayın Özfatura...
Aralık 23rd, 2010 at 08:43Yazınızın tamamına tamamen katılıyorum.
Aralık 23rd, 2010 at 16:46Her konuda haklı bir yazı olmuş zevkle okudum
Tarafsız adil ve eleştiriyi iyi ayarlamışsınız
Selam ve saygılarımla