Sözleşmeli Öğretim Üyeliği “Çare” Olabilir
Bu hafta önce üniversitelerde çalışan öğretim üyelerini mutlu eden bir haber duyuldu:
“Danıştay 10. Dairesi, devlet üniversitelerinin tıp fakültelerinde öğretim üyesi olarak çalışan doktorların mesai dışında çalışmalarını engelleyen Sağlık Bakanlığı yönetmeliğinin yürütmesini durdurdu.”
Bu sevinç çok sürmedi; çünkü Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ dan hemen şu açıklama geldi:
“Kamu hastanesinde çalışan hekimin ayrıca dışarıda çalışmasını doğru bulmuyoruz. Gerekirse yeni kanun yaparız.”
Ben buradan şu sonucu çıkarıyorum: Sağlık Bakanlığı üniversite ve devlet hastanelerinde çalışan hekimlerin muayenehane veya özel hastanelerde çalışmasına “kesin” olarak karşı. Bu uğurda elinden geleni ardına koymayacağı da net olarak anlaşılıyor.
Yanlış veya iyimser mi düşünüyorum bilmiyorum ama özel muayenehanesi olan hekimlerden yerine getirilmesi neredeyse imkânsız olan özel şartlar talep edilmesinin altında yatan esas sebep muayenehanelerinde çalışan hekimleri zora sokmak değil hem kamuda hem muayenehanede çalışmanın önüne geçmektir.
Ama gelin görün ki bu durumda kabak da sadece muayenehane hekimliği yapanların başına patlamış oluyor.
Tam Gün Kanunu doğru bir uyulama
Sağlık Bakanlığının Tam Gün Kanununun doğru bir uygulama olduğu ve hekimlerin büyük çoğunluğunun da bu düşüncede olduklarından şüphe duymuyorum.
Burada asıl mesele tam gün çalışma zorunluluğundan ziyade hekimlerin ve öğretim üyelerinin performans sisteminden, kendilerine ödenen sabit maaştan ve emekli olduklarında alacakları gelirden memnun olmamalarıdır.
Bakanlık bu ekonomik sorunlara tatmin edici bir çare bulsa tam gün kanununa itiraz edenlerin sayısı yok denecek kadar azalacaktır. Bu durumda, hastanede tam gün çalıştıktan sonra bir de özel hastanede veya muayenehanede çalışmak isteyen çok kimse olacağını sanmıyorum ama ülkenin bugünkü ekonomik şartlarında da daha fazla ödeme mümkün görünmüyor.
Bu mesele nasıl hallolur?
Pek çoğunu benim de onayladığım devrim niteliğinde yenilikler yapan Sağlık Bakanlığının kamuda çalışan hekimlerin hastane hiçbir şekilde çalışmaların müsaade etmek istememesi Tam Gün Kanununun ruhu ile uyumludur.
Ekonomik bakımdan tatmin olmadıkları için hastane dışında da çalışmak isteyen, hatta buna mecbur olan öğretim üyeleri için “sözleşmeli öğretim üyeliği sistemi” nin bu meselenin çözümünü sağlayabileceğini düşünüyorum.
Bu sistemde dışarıda da çalışmak isteyen öğretim üyeleri tıp fakülteleri ile sözleşme yaparak hastanede eğitim ve/veya araştırma faaliyetlerine katılabilir ve bunun karşılığında “sabit bir ücret” alırlar. Böylece bilim dünyasından kopmamış ve eğitim-araştırma faaliyetlerinin de içinde olurlar.
Buna göre bir öğretim üyesi haftanın belirli günlerinde gelip ders anlatabilir, hasta başı eğitimi yapabilir, seminer düzenleyebilir, laboratuar veya klinik araştırmalar yapabilir veya bunlara katkıda bulunabilir.
Hastanede, “eğitim ve araştırmanın bir unsuru olarak” hasta da bakabilir; çeşitli tıbbi girişimleri (anjiyo, endoskopi, ameliyat vb) yapabilir ama bunların karşılığında herhangi bir ekonomik kazanç elde edemezler.
Sözleşme dönemi sonunda öğretim üyesinin başarısı çalıştığı kurum tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmede belirli bir ölçüde öğrencilerin fikri de dikkate alınır. Çalışmaları memnuniyet verici olan öğretim üyeleriyle yeni sözleşme yapılır; değilse kendilerine “güle güle” denir.
Sözleşmeli öğretim üyelerine tam gün çalışmaları halinde ödenecek olan yüklüce para ve yaptıkları tıbbi faaliyetlerden elde edilecek olan kazançlar hastanede kalacağından, bu para tam gün çalışanların ücretlerine eklenerek gelirleri yükseltilmiş ve onlar da bu işten kârlı çıkmış olurlar. Hastanede tam gün çalışanlar eğitim ve araştırma işlerinde çok fazla görev almayacakları için daha fazla hasta ile ilgilenebileceklerdir.
Gelelim neticeye
BİR: Tam Gün Kanunu artık bir daha hiçbir hükümet tarafından kaldırılması mümkün olmayan bir uygulamadır.
İKİ: Sözleşmeli öğretim üyeliği, Sağlık Bakanlığı ve öğretim üyeleri tarafından üzerinde düşünülerek, tartışılarak ve elbette geliştirilerek bu soruna çözüm olabilecek bir sistemdir.
ÜÇ: Herhangi bir kamu hastanesi ile ilişkileri olmayan hekimlerin muayenehanede çalışmaları engellenmemelidir. Muayenehane hekimliğinin tamamen ortadan kaldırılmasının doğru olmayacağını ve pek çok başka soruna kapı açacağını düşünüyorum.