Söz Yaşlarıyla Eriyen Öz Yaşları
Kem Sözler Üzerine Özdeyişlerim
Nasıl ki mermeri eriten su damlasının gücü değil sürekliliği, insanları asıl eriten, kem sözlerin acılığı değil, kem sözlerin sürekliliğidir. Kem sözler süreklilik halini almışsa eğer, kahır vardır ve kahırsa, gün gün, yıl yıl eritir insanı. Nasıl ki su damlası mermeri eritmekte, gözyaşlarının içindeki asit te, eti erittiği gibi, kemiği de eritmekte, et erirken, kemik erirken, beyin de erimekte, yıl yıl çökmekte insan. Gittikçe boy kısalmakta, sırt kamburlaşmakta, deriler büzülmekte.
Söz yaşları, devam ettikçe hayatta, kahır kireç tutmakta insanın yüreğine, yumuşak doku eridikçe insanlanın vücudunda, kemiğin üzerindeki derinin yarıkları artmakta. Kahrın şiddetiyle, yüzlerdeki izlerin yarıklarının derinliği de artmakta. Her bir izin onyıllarca hikayesi gizlenmekte…
Söz yaşları ıslattıkça kalbi, öz yaşlanmakta, acıya acıya tümör olup yerleşmekte.
Kahır çekenler aslında acıların kömürü olmuşlardır. Çektikleri kahrı çevresine bütün pozitif yönleriyle ibret olarak sunanlarsa kömürleşmeden elmas olmayı başaranlardır.
Bazen de söz yaŞlarının ardından akıttığınız gözyaşlarınız, ömrünüze yapışan söz yaSlarınız olur kurum bağlayaraktan.
Her yaşınızda yaşlandıkça gözleriniz, rutubet çeker vakum gibi kemiklerinizin iliklerine kadar, yaşı tutulur gözlerinizin, yası tutulmayası talihsizlikleriniz bitmeyene dek...
Bütün cephelerden çekilirsiniz, düşüncelerinizle birlikte kişiliğinizle birlikte öz yaşlarınız siner yaşadığınız dört duvarın her bir dip-bucağına...
İçinizde gizlediğiniz bütün duygularınızın yüreğinizin kapısını tıklamasını duyarsınız ama duymazlıktan gelirsiniz, SİZ olmanızı azad edersiniz ilânihayet, SİZ olamadıkça üzerinize gelen her şeyin yılgınlığının önünde diz çökerek kurutmuş olduğunuz gözyaşlarınızı yeniden ıslatmak için.
Her seferinde zakkum gibi midenize oturur peşin hükümlerden yediğiniz yargılar, unutmaya çalışsanız da inadına hafızanızın en lanetolası noktalarından çıkıp ket vurur...
Nice haketmeyenler günleri içinde gül sayarken gül bahçelerinde, siz se diken yolup durursunuz sürGÜN bahçelerinde... Bir rüya diye umud edersiniz ısırırsınız elinizi, cimdik atarsınız her yerinize... Lakin rüya değil gerçeklerle göz göze gelirsiniz her bir cimdiği yedikçe.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.gazetecanik.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.net, http://www.ahmetfidan.com ile, Halkın Sesi, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
‘’Çektikleri kahrı çevresine bütün pozitif yönleriyle ibret olarak sunanlarsa kömürleşmeden elmas olmayı başara’’ masalarda kömür olmuşlarsa da bir alev veya kıvılcımla etrafı, üstündekini ısıtıverirler, kalpleri sarmalayan çeliği eritirler.
Nisan 25th, 2011 at 11:59’’Çektikleri kahrı çevresine bütün pozitif yönleriyle ibret olarak sunanlarsa kömürleşmeden’’ odun oluverseler de bir musalla taşına konulacakların suyunu ılıtıverirler.
Mana aleminin hiçi olmaktansa madde aleminin odunu, kömürü olup taşlaşan, kayalaşan kalpleri ısıtabilmeyi başarabilmek de anlamlı olsa gerek!
Yazınızı okuyunca ‘’ ne demeli ‘’ dedimse de bunları söyleyebildim.
Çapar Kanat
Peşin hükümler, yargılar,kahırlar, kem sözler ve bütün bunlara rağmen özü ve sözü güzel bir insan olabilmek...Derin derin düşündürdünüz beni, teşekkür ederim.
Nisan 25th, 2011 at 23:14