Stratejik Yalanlar
Nedense, çoğu kimse yalan söyler. Ancak kendi söylediği yalanı değil de, karşıdakinin söylediği yalanı önemser. Onu mesele yapar.
Eğer en çok kim yalan söylüyor diye bir sıralama yapılsa,
birinci sıraya devlet başkanları, tekel ve monopol yöneticileri, bakanlar ilk sıraları teşkil eder.
Herhalde ikinci sırayı, kapitalizmin aç gözlü tüccarlar(medya) alır.
Bu sıralamanın en alt sırasında, halk vardır. Halk yukarıdakiler kadar yalan söylemez. Söylese de, etkisi ve tahribatı yukarıdakilerin yalanı kadar değildir.
Zenginlik artıkça, yalan çoğalır. Süper yalanları, emperyalistler söyler ve uygular.
Kapitalist iktidarlar yalan jeneratörüdür. Kapitalizm yozlaştırır, yozlaştıkça, jeneratör daha hızlı döner.
Gerçi serbest piyasa siyasetçilerinin söylediği yalanlara artık yalan sıfatı verilmiyor. Yani onların yalanına yalan denmiyor.
Küreselleşme yalanın kibarlaştırılmış halini de belirlemiş durumdadır. “Doğru açıklama değil” şeklinde ifade ediliyor.
Yalan söyleyen söyler de, benim asıl derdim; bu yalanı söyleyene karşı, sen yalan söylüyorsun denmemesidir. Yanı korkulmasıdır. Biz korktukça egemen sınıflar yalanlarını kibarlaştıra, kibarlaştıra bize hazmettirirler.
Yalanları ortaya çıkaramayan bir toplum özgür bir tolum değildir. Yalanlar sineye çekilerek özgür olunabilir mi?
Çok özlediğimiz özgürlüğün, asıl tanımı yalanlara karşı durabilmedir. Özgürlük bedavadan elde edilen bir şey, hiç değildir.
Yalanı söyleyen güçlü ise, buna karşı durmaya çalışan ürkek, titrek karşı durmalar, şu cümle ile başlar. “Başkanın yanlış açıklamaları…”
Adam düpedüz yalan söylüyordur, sen yalan söylüyorsun demek yerine, doğru olmayan açıklamalar diye durumu idare ederiz.
Yalanın köklerine inilse, tarihine vakıf olunsa, yuttuğumuz yalanların hesabı yapılabilseydi, belki de bugün, dünden daha az yalan söyleniyor olurdu.
Yalan özgürlüklerimizle doğrudan ilgili bir yapılanmadır.
Kapitalizmde yalanlar öyle bir hal almıştır ki, adamın yalan söylediğini biliriz ama bu yalanı bir strateji adına söylediğini kabul eder ve susarız.
Aslında stratejinin kendisi bir yalan haline gelmiştir. Her stratejinin içinde bir yalan, gizli bir maksat vardır.
ABD’nin ikinci adamı Türkiye’deydi.
Acaba Türk tarafına kaç yalan söyleyip gitti. Ve bu söylenen yalanlar hangi strateji ve müttefiklik adına söylendi.
Bu durumu, aç gözlü tüccarların yalan makinesi medya, bu yalanları hangi strateji kılıfı altında bize anlattı.
İncirlik’te eğitilip, Suriye’ye gönderilen çeteler, Suriye’ye geçerken, Suriye ordusu tarafından ateşle karşılanıyor. Yalan medyası bunu tam tersine çevirerek Türk halkına veriyor.
En stratejik yalanlar da, din kisvesi altında söylenen yalanlardır. Şimdi İslamcı yazarlardan öğreniyoruz ki, dört ayrı İslam ortaya çıkmış.
Ilımlı İslam, Entegrist İslam, liberal İslam ve İhvan.
Anlaşılan dört ayrı yalan makinesi ile kaşı karşıyayız.
Ilımlı İslam’ın Amerikancı İslam olduğunu yaşayarak öğrenmiştik.
Entegrist İslam yeni çıktı. Kiminle entegre (tümleşik)? Belli ki, Batı ile tümleşiktir. Bunlar bir türlü Batıdan ayrılamazlar. Doğuyu hiç görmezler.
Emperyalizm ile işbirliğini kendi içlerine sindirebilmeleri için yeni kavramlar ve yeni, stratejiler (Yalanlar) geliştiriyorlar.
Yalanların halka yutturulması işine de strateji diyorlar. AKP’nin ilk iktidar yılarında yaşadığımız bir yalanı hatırlatarak yazıyı bitirelim.
Avrupa’ya girecektik, işsizlerimiz de orada işe girecekti.
Türkiye işsizleri hala işsiz. Yalan, stratejilerle devam ediyor.
7.12.2011, bulentesinoglu@gmail.com