Sporda Futbol, Asrın Afyonlarından Biri mi?..
Çeşitli kaynak ve bilgilere göre, Fransızca kökenden gelen spor dendiği zaman;
“İnsanların ferdi veya toplu olarak fiziki, ruhi ve düşünme kabiliyetini kendine ve bir rakibine karşı, önceden belirlenmiş bir düzen içinde başarı kazanmaya yönelik ve mücadele heyecanını yaşamak için yaptığı beden hareketlerinin bütününe verilen genel isim. Futbol, hentbol, voleybol, binicilik, kayak, avcılık, denizcilik, güreş, atletizm, basketbol gibi branşlar sporun çeşitli kollarıdır spor
Sporu zevk için yapanlara amatör sporcu, meslek haline getirip, bundan para kazananlara ise profesyonel sporcu denir. Spor yönetmeliklerine göre amatör ve profesyonel sporcuların gösterileri ve faaliyetleri birbirinden ayrılmıştır.
Spor aynı zamanda geniş ölçüde turizm sanayini de destekleyen bir kaynaktır. Milletlerarası müsabakalar, tarihi ve turistik yerlerin, sporcuların ve seyircilerin ziyareti aracılığıyla yurtdışında tanıtılmasına sebep olmaktadır.
Tarihi karıştırdığımız zaman: “İnsanların çok eski zamanlardan beri gerek ferdi, gerekse toplu olarak sportif faaliyetlerde bulunduğunu tarihi kaynaklar yazmaktadır. Vücut hareketleriyle ilgili sportif faaliyetlere bütün medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilen Ortaasya ve Anadolu’nun coğrafi bölümlerinde rastlamak mümkündür. Bu bölgelerde medeniyetlerin bir çoğu vücut hareketliliğine önem vermektedir.
M.Ö. 4000 senelerinde yaşamış Asur, Babil, Hitit ve Sümer uygarlıklarında ok ve mızrakla avlanma meşhurdu. Babil-Kiş’te yapılan bir arkeolojik kazıda Sümerlere ait iki tekerlekli ve dört koşumlu bir yarış arabasının bulunması, sporun tarihinin ne kadar eski olduğu hakkında bilgi vermektedir. Tarihi Gılgamış Destanında da, Sümerlerin değişik sportif faaliyetlerde bulunduğu yazılıdır.
Eski Mısırlıların vücut güzelliklerini korumak için jimnastik hareketlerine ve güreşe önem verdikleri, Orta Nil kenarındaki Beni Hasan Mezarlığında yapılan kazılardan anlaşılmıştır. İlk ve Ortaçağlarda Romalılar ve Yunanlılarda sportif faaliyetler görülmektedir. Bunlarda bazı sporların vahşice icra edildiği tarihi bir gerçektir.
Romalıların zırhlı eldivenlerle yumruk dövüşü yapmaları, Yunanlıların güreş sporunda kol kırmayı, boyun koparmayı, tekme atmayı serbest ederek izin vermeleri bunlara misaldir. Eski Romalıların spor yapmaktaki gayesi gençleri savaşa hazırlamaktı. Ortaçağda da gençleri savaşa hazırlamağa önem verildi. Bu devirde daha çok asil ailelerin çocukları spor yapabiliyordu.
Ortaasya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan Türkler arasında da revaçtaydı. Türkler yaratılışları icabı savaşçı ve mücadeleci bir topluluktur. Aynı zamanda gelenek, görenek, örf ve adetlerine bağlı, bunlardan taviz vermeyen insanlar olarak kendilerini tanıtan Türkler, sportif faaliyette de kendilerini gösterdiler ve başarı sağladılar. Vahşi sürüler halinde gezen atları ehilleştirerek harp ve spor vasıtası olarak kullandılar. At yarışları: Kaçma-kovalama, at üzerinde ok atma, mızrak kullanma, Gök-börü, Kız-börü ve Beyge oyunları Türklerin at üzerindeki oyunlarıdır. Türkler ok kullanmakta çok mahirdiler. Onlar için ok ve yay, at kadar kıymetli sayılmıştır.
Ortaasya’daki Türklerin, başarı gösterdikleri spor dallarından biri de güreştir. Bunun yanında koşular, cirit, çögen de yaptıkları sporların başında gelmekteydi. Türkler, düğünlerde, bayramlarda, şenliklerde çeşitli spor gösterileri yaparlardı.
Osmanlılar döneminde Türkler, Ortaasya’dan getirdikleri çeşitli sporları yapmayı sürdürmüşlerdir. Osmanlı Sultanları, sporu sevdikleri için çeşitli yerlere spor alanları, özellikle ok meydanı yaptırmışlardır. Dördüncü Murad Han, dünyanın bir numaralı ok atıcısıydı. Osmanlılar zamanında güreş çok yaygın bir spordu. O zamanlar ünlü Türk güreşçileri yetişmiş ve bu güreşçiler Avrupa’da rakip bulamazken, deniz aşırı ülkelere bile gitmişlerdir.
Türk gibi kuvvetli sözü büyük pehlivanlarımızın yaptığı güreşlerden ortaya çıkmıştır. Osmanlılarda İstanbul’un çeşitli yerlerinde okçuluk Tekkesi, Pehlivanlar Tekkesi gibi kuruluşlar, Türklerde sporun ilk resmi kuruluşları olmuştur. O zamanki bu tekkelerin şeyhleri günümüzdeki Federasyon Başkanı hüviyetini taşımaktaydı.
Zamanımızdaki spor, 19. yüzyılın ikinci yarısında başladı. Yapılan spor reformlarıyla gençler arasında spor hevesi canlandırıldı. Kulüpler, takımlar kuruldu, yarışmalar düzenlendi.
