SSK’yı Batırdı, Yargılanmadan Aklandı, Aklayanı Vekil Yaptı
Kemal Karabulut SSK genel müdürü, DYP-SHP koalisyonu ile DSP'nin 28 Şubat azınlık hükümeti ve Ansol-M dönemlerinin SSK Genel Müdürü.
SSK, zatıâlilerinin döneminde kuyrukları ile tanınan bir kurumdu. Sadece bununla değil, aynı zamanda yolsuzluklarla da.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri Karabulut'un genel müdür olduğu dönemde SSK'nın ameliyat malzemeleri olarak bilinen ‘sarf malzeme' alımlarında korkunç boyutlarda usulsüzlük tespit edince 2002'de suç duyurusu yapılır. Ardından “Neşter 1” ve “Neşter 2” adıyla iki operasyon başlatılır.
TUZ DA KOKTU: SSK'DA BÜYÜK VURGUN
Dönemin gazete manşetleri şöyledir:
29 Nisan 2003 Milliyet: Tuz da koktu: SSK'da büyük vurgun
Rüşvet illetinin ülkeyi nasıl sardığı bir kez daha gözler önüne serildi. Türkiye'nin en ünlü kardiyologlarından Prof D.O. ve Doç M.M, rüşvet almak suçundan tutuklandı.
Haberin ara başlıkları şöyle: Neşterde rüşvetin belgesi de oldu. Ucuz tekliflerin dosyası kayıp.
29 Nisan 2003 Vatan Gazetesi: Neşter'de sok!
SSK'daki trilyonluk yolsuzlukta son perde: Denktaş'ın özel kalp doktoru Prof Dr D.O. tutuklandı.
Vatan Gazetesi'nin haberinde detaylar daha ürperticiydi:
Yoksul hastaları kobay yapmışlar. Vicdansız soygunun anatomisi. (Yemez yedirir) Ecevit'e imzalatılan belgeyle 9 tıbbi malzeme ihale sistemi dışına çıkarıldı, 3 katrilyon vurdular. “Bilimse çalışma” adı altında yeni üretilen kalp pillerini SSK'lı hastalar üzerinde denediler. Vicdansız soygunun başında da Ela M. adına çalışan Eva Bondy bulunuyor. Bondy'nin ekibinde GATA'nın bile doktoru var. Kipler yurt dışına kaçan Bondy'nin peşinde. Ecevit belgeyi hazırlamıyor.
23 Mayıs 2003 Hürriyet: Neşter dosyasından SSK'yı çökerten bir soygun daha çıktı. SSK hortumlandı, İstanbul MR-EKG'de İngiltere'yi geçti.
Hürriyet devam ediyor: SSK'da kobay olarak kullanılan 6 hasta öldü. 37 Sanığın hesaplarına tedbir. Neşter savcısı Ömer Süha Aldan, iddianamede kamu hastanelerinin “cihazlar bozuk” diye hastaları özel sağlık kuruluşlarına gönderdiğini açıkladı. Aldan, bu yüzden sadece İstanbul'da özel sektördeki EGK ve MR cihazlarının, İngiltere'den fazla olduğunu söyledi.
Savcı Aldan: Yolsuzluk diz boyu
Savcı Aldan açıklamalarını şöyle sürdürüyor: SGK devletin sırtında bir kamburdur. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Daha sonra suçladığı kişi ile dost olan Yaşar Okuyan ise şöyle diyordu: Suçluluk telaşıyla beni suçlamaya kalkıyorlar.
“Neşter, Bağkur ve Emekli Sandığı'na sıçradı” başlığını atan Hürriyet, Neşter operasyonunun kapsamının genişlediğini duyurdu. SSK'da yaşanan vurgunun aynısının, Bağkur ve Emekli sandığında da yaşandığını belirlendi. DGM Savcısı Ömer Süha Aldan, Bağkur ve Emekli Sandığı'nı da soruşturma kapsamına aldı.
Milliyet dehşete düşüren bir manşetle çıkmış: Ölüden alıp diriye
“Kobay çetesi, ‘ölüme sebebiyet vermek' suçundan yargılanacak” diyen gazete, “İsrailli Chava Johanna Bondy ile Doç. Dr. Barbaros D. yoksul hastaları kobay olarak kullanırken, ölülerden çıkardıkları pilleri yeni hastalara taktı” demişti. Bu haberin faali doktorun en önemli özelliği ise SSK'nın danışmanı olması.
Danışmanın imza attığı bir diğer hadisede de bir cihazın 20 hastaya kullanıldığı halde SSK'ya 20 yeni cihaz gibi fatura edildiği tespit ediliyordu.
