Sözlerde, Kelimelerde Konuşmak
Toplumsal bir varlık olan insanoğlu birbirleriyle iletişim kurmak zorundadır. Bunun içinde konuşma dilini kullanmaktadır. Konuşma dili insanlar arasında ki iletişimi en kısa ve kolay yoldan gerçekleştirir. Beyinde oluşan bir iletinin konuşma örgenlerinden yararlanılarak dinleyen kişiye ses titreşimiyle iletilmesidir. Bu da üç özellikten oluşur.
1-Zihinsel özellik: Konuşmanın beyinde oluşturulması
2-Fizyolojik özellik: Beyinde oluşan bu durumun sese dönüştürülmesi için konuşma öğelerinin hazırlanmasıdır.
3-Fiziksel özellik: Sesin duyulabilir olmasını sağlayan ses titreşimleridir. Bunlar teknik tanımlardır.
Konuşmak bence sesi kullanarak anlaşılır, belli bir dilde kelimelerle düşüncelerini, isteklerini karşındakilere aktarmaktır.
İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.
Söz gümüş ise, sükût altındır. Diyen atalarımız az ve öz konuşmanın önemini anlatmıştır. Çünkü ağzı olan konuşuyor. Hatta vara da konuşuyor, yoğa da. Boş konuşanlar çoğunlukta ve laf ebeliği yapıyorlar. Az ve öz konuşanlar ise bir kenarda susup bekliyor.
Bir şeyleri paylaşmanın, dertleşmenin, anlatmanın tek yolu konuşmaktır. Sevincimizi, özlemlerimizi, üzüntü ve yaşadıklarımızı konuşarak birbirimize anlatır ve paylaşırız.
Bazen öyle ruhsal dönemden geçer ki insanoğlu, bırakın mantıklı ve düzgün konuşmayı adeta saçmalar. Umarsızca kelimeleri, nefesini tüketir. Ara sıra buna ihtiyaç duyarız. Bu da hayat şartlarının omuzlarımıza yüklediği yüklerden olsa gerek. En azından ben böyle düşünüyorum. Her zaman büyük, mantıklı olmak zorundayız. Ama ara sıra içimizdeki çocukların çıkmasına ve bırakın saçmalamasına da izin vermeliyiz diye düşünüyorum. Bunu yaparken de ne kendimize nede çevremize zarar vermeden yapmalıyız. Biliyoruz ki ağzımızdan çıkan her söz yeri gelir bizi yüceltir, yeri gelir yargılar.
Son dönemlerin vazgeçilmez alışkanlığı olan internet sohbetleri revaçta. İnsanlar dünyanın öbür ucundaki kişilerle rahatlıkla iletişim kuruyor. İnternet dostluk arkadaşlık hatta internet aşklarını oluşturuyorlar. Sanal ortamda yapılan, birbirini görmeden, tanımadan ve sadece “hissederek” yürütülen dostluk, arkadaşlık ilişkisi insanların hayatında diğer ilişkilerden çok farklı gelişiyor. Gerçek yaşamda ilk önce dış görünüşüyle, fizikleriyle, giyim kuşamlarıyla, sonra da fikirleriyle, düşünceleriyle hatta yaşam tarz ve görüşleriyle tanırız insanları… Arkadaşlık ve dostluklarımızı sürdürmek ve bitirme kararlarını alırız.
Oysa sanal ortamlarda önce fikirler ve görüşler ön plandadır. Birbirimizi yazdığımız kelimelerde tanımaya çalışırız. Severiz ya da sevmeyiz. Devam ederiz ya da bitiririz. Burada görsellik yoktur, düşünceler, fikirler vardır. Burada hayaller, korkular ve yaşanan sıkıntılar beklentiler konuşulur. İçinde bulundukları boşluklar bu şekilde doldurulmaya çalışılır. Sonra tanışılır, görüşülür ya da bitirilir. Unutulur gider.
Kimi insanlar bu büyüye kendilerini öylesine kaptırır ki, bütün düzenini ve yaşantısını buna göre ayarlar. Karşısındaki insanın kim, ne olduğu o an önemli gelmez. Sadece kendine sağladığı rahatlık ve heyecan önemlidir.