Günümüzdeki milletlerarası spor faaliyetleri dünya gençlerini birbirine kaynaştırmakta, aralarında efendice mücadele ruhunu geliştirmektedir. Sporun genel esasları ahlaka, ne olursa olsun kazanmayı gaye edinmeyen bir doğruluk kuralına dayanır. Bu doğruluğun sürekli olarak sağlanabilmesi için bütün dünyada bir takım kurallar konulmuştur.
Türkiye’ye ilk defa modern sporu sokan Fransız Beden Eğitimi Öğretmeni M. Morioux olmuştur. Daha sonra 1903’te kurulan Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü, 1905’te kurulan Galatasaray ile 1907’de kurulan Fenerbahçe, Türkiye’deki ilk spor ve futbol kulüpleri oldular. Cumhuriyetten sonra Türkiye’de hızla gelişen spor, büyük bir sporcu kitlesini içine aldı. Spor faaliyetleri günümüzde Gençlik ve Spor Bakanlığınca düzenlenmektedir.
Sporun birçok çeşidi vardır. Bunlardan, bazıları ferdi, bazıları da toplu veya takım halinde yapılır. Futbol, basketbol, voleybol, kürek, hentbol gibi sporlar takım halinde, binicilik, yüzme, tenis, eskrim, judo, boks, güreş, avcılık gibi sporlar ise ferdi yapılır.
Gelişmiş ülkelerin eğitim kuruluşları spora ve spor temaslarına çok önem vermektedirler. Okullarda çeşitli sporlar yapılır. Ayrıca sırf sporla uğraşan kulüpler bulunmaktadır. Bu kulüplerin bazıları çeşitli spor branşlarında bazıları sadece bir branşta faaliyet göstermektedir.
Birçok spor dalı milletlerarası federasyonların denetimi ve kontrolü altındadır. Bu federasyonlarsa milletlerarası federasyonun üyesidir. Her ülkede Milletlerarası Olimpiyat Komitesine bağlı bir milli olimpiyat komitesi vardır.
Sporun her dalı insan sıhhati için faydalıdır. Fakat zaman, yaş ve ortam göz önünde bulundurularak sistemli olarak yapılan spor sağlık için faydalıdır. Spor yapmanın yaşı yoktur. Spor bedeni ve ruhi kabiliyetleri düzenli, dengeli, gayeye uygun olarak geliştirmek ve gereğinde bunlardan en iyi biçimde faydalanmak için yapılır.”
Sporun bu özellik ve güzelliklerinden sonra, günümüzdeki futbol sporunu masaya yatırmak gerekir diyenlerdenim.
Ajanslara düşen bir haber herkesi, kalem tutanları, mütefekkirleri, dava adamlarını, Müslümanları ve özellikle müminleri düşündürmeli, sebebi, geldiğimiz nokta iyice gözden geçirilmelidir.
Haberi birlikte okuyalım:
“Yeşil-beyazlı takımın cezası nedeniyle Atatürk Stadı’nda oynanacak karşılaşmayı izleyecek olan kadın ve çocuklar 25 bin bileti bir saat içinde tüketti. Sabah saatlerinden itibaren maçın oynanacağı Atatürk Stadı ve bazı noktalar önünde uzun kuyruklar oluşturan kadın ve çocuklara kocaları da eşlik etti. Bazı erkek taraftarlar ise eşleri için bilet kuyruğuna girdi. Gişelerden her taraftara 3 bilet verilirken, biletlerin büyük bir kısmı tükendi. Genç, yaşlı herkesin girdiği bilet kuyruğunda zaman zaman renkli görüntüler yaşandı.
Bursaspor’u her zaman desteklediklerini ifade eden bayan ve çocuk taraftarlar, “Biz her zaman tribünlerdeki yerimizi alıyoruz.”
250 bin tiraj yapan özel spor gazeteleri yanında, gazetelerinde birkaç sayfa yer veren, renkli özel ilaveler çıkaran, fikir gazetesi olduğu halde, gazetemizde bile birkaç sayfa spora yer ayıran akış, gidişat, top denen milleti adeta afyonlayan, beyinleri yıkayan, zaman zaman insan öldüresiye kadar çılgınlaşan, magandaların duman ettiği, kırıp/döktüğü futbol olaylarına ne diyelim, soruların altından nasıl çıkalım? Adeta girift bir bilmece, çözülemeyen denklem, asrın musibetlerinden biri, rant kapılarının en yağlı/çöreklisi, menfaat odaklarının beslendiği bacasız bir sanayi kolu…
Yeşil Timsah adını beğenmeyen Başbakanın serzenişleri yanında, Bursa’ya dünyanın en büyük stadyumunu yaptığına övünen, Bursa gibi bir memlekete devasa trilyonluk stadyumu yapanlara yakışır mı, bilemem…O paralarla bursa ve ümmet-i Muhammed için, Millet için neler yapılmaz ki?. Tarihi gerçeklerde milleti top, pop, lop ve copla uyutanların, kandıranların akıbetleri iç açıcı olmamış, kaybolmuşlar, tarih kabristanına gömülmüşlerdir.
Türkiye’de sporun, özellikle futbolun kimlerin elindi olduğu, hangi gayelerde kullanıldığı, köşelerin nasıl dönüldüğü, paraların kimlerin cebine aktığı, trilyonluk transferlerde yabancı işgalinin hali bellidir, millîlik özelliği ve güzelliği kalmamıştır.
Ahlaki, millî, manevi değerlere bağlı sporlara, futbola karşı değilim, biline…