SÖZ SIRASI SELİN SAYEK BÖKE'NİN ANNESİNDE
Bugün CHP'nin Sözcüsü Selin Sayek Böke. İnancı ve hırçınlıkları ile sık sık gündeme gelen Böke'yi siyasete kazandıran kişi Kemal Kılıçdaroğlu.
TED Ankara Koleji ve ODTÜ'de okuyan Böke, ABD'deki Duke Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktora yapar. Böke'nin yolu 1999-2001 yılları arasında Bentley ve Georgetown Üniversitelerine düşer. 2001-2003 yılları arasında ise IMF'nin Washington DC ofisinde çalışır. Kendisi Cumhuriyet gazetesine verdiği mülakatında şöyle tarif eder: “2 bin tane iktisatçının yoğun bir şekilde benzer konulara kafa yorduğu ve o zamana kadar ekonomide öğrendiğimiz kavramların çok net bir şekilde dünyadaki farklı ülkelere uygulandığı bir kurum IMF.”
Konumuz Almanların ödül verdiği, IMF reçetecisi Böke'nin CHP'ye tırmandırılması veya hayatı değil. Neşter operasyonları sırasında Türk Tabipler Birliği Başkanı olan annesinin o gün söylediği sözleri.
NEŞTERİN FAİLİ KURUMUNDA BAŞINDA
Böke'nin annesi Dr. Füsun Sayek, 16 Ocak 2003'de Cumhuriyet'te yer alan haberde “Neşter'in genişletilmesini istedi. Siyasilerin de ifadesi alınmalı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Füsun Sayek'in, "sağlık sektöründe yaşanan yolsuzlukların temel sorumlusu yıllardır bu sistemin bu şekilde yürümesine neden olan kişi ve kurumlardır." diyordu.
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer ise “Sayın Sayek'e göre Neşter Operasyonunun sorumlusu sistemi bu şekilde yürüten kişi ve kurumlar. Peki, kim bunlar? Neredeler? Bektaşi fıkrasındaki gibi ‘ne yerdedir ne göktedir, ne şuradadır ne buradadır mı' diyeceğiz yoksa?” diyordu.
NEŞTER DAVASI BAŞLADI
Hürriyet'in 27 Haziran 2003 tarihli haberinde Neşter davasının Ankara 2. Nolu DGM'de başladığı bilgisi veriliyordu. Davanın ilk duruşmasında, Duruşma Savcısı Hamza Keleş ile birlikte soruşturmayı yürüten Ömer Süha Aldan yer almıştı.
Zanlılar “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek, bu örgüte üye olmak, rüşvet vermek ve almak, resmi artırma-eksiltmeye hile karıştırmak; sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevi madde, alet ve diğer şeylerin satışından kaçınmak, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırmak, görevi kötüye kullanmak, teşekküle yardım, cürüm işleyenleri saklamak ve cürmün delillerini yok etmek”le suçlanıyordu.
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na iyileştirici tıbbi malzeme alımında yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin ''Neşter Davası''nın ilk duruşmasında sanıklar arasında Kemal Karabulut yer almazken, SSK eski Genel Müdür Yardımcısı Ertan Rifat Telhan bulunuyordu.
"BAZI BELGELER YOK OLDU"
Yolsuzluğun boyutunun katrilyonlarla ifade edildiği davanın Mahkeme Başkanının sanıklara neden bu duruma gelindiği yönündeki sorusu üzerine şunlar söyleniyordu: Lise mezunu insanlar müdür oldu. SSK'nın yeniden yapılanmasına ilişkin bazı belgeler de yok oldu. Türkiye siyasilerden çekiyor. Protokol fiyatları her yıl yenilenseydi böyle olmazdı.
ARADAN YILLAR GEÇTİ
Dava neticelendi, Rüşvet verenler kurtuldu, rüşvet alanlar cezalandırıldılar. ‘Neşter-1 Operasyonu' davasında aralarında ünlü doktorların ve işadamlarının da bulunduğu 30 kişi hakkındaki davalar zamanaşımı nedeniyle düştü. ‘Rüşvet alan' doktorlar ise bu suçun zamanaşımı 15 yıl olduğu için hapis cezası aldı.
Dava bir türlü bitmek bilmiyordu. Zaman aşımı gelip çatınca da birden bitivermişti.