Daha sonra yaptığının doğruluğunu ya da yanlışlığını duruma göre yargılamaya karşısındakini sorgulamaya başlar. Acaba kim? nasıl biri, iyi mi? kötü mü? Cani mi? V.s. gibi sorular alır yerini. Aklında hep belkiler, keşkeler ve acabalar olur, olacakta.
Bir insanı tanımak, sevmek hatta güvenmek için klavyeden yazılan hesaplanmış, tasarlanmış, özenle seçilen kelimeler yeterli mi? İnsanların yüzlerinde bin bir maskeyle dolaştığı bu devirde görmediğiniz birilerine inanmak bu kadar kolay mı?
Burada insanlar sohbet ediyor ve rahatlıkla bütün dertlerini sevinçlerini, üzüntülerini, hayallerini konuşuyorlar. Birbirlerine anlatıp paylaşabiliyorlar. Kendilerine hayali bir dünya kurup kurdukları dünyalarını burada yaşamaya çalışıyorlar. Kimi kendini olmadığından farklı biri olarak tanıtıyor. Verilen bilgilerin çoğunluğu hayali. Bence burada herkes birbirini kandırıyor. Dürüst davrananlar yok denecek kadar az. Oysa Ne olursa olsun sonunda dürüstlük kazanır. İnsanlar birbirlerine ne kadar yalan söyleyip bunu da ebediyen sürdürebilir ki. Mutlaka yalanlar bir gün çıkar. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” Er veya geç ortaya çıkar. O zaman sonuçlarına da katlanırlar.
Yalanlarla kurulan dostluk, arkadaşlık ve sevgiler nereye kadar sürer ve ne sonuçlar doğurur. Bu tür insanlar ve böyle düşünenler her zaman yalnız kalır ve kaybetmeye mahkûm olurlar. Yalanlarla kurulan dünyanız bir gün başınıza yıkılır. Konuşmalarınızda dürüst olun. Karşındaki insanda dürüstlük arıyorsan önce sen dürüst olacaksın. Sen ne isen o sundur. Klavyenin arkasında görünmüyor olman seni değiştirmez. Başka kişiliklere büründürmez. İnsanlar bilgisayarın arkasındaki sahte dostu, arkadaşı değil, sade, dürüst, insanlıklı ve adaletli olan birini sever ve sayar. Kendini böyle kabullendirenler ebedi dostluk ve arkadaşlıklar kazanır. Bana sorarsanız ben yüz yüze konuşmayı tercih ederim.
İYİ SOHBETLER
Yazınızdaki fikirlerinize tamamen katılıyorum. Sanal ortamda gerçekliği bulmak çok zor.
Benim 7-8 yıllık bir süredir pc ve internetle bağlantımda bir kaç çok iyi dostum oldu ve hala onlarla telefonlaşırım. Kazandığım bu dostlarımdan birisi de Ahmet Fidan hocamdır.
Akıllı ve üretken insanların zararlı kişiler olabileceklerine hiç inanmadım ve bu güne kadar da bu görüşümde hep haklı çıktım.
Yaşadığım aparttmanda yan komşumuz geçen yıl yunanistan dan biri ile tanışmış ve onunla buluşmuşlar. Adamın karısıyla arası bu yüzden bozuldu hatta karısı evi terk etti. Sonra apartmandan ikiside taşındı sonuç ne oldu bilmiyorum.
Sanal alemde boş ve zararlı beklentilere kapılmak çok cahilce geliyor bana. Evlilikler bu yönde çok zarar görüyor. Sabahlara kadar klavye başında onla bunla konuşacağına o ilgiyi eşine gösterse daha akılcı olur bence.
Selam ve dua ile
Ağustos 19th, 2010 at 12:42Yazınızı okudum.
Ağustos 19th, 2010 at 14:46Sanal alemde, klavye arkasında kendini gizleme imkanı varken gerçek alemde yüz yüze konuştuklarımızda da maske olabilmekte!
Güzel yazınızdaki emeğinize teşekkür ederim.
Çapar Kanat
Çiftçi- Çiğ Süt üreticisi