Sözde Şairler, Özde Şairler…
Taklitler hiçbir zaman orijinali kadar mükemmel olamaz. Onun içindir ki birçok üründe ‘Taklitlerinden sakınınız’ yazar. Şiir, taklidi kaldırmayan meşakkatli bir türdür. Taklit dizeler şiir müsveddesidir. Çağdaş Arap şiirinin en önemli temsilcisi kabul edilen Suriyeli Adonis’in dediği gibi “Şiir, tanımı gereğince taklit edilemez. Ancak kötü şairler taklit eder”
Şiirde esinlenme bir yere kadar kabul edilebilir ama işin boyutu taklide varırsa bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Şair, taklide bulaşırsa kendini bitirir; kendi ipini kendi çeker. Çünkü şiir, söylenmeyeni söylemektir. Mevlana’nın dediği gibi ‘yeni şeyler söylemek lazım.’ İşin başlangıç aşamasında birilerinin yazdıklarından yola çıkılabilir. Fakat bir noktadan sonra buna ‘dur’ demeli ve benliğini bulmalıdır şair… Edebiyatta intihal meselesi dün olduğu gibi bugün de yaşanmakta ve konuşulmaktadır. Taklidin ileri boyutu da bir çeşit intihaldir.
Edebiyatımızın en önemli devirleri kabul edilen Servet-i Fünun ve Fecriâti’de de Fransız şiiri taklit edilmiştir. Fakat o zamanlar bizde modern şiir geleneği yoktu. Onun için şair ve yazarların bu tavrı çok da eleştirilmemiştir. Fakat bu dönemler uzun sürmemiştir.
Alıntıyla çalıntı birbirine karıştırılmamalıdır. Şiirde esinlenmeyi taklit noktasına getirenler, gönül hırsızlarıdır. Onlar başkalarının imge taşlarıyla şiir binası inşa etmektedirler. Nasıl ki taşıma su ile değirmen dönmezse, öyle de taşıma imgeyle şair olunmaz; böyle biline!
Geçmişte birçok şair, taklit suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştır. Nazım Hikmet’in Mayakovski’nin şiirini taklit ettiğini söyleyenler ve onu suçlayanlar olmuştur. İlhan Berk, Cahit Sıtkı, Cemal Süreya ve Ahmet Muhip Dranas da şiirde taklitçilikle suçlanan şairlerdir. Fakat bu iddialar belli ki öznel bakış açılarının yansımasıdır. Bu tartışmalar bugün de vardır.
Şair özgün olmak zorundadır. Şair özgün olmayacaksa ne diye çıkar şiir pazarına? Şairlik bir iddiadır. ‘Şair’ diye ortaya çıktıysan bir iddian var demektir. Bunu da yazdıklarınla ispatlamak zorundasın. Geçmiş şairleri bir papağan misali tekrarlayan şair müsveddelerine bu ülkenin hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Şair, milletin önünde yürüyen bir söz büyücüsü ve ufukların ardına yol alan bir kılavuzdur. Şiirleri birçok dergide yayınlanan kişilerin şair olduğuna hükmetmek bir yanılgıdır. Bugün dergilerde ismi hiç gözükmeyen, kendi kabuklarına çekilerek şiir tezgâhlarında özgün dizeler üreten nice usta şairler vardır. Dergilerde boy göstermek usta şair olmanın ölçüsü değildir. Bu biraz da popüler olmayla ve çevre kazanmayla ilgilidir. Şiir piyasasında bu anlamda taşların çok da yerine oturduğu söylenemez. Bazen ahbap-çavuş ilişkisi durumları sıkça yaşanmaktadır bu pazarda da…
Olgun insan haddini ve lafını bilen insandır. Kişinin kendini bilmesi kadar kemal olamaz. Birkaç şiir yazıp da kendini üstat saflarında görenler saman alevi gibi sönmeye mahkûmdurlar. Zira şiir uzun bir süreçtir. Şairlik çetin bir dil işçiliğidir. Bu, bir ömür devam eden ağır bir iştir. Bunu bilerek bu yola revan olmak gerekir. Şiir, malzemesi kelimeler olan derin bir sanattır. Bu sahada kalem oynatanların, yazdıkları birkaç şiirle ahkâm kesmesi doğru değildir. Bu durum tek kanatla uçmaya çalışan mağrur bir kuşun durumundan daha beterdir.
Şiir yazan kişilere ‘şair’ sıfatını aslında millet verir. İsminin altına şair yazmakla, damgalara, mühürlere ‘şair’ yazmakla şair olunmuyor. Geçmişte Servet-i Fünun dergisinde binlerce şair şiir yazmışsa da bugün bu edebiyatın temsilcileri olarak Tevfik Fikret ve Cenap Şahabeddin hafızalara kazınmıştır. Öteki şairler dergilerin tozlu sayfalarında unutulmuştur.
Çabuk parlayanlar çabuk sönerler. Şairin kalıcı olabilmesi için sağlam bir şiir altyapısı olmalıdır. Şiirsel altyapısı olmayanlar müteşairdirler. Yani bu zavallılar kendilerini şair zannederler; kendi yalanlarına bir süre sonra kendileri de inanmaya başlarlar. Bunlara kızmaktan çok, acımak lazımdır. Bugün ülkemizdeki şair kalabalığı müteşairlerin mantar gibi türemesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzdeki puslu şiir ortamında gerçek şairlerle müteşairleri ayırmak hiç de kolay bir şey değildir. Müteşairler kör egolarını tatmin etmekle meşguldürler. Onların şiire hizmetleri yoktur; onlar gerçek şiirin ve şairin düşmanıdırlar.