Bu operasyon sürecinde zaten iktidar da değişmişti. Dikkatler SSK'nın ve Kemal Karabulut'un üstündeydi. SSK'yı Karabulut yönetirken bir stent SSK'ya 1750 dolara fatura edilirken artık sadece 173 dolara satılıyordu. 1990'lı yıllarda tıbbi malzeme için yıllık 12 milyar dolar civarında ödeme yapan SGK'nın maliyetleri 2004'de yüzde 60 nispetinde düşmüştü.
CHP'NİN BAŞINA TIRMANIŞ
Kemal Karabulut ya da kamuoyunun tanıdığı adıyla 2002 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu, Gülen'in dostu Ecevit'in karısı Rahşan'ın yardımıyla CHP'den milletvekili adayı olmuş ve seçilmişti.
Elinde dosyalarla sık sık Gülencilerin servis ettiği belgelerle Meclis kameraları karşısına geçen Kılıçdaroğlu imtihanda hayli başarılıydı.
FETÖ, CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal'ı kasete almış, kasetler öncesinde Baykal'la İstanbul'da bir araçta pazarlık yapmışlardı. Pazarlıktan netice çıkmayınca kaset servis edildi. Baykal koltuktan alaşağı edilip Kılıçdaroğlu paraşütle CHP Genel Başkanlık koltuğuna indirildi.
KENDİNİ AKLAYAN SAVCIYI ADAY YAPTI
22 Mayıs 2010 tarihinde CHP'nin başına geçen Kemal Kılıçoğlu, 28 Haziran 2011'de yapılan seçimlerde 5 milyar dolarlık yolsuzluğa yönelik Neşter dosyasına bakan DGM Savcısı Ömer Süha Aldan'ı adeta ödüllendiriyor ve Muğla'dan milletvekili olmasını sağlıyordu. Halen milletvekili olan Aldan, 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde de CHP listelerinde yer bulmuştu.
İşin ilginci o günkü gazete haberlerine baktığımızda savcı Ömer Süha Aldan, SSK eski genel müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'nu dava dosyasının dışında tutarak aklamakla suçlanıyor, IMF'den CHP'ye transfer edilince Kemal Kılıçdaroğlu'nun yerine getirileceği iddia edilen Selin Sayek Böke'nin annesi de Kılıçdaoğlu'nu suçluyor ve dosya dışına çıkarılmasına ateş püskürüyordu.
SANIK DEĞİL TANIK
Star gazetesinin 2011'deki haberinde, “Savcılık soruşturması çerçevesinde yapılan araştırmalarda yolsuzluğun büyük ölçüde SSK'nın alımlarında yapıldığı tespit edildi. Bu kapsamda, sarf malzeme alımlarına ilişkin kararlarda SSK yönetiminin de imzasının olmasına rağmen, ilginç bir gelişme yaşandı. Savcı Aldan, usulsüz alımların gerçekleştiği yıllar arasında SSK Genel Müdürlüğü görevini yürüten bugünün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu, “sanık” yerine “tanık” olarak dinledi. Savcı Aldan'ın bu ilginç tercihi sayesinde, Neşter Dosyası'nda, SSK bürokratları alımlar konusunda suçlanırken, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi ise, “ifade sahibi” olarak yer aldı. Böylece, Neşter Operasyonu'ndan Kılıçdaroğlu yargılanmaktan kurtulmuş oldu” diyordu.
Bugün anayasa değişikliği için kan akıtmaktan söz edenlerin dününü muhtemelen gençler pek bilmez, bilenler de unuttu. Yine görülüyor ki, yakın siyasi tarihimiz bile çok karanlık. Gazete arşivleri, mahkeme dosyaları bir incelense ne dehşete düşürücü haber ve kararlar göreceğiz.
CHP anayasanın değişmesi ile rejim değişikliği olacağını iddia ediyor. Bir rejim değişikliği olacağı kısmı doğru aslında. Zira değişen Türkiye'yi yönetilemez kılmak için dayatılan çift başlı yönetim, bürokratik oligarşi ve soygun rejimi olacak.
Yerine kendi kararlarını kendisi alabilen, Yedi kez gelip 8'ncisi özlemiyle ölenler yerine iki dönemle (10 yılla) sınırlı liderler dönemi gelecek. CHP'nin itiraz ettiği dört şey var:
CHP'nin ebediyen Cumhurbaşkanı yani iktidar olmasının yolunun tıkanması,
Milletten çok kendini düşünen ancak bir türlü görevden alınamayan bürokratik rejimin ilgası,
Başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi iki güçlü yöneticinin elinde heba olan Türkiye,
IMF, Dünya Bankası, AB ve ABD başta olmak üzere batılı satanistlerin elinden kurtuluş.
İşte referandumda bunları oylayacağız.