Stockholm Sendromu
Referandum bitti artık ne söylesek geride kaldı, artık ileriye bakmamız gerekiyor. Ama Referandum sonrası ortaya çıkan Türkiye haritasını zihninizde canlandırdığınızda ve iktidarın söylem ve eylemlerine baktığınızda Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker'in bu söylediklerinde haklılık payı var mı yok mu siz düşünün:
"Türk toplumu adeta Stockholm sendromuna yakalandı. Demokrasinin temel ilkelerini teker teker ortadan kaldırmaya kararlı bir zihniyeti kurtarıcı olarak görüyoruz. Nasıl ki, yüzde 90'ların üstünde oyla kabul edilen 82 Anayasası'nın zamanla hayatı topluma zehir eden çok sayıda antidemokratik maddeler içerdiği ortaya çıktıysa, 2010 anayasa değişikliğinin de Türk demokrasisine ne zararlar vereceği 3-5 sene içinde su üstüne çıkacak, 'evet' diyen seçmenimiz o zaman 'keşke elim kırılsaydı' diyecektir. Türkiye yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştur. Haklılığımızı zaman gösterecektir." LDP Genel Başkanı Cem Toker.
Stockholm Sendromu Nedir?
Tuhaf bir ruh halini tanımlayan Stockholm Sendromu, 1973 yılında Stockholm'de altı gün süren ve pek çok kişinin rehin alındığı bir banka soygununda yaşandı ve dünyaya mal oldu. Rehin alınan, eziyet edilen, baskı altında tutulan kişiler, bir süre sonra bunu yapanlara karşı sempati göstermeye; aşk, hatta bağlılık hisleri duymaya başladı. Bu psikopatolojik durum, dünyanın önde gelen psikologları tarafından yıllarca tartışıldı. Sonuçta şöyle bir kanaate varıldı: Baskı altında kalan kişi, bir süre sonra baskıya sebep olan kişiye öyle alışıyor ki, onsuz kendisini eksik hissetmeye başlıyor ve daha da kötüsü eziyet eden kişiye bağımlı hâle geliyor. Kendisine yapılanları ruh dünyasında meşrulaştırmaya ve rehin alanı dünyaya açılan tek kapısı olarak görmeye başlıyor.
Referandum haritasına baktığınızda ve iktidarın söylem ve eylemlerini zihninizde canlandırdığınızda Cem Toker'in ilginç yorumu doğru mu değil mi takdir sizin..
Metin bey bu hiç bir şekilde " Stockholm Sendromu " değildir. Türk siyasi tarihinde yaşanan bir süreçtir şöyle ki tek partili iktidarların yaşama süreçlerini gözden geçirdiğimizde bu süreç canlılarda ki " doğar ve ölür " örneğine benzerliği çok fazladır. Aradaki " ve " işte şu andan önceki yaşamı olur. Bir çok araştırma yaptım ama nedense tek başına iktidarların hepsinde benzer bir "an'ma" örneğini gördüm, her nedense her iki iktidarda ölmeden önce Adnan Mender'i anmışlar...Tabi buradaki ölümden kastım tek başına iktidarların sonudur. Bu çok garip bir benzetme olacak belki ama gerçek bu...Kısacası bu süreç hiç değişmeyecez "doğar VE ölür "... Saygılar.
Eylül 18th, 2010 at 10:38Ölmesin yaşasın ama demokrasi içinde yaşasın...
Eylül 18th, 2010 at 22:35